Deizim'e Giden Yol Dinden Geçer


Öncelikle belirteyim ben KHK’lıyım, yani 68 kuşağı veya eski kuşakların terörist ilan ederek, devletimizin mahkemeye çıkardığı, yargılama aşamasında Ağır Cezadan Beraat, İstinaf aşamasında 2 yıl 1 ay verilen biriyim, Yargıtay aşaması devam ediyor, ya beraat onanacak, ya ceza ya da ceza artırılacak vb vb…

Öncelikle bu zulümden etkilenerek İslam inancını terkettiğimi düşündüm, sonra devamlı sorguladım, bu olamazdı, sıkıntı ve çile bahanesiyle inanç değişimi karakterime terstir çünkü. Kuranın ilk emri Oku hasebiyle de biraz fazla okudum sanırım, Deistlikte karar kıldım. Ne kadar zorlasam da Ateistliğe terfi edemiyorum.

İslam geleneğinde Oku’manın sıralaması vardır, öncelikle;

A)Kuran

B) Peygamberlerin hayatı ve hadisleri

C)İslam alimlerinin, mezheplerinin teferruat açıklamaları, düşünceleri

D)Kıyas.

Yaşantımda Nakşibendiye, Süleyman Efendi, Saidi Nursi- Nur cemaati vb grupların, dini ve dini kuralları yaşamın tam ortasına koyan, diğer tabirle meşrepleri inceledim, içlerine aç çok gittim geldim, dinledim, sordum, sorguladım. Tıkandığım yerlerde Diyanet İşleri Başkanlığı ve Elmalılı’nın tefsirlerine başvurdum. Ki Türk Şiirini de 20 yıl civarında araştırıyorum. Şiirleri okurken dikkat edin, kaliteli şiirlerin her mısrasında bir kültür vardır aslında ve çok bilgi verir, bir mısra sizi dünyada ne var ne yok araştırmaya itelebilir. O yüzden şiir zihin için tehlikeli bir uğraştır, yeni başlayanlar yol yakınken dönsün derim. 

2006-2015 dönemleri arasında da AÖF’den den Kamu Yönetimi ve Sosyolojiyi bitirdim 7 yılda. Arada 2012 de kısa dönem askerliğimi yaptım, lisede Ülkü Ocakları, biraz ötede Milli Gençlik Vakfı etkinliklerine az çok gidip geldim. Ailem ve çevrem muhafazakar milliyetçi bir yapıdadır. 2015 sonlarına kadar Cuma namazlarını da bir elin parmaklarını geçmeyecek şekilde kaçırmadım, hem ortaokul, hem lise ve önlisans da devamlı Cuma Namazlarına özen gösterdim, okudukça ön saflara geçmeye çalıştım, bununla ilgili de epey hikaye çıkar aslında. Yaşadığım şehirde Cuma namazları 16 rekattır, okuduğum şehirde diyanete bağlı bir camide 10 rekat kılındığına şahit olup, görevli imama nedenini sordum, o vakitler kaldığım devlet yurdunda İlahiyat Yüksek Lisans öğrencisi bir ağabeyden tecvid dersleri alıyordum, aynı soruları ve farklı soruları ona da soruyordum devamlı. Bu arada aşk meşk hayatım da epey hareketliydi yani, hem lise de hem üniversitede. Lise döneminde de haftada bir iki bira içerdim, üniversite ara tatilinde bir düğünde, düğün yerine giderken kamyon arkasında da bira ve hayatımda ilk kez içtiğim rakı ile epey sarhoş olup sanırım serserilik yapmışım ki karşılığında anamızdan Osmanlı Tokatı yemişliğim vakidir. Yanlış hatırlamıyorsam da 2003 de rakı ve biraya tövbe etmiştim, hala içmem yani. İçeceğimi de sanmıyorum. HSKY başkanı mı başkan vekili mi Geredeli bir hakim veya savcı sanırım, açıklama yapmıştı son 2-3 yıl içinde, ben cemaat yurdunda veya dershanesinde kalmadım aklımı kiraya vermedim, anam beni komşudan borç bilezik alarak okutmuş diye…. Sonradan aile içinde konuşurken ortaya çıktı ki; anam da, ben üniye giderken komşudan büyük altın alıp bozdurup cebime harçlık koyarak uğurlamış… Tarikat ve cemaat yurtlarında kalmadım, 1,5 yıllık bir yurt hayatım oldu, o da yedeklerden çıkan devlet yurduydu. Okuduğum şehre bir valizle gittim, liseden bir arkadaşımın yanında devlet yurdu çıkana kadar misafir olmuştum, ki o benden 1-2 yıl önce gitmişti , o ara benim dershane sürecim vardı, aynı şehrin diğer üniversitesini kazanmış bir arkadaşımdı yani.. Ülkücü kökenliydi.. Dershane sürecim epey hareketliydi benim, üniversitede önlisans okurken ve sene uzayınca üniversitemin bulunduğu belediyenin de akşamları üniversite hazırılık kurslarına yazılmıştım, ev arkadaşımla da DGS’na hazırlanıyorduk zaten.. Kendimizi denemek için 2004 yılında sağdan soldan duyduğumuz KPSS sınavına girdik, stresimizi atmak, sınav havasını yenmek veya alışmak için, giriş ücreti 50 tl olmalıydı aklımda kaldığınca. Aynı yıl kız arkadaşım terketti, sonra başka kız arkadaşım oldu, gençlik işte… O yüzden kardeşlerim kız arkadaşlarınızı fazla bunaltmayın, kaçanı kovalamayın yani, ne derler; giderse senin değil dönerse senindir gibi …Edebinizle hayal mi kuracaksanız, hayata birlikte mi başlayacaksınız vb vb vb Bol şans bu konuda yani gençliğinizde... Genlik hızlı geçer, bu devirde hele de görüntünün zihinleri kapladığı bu devirde, 40 yaşında ihtiyarlatır insanı.

Konumuz, yazı başlığı da olan, din veya İslam aslında, yukarıdaki kısa anlatıda özetidir hayatımın..

Bugün haberlerde bir açıklama gördüm. İlahiyatçı Yazar Talha Hakan ALP’in. Açıklamayı buraya alıyorum, kaynağını da vererek:

Önce Kaynak: https://t24.com.tr/haber/ilahiyatci-yazar-talha-hakan-alp-deist-oldugunu-acikladi-oturtamadigim-bircok-sey-var,943255

Açıklaması veya haber: Yeni Şafak gazetesinin eski yazarı ilahiyatçı Talha Hakan Alp "deist" olduğunu açıkladı. Alp, "Tanrı'ya inanıyorum ama onu tanımlayabilecek, hakkında o şöyledir, böyledir diyecek hiçbir kesin inanç ve fikrim yok" dedi.

İslam dini üzerine çok sayıda kitap çalışması bulunan Alp'in bu açıklaması sosyal medyada şaşkınlık yarattı.

"Zorunlu açıklama" başlığıyla bir dizi Tweet paylaşan Alp, "Epeydir açıklamak istediğim ama başta arkadaşlarımın uyarıları ve başka nedenlerle açıklayamadığım şahsımla ilgili bir gerçeği artık açıklamalıyım. Hayli zamandır inancımla ilgili kuşkularım var. Sebep ve detaylarına giremeyeceğim. Sorgulama ve arayıştayım" ifadesini kullandı.

Talha Hakan Alp açıklamasının devamında şunları kaydetti:

"Gerek yakın çevrem gerek burada beni yakından takip edenler yaşadığım değişimin farkındadırlar. Değişimin boyutları hakkında fikir vermek için belirtmeliyim: Tanrı’ya inanıyorum ama onu tanımlayabilecek, hakkında O şöyledir, böyledir diyecek hiçbir kesin inanç ve fikrim yok. Din ve peygamber inancı hakkında da sorgulamalarım sürüyor. Oturtamadığım birçok şey var ama burada bunları konuşursam tartışmaya yol açar, ne burada ne şimdi bunu yapmak istemiyorum.

İnancımdaki değişime paralel olarak gerek dünya görüşümde gerek yaşam tarzımda da gözle görünür biçimde değişim yaşadım. Sadece inanç değil, başından beri inanç üzerine temellendirdiğim ahlak anlayışımı da sorguluyorum. Şimdi burada bunları burada açıklamamın sebebine geliyorum. Bana hoca gözüyle bakan arkadaşlar bunu bilirlerse onlar için de benim için de en doğrusu olur. Bunu yakın çevremde ifade ediyorum, buradan da ifade edeyim: ben hoca değilim, kendi çapında da olsa dinî bir kanaat önderi de değilim. Gerçek şifadır.

Gelelim verdiğim derslere. Derslerime inancımla ilgili son halimi yansıtmıyorum. Konuya profesyonel yaklaşıyorum. Metinde konuşulan, tartışılan neyse onu geleneksel konsepte sadık kalarak anlatmaya çalışıyorum. Bu işi iyi yaptığımı düşünen arkadaşlar derslerime devam edebilirler. Aksini düşünenler zaten bırakırlar. Ama bu açıklamamdan sonra derslere devam edemeyecek olan arkadaşlara saygı duyarım, beni mazur görsünler, ben buyum. Benim için sevgi inancı aşar. Arkadaşlarımı ve karakterlerinden etkilendiğim tanıdıklarımı da gönülden seviyorum."

Bu açıklamayı öyle güzel anlıyorum ki, ki yıllar içinde de bu açıklamanın teferruatı; her türlü anekdotunu; sorgulayarak, okuyarak, araştırarak yaşayınca da daha bir özünden anlaşılıyor benim tarafımdan. İhtimal Hakan Alp Bey’de ya Y kuşağından benim gibi ya da X kuşağından.

Ülkemizdeki inanç değişimi; tahminen X Kuşağının yüzde 10u ile Y kuşağının yüzde 60 ına tekabül eden hem zaman diliminde hem de nüfus sayısı oranında başlamıştır diye düşünüyorum. Bu zaman dilimi tv ve internetin toplum hayatımıza girdiği yıllara denk gelir.

Yaşıyor mu vefat mı etti bilmiyorum, Sümerolog bir ilim erbabı da, Kuran Sümerlilerden alınmıştır diye bir açıklama yapınca yargılanmış sanırım. Din baskısı, kültür baskısı umarım milletimizin daha da çağ dışı uygulamalarla karşılaşmasına neden olmaz.

İnsanın, dinlerin ve kültürün kökenlerine indikçe ve bu araştırmaları da ilim ile yapınca Y Kuşaklarının dini kabul edebileceğini düşünemiyorum. İman ve itikat ile İslami tarikat cemaat veya Diyanetin bu gidişi durdurabileceğini de düşünmüyorum. Çünkü asırları, dünya tarihini incelediğinizde de din çağlarının kapandığını, kapanmak üzere olduğunu düşünürsünüz mecburen. Mecburen diyorum ki çünkü doğru tektir. Lakin inanç; kişiye özeldir.

Dinler; kavim toplum ve milletlere bir hukuk vermiştir, yaklaşık 6 bin yıldır da bu hukuklar dünyada baskın bir şekilde yaşanmıştır. Son 3 bin yıllık anlatıda da Yahudilik, Hristiyanlık, İslamiyet, Uzak Doğu İnançları başat rol oynar zaten. Ancak son 2 yüzyıla baktığımızda bu çarkın kırıldığını görüyoruz. Bunun nedeni de birinci ve ikinci dünya savaşı sonrası bilgiye ulaşımın kolaylaşmasıdır. Daha önceleri dar bir çerçevede olan bilgiler; son 50 yılda hızlanarak tüm topluma yayılmıştır. Dünyanın yaşadığı çalkantıdan sonra da Cumhuriyet ve Demokrasi değişimleri, kabullerinin yanında Hem İslam hem Hristiyanlık uygulamalarını ve hukukları; Anayasa yazım süreçlerinde geri planda kalmıştır. Anayasa hazırlık süreçleri bilirsiniz az çok, bu konuda yetkin bir çok ilim erbabının çalışmaları sonucu, bireyden topluma, toplumdan devlete bir çok kurallar meydana çıkarır. İşte bu kural ve yasalar, normlar günümüzün yaşam kültürlerinde büyük bir değişime neden olmuştur ve de olacaktır.

Dinler tarihini veya bakış açılarını günümüzde uygulamanın imkanı da pek kalmamıştır. Her konuda günümüz insan haklarına, fikir ve düşünce özgürlüklerine, kanaat bildirme ayrıcalıklarının gerisinde kalmıştır topyekün dinler.

Şöyle diyebilir miyiz; dede ve ninelerin oynayarak büyüğü oyunları, çocukları ve torunları oynamıyorsa, o çocuklar, başka oyunları oynayarak büyüyorsa o noktada çağ dönüşümü başlamıştır diye. Aslında meselenin bam teli de buradır. Bam sesini duyabilmek için de yukarıda anlattığım okuma, sorgulama ve araştırma süreçlerini aşmanız gerekmektedir. Yoksa dinistlerin slagonlarından öteye veya kutsal kabul edilen eski kitapların anlatılarından öteye gidemez ve geçemezsiniz. Ki toplumumuzda da meydana gelen olaylar bunların bir tezahürüdür, yansımasıdır.

O yüzden diyebilirim ki; daha iyisi bulununcaya kadar; dosdoğru inanç Deizmdir..

Saygılarımla, eksik olmayın ve en sevdiklerinize emanet olunuz.

Okuduğunuz için teşekkür ederim. 


Not: İlkokul 4 veya 5'te, 23 Nisanda Müftü yapılmıştım. Fetva isteyen var mı? Kendisi yazsın fetvasını bana ne ya hu!

03 Nisan 2021 10-11 dakika 187 denemesi var.
Beğenenler (2)
Yorumlar (2)
  • 3 yıl önce

    Doğru bilinen yanlışlar ve yanlış bilinen doğrular düşüncesine güzel bir örneklemeydi yazınız zevkle okuduk teşekkür ederiz

  • 3 yıl önce

    Nesildaşım fetva kalsın;)) ama sen yaz hep yaz....

    Sevgiyle her daim.