Gündem Belirlemek

Bir ülkede gündemi nasıl belirlersin diye sorsam kendime.. Guguman kuşu gibi, iki ucu boğlu değnek gibi, kılavuzu eski kuşak olmuş gençler ve orta yaşlılar gibi apışıp kalırım üzerine projektör tutulmuş tavşan gibi...

Sedat Peker konuşuyor kimseden çıt yok, ekranlarda önümüze konulan gazeteci denilenlerin ne kadar kaypak olduğunu görüyoruz, sonra birden patlama meydana geliyor, Diyarbakır 2'inci ana jet üstünde. ???

Y kuşağının aklıyla, fikriyle, inancıyla bu kadar oynamayın. Abd son kırk yıldır vatanımızın etrafını sardı, en son Yunanistan ile askeri anlaşmalar yaptı ve en son Ukrayna Natoyu, Rus tehlikesine karşı Karadenizde daha faal olmaya davet etti. Davete icabet sünnet hesabı ya,  Karadeniz ısınırken, gündem değiştirmek için manşetler atmayın. Suriyeye davet edilen Ruslar daveti geri çevirmiş miydi? Türk Tarihinin en talihsiz zamanlarının birinde dünyaya gelmiş gibiyiz. 

Anlatım bozukluğu yönüyle konu atlayalım.

Yeni Kuşak cesur, dürüst savcı ve hakimlere ihtiyacımız var. Yasaları , insanlığı, ahlakı özümsemiş, aynı zamanda kötüyü bilen, kötülüğü ve namussuzluğun, yalancılığın kokusunu alabilecek yeni kuşak savcı ve hakimlere ihtiyacımız var.. 

Belki son dönem savcı ve hakimlerimiz torpille hakim savcı olmuş olabilir ki bu tür haberleri farklı farklı haberlerde ve yorumlarda okumayan yoktur, lakin her biri de Anadolu evladı, çoğunun ailesi helal süt ile büyütmüşlerdir kendilerini. Son anda bir torpille bu helal sütlere halel getirmiş olma ihtimalleri ekmek parası, iş ve aş için mümkün olabilirse de devlete güvenmekten başka çaresi yoktur iyi insanların. Çünkü Anadolu Kültüründe büyümüş hemen her grup veya okuyan birey; devletle baş edilemeyeceğini bilir. Çünkü devlet denilen mekanizma üzerinde yaşadığımız coğrafyada Kah Timur olur Kah Yıldırım, Kah Yavuz olur, Kah Kanuni, kah Şah İsmaildir, kah o paşa bu paşa.... süpürür geçer Anadolu insanını. Bunu yaparken ayırmaz cibilliyetini, ırkını, inancını... Tüm bu ırk din vb konular devletin bütünlüğü söz konusu oldu mu rafa kalkar arkadaşlar. Devlet için beşiğinde bebek bile öldürmüş bir geçmişimiz var.  Devleti eski zamanlardaki gibi kişiye, aileye, zümreye endekslerseniz ortada devletten bahsedemeyiz.. Aşağı yukarı bin yılda devlet düşüncesinde edindiğimiz bilgi ve tecrübeler gösteriyor ki, eski çağların devlet düşüncelerinin şehir, apartman ve teknoloji kültürüyle büyüyen nesiller söz konusu olunca bizlere vahşi, barbar, ceberrut bir dev gibi gözüküyor. Hem demiş ya Amerikalılar, avamca anlatayım, ya hu Türkiye'yi ele geçirmek zor, meclisi ayarlasak, askeriye var, askeri ayarlasak yargı var, yargıyı ayarlasak şu var bu var... en iyisi mi bunlara başkanlık sistemi gelsin ki, bir kişiyi kandırdık mı, tamam iş... İnternette bu konuyla alakalı araştırma yapın bence... 

Kemal Tahir'in Devlet Anasını okudum ama unuttum, Selçuklu, Osmanlı ve Türk ana ekseninde bir çok tarihi roman okudum. 

Her devri kendi içinde değerlendirmek ve anlamak düşünürlerin en büyük erdemidir. 

Yazının şekillenişinde anlatım bozukluğu meydana getirerek devam edeyim; devrimizin anlayışı insan hakkıdır, uyuşturucunun yasaklanması, mafyaya göz açtırılmaması ve en önemlisi de görüntülü çağlarda olduğumuzun için devlet yönetmeye aday olanların yalan konuşmamasıdır. İnterneti açın bakın son 20 yıldaki siyasi söylevlere her biri bir vakit sonra 180 derece, 270 derece, 90 derece yalancı çıkıyor. 360 derece olsa yalan olmaz çünkü ilk haline döner lakin genelde 180 derecelik söylevler at başı gidiyor. Hal böyle olunca Anadoluda yaşayan bir insanın bir gencin fikriyatı 9'luk depremlerle boğuşup duruyor.. Böyle bir ortamda düşünen orta yaşlı insanları huzur bulabilir mi??? 

Bu eski kuşaklar ekseriyetle bilinçli veya bilinçsiz o kadar çok yalan yazıyor ve söz söylüyorlar ki yüzlerine tükürseniz tükrüğünüze yazık olur. Bir La Havle Çav Bella deyip geçeceksiniz... 

Din konusu, Kamu,Sosyoloji, Ekonomi, Hukuk, Felsefe vb okumayan insanları robotlaştırır. Din düşüncesi, maalesef diyorum çünkü ben 33 küsür yılımı dini (İslamı) anlayabilmek için harcadım, bu çağın devlet, kamu, hukuk, ekonomi ve demokrasi düşüncelerine uymuyor, uydurmaya çalışmayın başaramazsınız, bu çağ 2 kilo dersek din kabı ancak 1 kilo alır, yani yarısı boşa düşer duyguların, fikrin ve gerçeklerin. Hal böyle olunca da kendisine avcıları çeken yavru ceylan popülasyonu gibi kalırız Misak-ı Milli sınırları içinde. Eeee hani biz Kurttuk, kürttük, çeçen, abaza, romen, arap idik yoksa ceylan mı olduk. 

Din konusundan bana kalan miras, düşmanın olsa bile o düşman sana el emindir diyebilecek bir sözün ve yaşantın olsun. Bu konuda Ağır Ceza Mahkemesinin gerekçeli kararında dosdoğru söylediğim kayıt altına alınmış. Elbette kendim için böyle kanıtlara ihtiyacım yok ama saçma sapan iddialar sonrası dosdoğrucu olarak anılmak da beni mutlu etti, ceza gelir gelmez salla gitsin.. 

Şimdi diyorum ki kendime, aç tavuk kendini darı ambarında görürmüş gibi, 20 yıldır da şairleri şiirleri okuyup duru duru zırtaboz olarak da , şair hayatlarını veya şiir hikayelerini... Yakın zamandan uzak zamana doğru Ozan Arifi sürmüş, Nfk'ya 2 yıl takmış, Nazım'ı sürmüş, Sabahattin Ali'yi sürmüş, Dertli var ya halk ozanı onu da sürmüşler, Dadal'ın öyküsünü bilmeyen var mı, Köroğlu'yu peki... Devlet had bildirme makamı değildir, günümüzde devlet hesap verme makamıdır. Devletten hesabı da yine devletin denge denetleme mekanizmaları olarak görev yapan kurumlar yapar. Bu kurumları ortadan kaldırırsanız devlet, devlet olmaktan çıkar ve şahsileşir. Bu da milletin, vatandaşını yurttaşın boğazına ot tıkar aynı zamanda düşünceleri ve fikirleri kabız hale getirir. 

Yahnisi bir sıkıntı var arkadaşlar, düşünce ve inanç özgürlüğü, eleştir ve eleştirebilme kültürüne karşı eleştiriye insani, akli bir şekilde cevap verebilme konusunda devletlülerin büyük sıkıntısı var. Eski kuşak devlet demem bu yüzden. Bu çağa uymadığını söylemem de bu yüzden.. 

15 Temmuz bahanesiyle devleti de milleti de, hukuğu, kültürü, birlikte yaşama ve hukuğa güvenme refleksini felç ettiler zihinlerde.. Lakin sabır gerek diyeceğim de bir gülme geliyor, bir kahkaha atasım geliyor... Acılar büyük, ızdırap büyük olsa da hayattayız ya hu... Ölmeyen candan umut kesilmez.. 

Ne diyor düşünürlerden biri, avamca, zaten ben avamım ya hu, ulan milyarlarca para harcayıp mabet yapıyorlar o mabetlerde fakirler için dua ediyorlar... Ali Şir Nevai demiyordu galiba bu sözü kim diyordu Ali Şeriati mi... Kim diyorsa diyor ya hu, o kadar çok söz, yazı, şiir okursan akıl da neyi nereden nasıl bulup çıkaracağını karıştırır yani. Doğaldır... 

Ülkemizdeki ana mesele, eşitlik, hürriyet, refah, hukukilik, yalancı olmamak, gelir paylaşımında adalet, onurlu yaşamlar, umut edebilen zihinler aslında. 

1970lerde mi neymiş Ülkücüler ilistirden geçirilmiş, devamlı yazıyor eski kuşak ülkücüler, dernek, sendika, ocak mocak kapatılmış mı nedir, 82 lerde de bir sağdan bir soldan, aynı silahları vermişler eline şimdiki üstadlarımız, ustalarımız yani büyüklerimiz demişler ki sıkın kardeşim karşı mahalleye, yer mi yemen mi, kimi bunu komünistlik adı altında, eşitlik adı altında yapmış, kimi vatan millet sakarya diyerek... Eh bu yılan deliklerinden geçmiş bin yılı da düşünürsek kaç defa sokulmuşsuz yani... 40 yıl evvel sağ sol diye sokmuşlar 500 yıl evvel Timur-Yıldırım deyü... Eh en sonunda da 15 Temmuz diyerek soktular... Peki neden ve kim bunlar...Kurtuluş Mücadelesini, On Dokuz Mayıs, 20 üç Nisanları kutlamamıza vesile olan acı ve kederleri de düşünürsek.. İçim daralıyor da ne yapalım ya hu, çağırın gelsin Nasıreddin Hocam Keloğlanım ...

 İstanbul bir güç merkezidir, Roma zamanında da Bizans ve Osmanlı zamanında da  böyleydi, böyleydi derken elbette zaman yolculuğu yapmadım gidip o devirlerde yaşamadım; Anadolu İstanbulun kuması gibi bir şeydir bir başka gözlükle bakarsanız olaylara da.. Beylikler dönemini okumayan duymayan var mı, hadi geçmişi bırakın geçmiş genelde ilahiyatçıların ve tarihçilerin güçlülerin diliyle anlattıkları bir yaşanmışlıktır ya, 

Dağıldı devamı gelmedi yazacaklarımın zaten uzun olmuştur, buraya kadar okuyan olduysa sanırım boşuna zamanını harcadı, bir şey kazandı mı okuyan bu yazıdan, vallah ben can sıkıntımı, hafakanlarımı  gidermek için yazdım öylesine..

Ne diyecektim, ha, Ankara yeni kuşak ve yeni çağ devletidir, ne olursunuz ey yetkililer bu yeni kuşak ve çağ cumhuriyetini tarihin karanlık düşünce ve yönetim şekillerine hapsetmeyin.. Yoksa öttürürler insanımızı zengin fakir suçu bucu demezler yüzde doksanı öttürürler yani.. Şu ümmet lafını da kaldırın gündemde, gerçekçi olun biraz.. 

Lakin bende şans yok bu gün sinovac aşısı oldum, gençlere daha iyiymiş deyü duydum, bir tarafta da biontec falan tabelaları da gördüm de kalmamış galiba ondan, neyse aşı  olmaya niyetim yoktu ama emredesiniz hatunum deyince, akan sular durmadı ama şans işte randevu için alarm malarm kurmadım saat 09 gibi, telefon çaldı, ben horulduyorumdur o saatte, neyse alo dedim, aşı tükenmiş dedi, eyi dedim  oh be, uyumaya devam, saat öğleden sonra olmuş yine çaldı teflon tava, alo dedim, aşı gelmiş, iyi dedim gelirim, saat 16: 30 - 17: 00 gibi aşı oldum, yolda da çorba içtim, hem de ne içiş, masaya servis yokmuş ya hu dedim usta, aç karna aşı olunmaz, yapacak bir şey yok, paket olarak veririz, ver dedim herhalde masaya oturabilirim değil mi, hay hay dedi... vs vs... Paket çorbayı masada içtim sığıntı gibi... Milleti sığıntı durumuna düşürdüler yani.. 

Eve geldim açtım interneti ne göreyim; karşıma dürüst, sorgulayan, yiğit bir savcı çıktı, adı Eyüp Akbulut... Anlatılarındaki dipnotları veya püf noktaları yakaladınız mı, zaten aşı konusunda kafam karışıktı ama çevrem genelde ikinci dozlarını olduğu için yetim öksüz gibi kaldım,  ya hu lan dedim ol, en fazla ölürüz vs derken değerli savcımızın anlatılarında, çevresindekilerin; aman böyle bir şey yapma, işinden olursun demeleri var ya beni kahretti... Kimi zaman çevrenize rağmen doğru ve dürüst namuslu olmak zorunda kalırsınız bunu başarabilirseniz işte o zaman aydınlanmaya başlar sizin de çevreniz, lakin önce bir sizi karanlığa itmeye çalışırlar o da ayrı mesele... Umarım o savcımıza  hem devletimiz hem de milletimiz sahip çıkar.. İhtimal Y kuşağı Savcılarından... Helal olsun, ayağına taş değmesini karşısına baş edemeyeceği torpilliler kötüler çıkmasın... 

Tanrıya veya Allaha inanan insanlar bilsin ki, Allah kimseye çekemeyeceği yükü yüklemez diyecektim ki vazgeçtim, çünkü intihar olayları çok fazla arttı, dolayısıyla, demek ki Tanrı veya Allah bizim bildiğimiz veya bize Y kuşağına anlatılan Tanrı veya Allah değil, değişmiş, çünkü insanlar artık çekemiyor ne derdi ne de yakından uzağa çevresini.. Çeker güçümüz azalıyor...

Neyse ülkemizde gündem İstanbul Yalı Çocukları sayesinde toz duman.... Ulan ben bir savcı olacağım ki ekran orangutanlarına gösteririm hukuğu, oradan burdan talimatla yayıncılık yapmayı..  Lakin mafyasından da savcılarından da dürüst, doğru sözlü insanlar çıkıyor ya hiç olmazsa bunlar güzel haber.. Bitmez bu toprağın delileri ya hu.. Helal olsun... Elbette burada savcı ile mafya olarak duyduğumuz, okuduğumuz insanları aynı kefeye koyamayız amma ülkemizdeki savaş bir bakıma namuslular ile namussuzlar arasında sanki.. 

Geriye devlet mekanizmasının hukukiliği, doğruluğu ve dürüstlüğü kaldı, dezenfektan bakanı için soruşturma açılmak istenmiş amma kimileri yine ret oyu vermiş, ya hu demokrasinin kötü tarafı da bu, yolsuzluğu, ahlaksızlığı da sorgulayamıyorsun kimi zamanlarda... La Havle Çav Bella... 

Çekirgeyi bilen var mı veya benim Keloğlan algımı, kimileri bilir ya, emrediyorum, hemen kanun çıkarın aynı ailenin birbiri ardına ilk üç kuşağı arasından arka arkaya vekil adaylığını, bürokratlığı vs anladınız sizler,  yasaklıyorum.. Emin değilim ama bir liste gördüm internette  doğu illerimizde aynı aileye mensup, soyadlarından belli, abisi a partisinden kardeşi b partisinden, halası a partisinden teyzesi b partisinden, babası a partisinden evladı b partisinden aday aileler bile varmış, bir iki tık abarttım hala teyze diyerek, affedin... Kılavyem düştü yine...  Doğru mu bilmiyorum, sadece bir haber gördüm bu konuyla alakalı, ama ne akıl değil mi, ne tilkilik değil mi, hangi parti kazanırsa kazanırsın o gruptaki aile bir şekilde kazanıyor yani.. Demokrasi konusunda çok eksiklerimiz var yani bu haber doğru ise... 

Uğur Mumcu cinayeti sonrası bir laf edilmiş yine haberlerde gördüm, bu tuğlayı çekersek duvar yıkılır gibi... o duvarı Y kuşakları yıkmak zorunda mecburen, eğer o duvar yıkılmazsa, ülke yıkılır veya işgale uğrar demedi deme ibram...

İbram demişken, İbrahim peygamberin hikayesini bilen vardır değil mi, peygamber deniyor ben artık 33 yıl aradan veya 35 yıl aradan sonra dini terketsem de Hazreti İbrahim demiş ki, Ya Rabbim biliyorum her şeye gücün yeter de, ölüleri nasıl diriltiyorsun ... Bu konu değildi ya..

Ha, babası Azerin inancını reddetmiş ya... Babasının ismi Azer miydi yanlış olmasın, Sözün özü, İbrahimlik sırası Y kuşaklarında... Sadece din konusunda da değil komünistlik, ülkücülük, muhafazakarlık, liberallik, sağçılık solculuk, sünnilik, kemalistlik, alevilik, tarikatçilik cemaatçilik vs vs İbrahimlik sırası Y kuşaklarında... 

Okumuşsun ama o kıssayı yanlış anlamışsın diyen bir ilahiyatçı çıkar elbet de, yemezler, doyduk elhamdülillah yokluğa, acıya, zulme doyduk... Yani yemeyiz ilahiyatçı ve tarihçi anlatılarını artık... 

Gecenin bu saatinde de başı soğan sonu sarımsak bir yazı çıkar elbet.. Geceleri ledünniler, elfler bırakmaz zihinleri.. Ne diyordu, kim diyordu bir replik gelmişti aklıma... Aman neyse işte..

En sevdiğinize emanet olun dostlar.. Karartmayın enseyi... Dünyanın ek veya imla hatası olmuş olmalı, düzeltmeyin sakın doğal olarak kalsın emi:))

Esen kalınız... 

19 Mayıs 2021 13-14 dakika 194 denemesi var.
Yorumlar