Tuz Ve Mamut II
Kendi izlerini süren kayıp kabile oğlanları
Ve
O kabilenin*kadınları
Bilemezlerdi ki yaratılışlarındaki büyük sırrı!
Ki
*Bakire doğmadılar asla
O toplulukta doğurganlık yetisine sahip
Tüm dişil bedenler
Ve lanetleriydi
Geceler boyu doğru izleri sürebilen oğlanları
Usanmadan bekleyecek olmaları
Adam peydahlayan döşeklerde...
::
Senin mi?
Gözkapaklarım üzerinde nöbet tutan eller
Ve senin mi?
Sağ omzumdaki şarapnel yarası üzerindeki
Ketum dudaklar
Hani gezinen bir gölgeymiş ya hayat;
Gölgelerin siyahına izli mermilerle yaylım ateşi açan
O Savaşçı gözler de mi senin?
Yaşam sığınağımın
En karanlık köşesine ustaca sığışmış ruhumu
Acımasızca kevgire çeviren
::
Ölümümden yarım asır sonra tanıdım
Ölümsüzlüğüme müjde aşkı
Saklamaya çalıştığı utangaç teninde kalıntısı vardı
Kar fırtınalarında da ziyaret edilebilsinler diye Mezarımı
Geceler boyu yollarıma serpiştiredurduğum
Tenim terindeki tuzun
Küfre gizlenmiş ilahi bir duanın kayıt dışı içselliğinde
İnanç ve inançsızlığın şehvetli sevişlerini
Gıgımız dahi çıkmadan izliyorken geceler boyu
Korkakçaydı sanki biraz
Ana karaya ayak basamıyor olması
Kız kulesi kayıkçısının
Acıları kağıtlara yazabilmek zordur bilirim
Ve hissederim
Ellerimde bencilce oyalanıyor olan öfkeyi/ni
Yoktur çünkü üstüme bencillikte de benim!
Bu yüzden reddediyoruz ya zaten
Acıları paylaşabilmeyi
Ve bu yüzden
Seslerimizi duyamıyor olmamızın tek sebebidir
Aşk ya da tutku ya da her neyse adı
Halen
İçimizden söylüyor olduğumuz
O çok sevdiğimiz şarkımız
Ki
Duyumsayamayacağımı hep bildiğim
Üç boyutlu davetkar kokusuna Elma ağaçlarının
Bu yüzden şiirler yazıyorum her hasat vakti
Ve
Bu yüzden çıkıyorum mezarım derininden
Cismim kurağını ıslatabilsin diye
Yağmurun şehevi kasveti...
tanıdık bir labirentin içinde uyanıp kaybolmak, sonra da gözlerimi gecenin siyahıyla bağlayıp yolumu bulabilmek ne hoş!
cümleleriniz karanlık dünyayı aydınlatan meşaleler gibi şair. her daim saygımla.