1. Tekil Şahsın H/iç Dökümü

Tutamadığım bir söz gibi, sana ''dur'' diyememiş olmanın pişmanlığını yaşıyorum. Tutamadığım bir söz gibisin. Tutsam ellerini dururdun belki, inanırdın. Sözüme saygından, özüme sevginden.
Belki...

Anımsadığım gibi kalmayacağını ben de biliyordum. Oysa hafızalarımızdan silinen her anının yasını tutacak kadar yaş vardı gözlerimde. Ama yaş'lanmasın diye kelimelerimiz, söylediğin her kelimeyi, her harfi zihnimde yeniden büyüttüm her gün.
Hiç yaşlanmadın bende, gözlerime dolmadın yüreğime dolduğun kadar.

Ama anımsadığım gibi kalmayacağını ben de biliyordum.
Kalmayı sevmediğini de...




Vicdan yoklaması yaptığımızı sandığımız ufak tefek muhabbetlerimizde bile, beni ve adımı bir gün unutacağını bilerek konuştum hep. ''Seni seviyorum'' dediğimi bile unutacak olduğunu bilerek konuştum. Ne eserse aklıma onu söyledim, içimden ne gelirse, kalbim neyi söylemek isterse. Bunları unutacağını bilmek acıtsa da içimi, olsun söylemiş olmak için söyledim bazen.
Çünkü sen hatırlamayacak olsan da biz o anları yaşamış olacaktık. Sen unutsan da zaman hatırlayacaktı. Ben de hep hatırlayacaktım. Ama bir gün geldiğinde sen bambaşka olacaktın. Benim içimde hala aynı dururken hem de.




İsmini cümlelerime özne yaparak, seni tükettiğimi sanıp kaç kere kaçtım yazmaktan kim bilir. Ama olmadı, yazdıkça azalmadın, çoğaldın. Hatırlandın. Bir sahil kenarını düşlemek kadar huzurluydu sana adanmış kelimelere hayat vermek. Senin için bir cümle kurmak. Yalnızca sana ait olduğunu bilmek, o kelimeleri yazmış olmak...
Kelimelerle anlatılmaz olanı anlatma çabamdı adına sıfatlar bulmaya çalışmak. Bulamadığım için bu kadar çok yazdım. ?'Bir dahaki sefere tamamen ona benzeyecek yazdıklarım'' diyerek avuttum kendimi.
Biliyorum, hiçbiri sana benzemedi. Benzeyemezdi ki... Yine de yazmak, sana dokunmak gibi, sana seslenmek gibi, gözlerine bakmak gibiydi benim için. Şimdi karşımda olsan kaleme ihtiyacı olur muydu ellerimin ? Olmazdı.
Seni yaşarken, seni yazmaya vaktim olmazdı.

Anımsadığım gibi kalmayacağını ben de biliyordum.

Hatıralar ve onları yaşatanlar bir gün ölürdü çünkü... İki kişi bir anıya hayat verirdi ama gün geldiğinde yalnızca biri hatırlardı, nelerin yaşandığını.
Unutmak anlamlı bir kelimeydi ama gerekli değildi. Sen beni unutmamalıydın. Ben seni hatırlamamalıydım.

Rolleri değiştirelim istedim biraz. Bir şiir yaz istedim, bu sefer okuyan taraf ben olayım istedim. Sen hatırla ben unutayım istedim. Yine silinmez miydi gereklilik kipi taşıyan yüklemlerimiz, merak ettim.



Son yaş akmamak üzere sorduğunda bana bulamadığı adresi, senin gözlerine gitmesini söylerdim aslında. Biraz da sen ağla... Hatta bazen ağlamak iste ama ağlayama.
Biraz da sen hatırla...




Evet yine ben,
yine çok şey istedim...

14 Kasım 2011 2-3 dakika 17 denemesi var.
Beğenenler (4)
Yorumlar (4)
  • 12 yıl önce

    Sıkılmadan,bir çırpıda okuduğum bu denemeyi çok beğendim.Eğer daha uzun olsaydı bırakmadan sabaha kadar da okuyabilirdim, ne kadar akıcı,ne kadar duygulu ve anlamlı,kendi duygularımdan birşeyler buldum.Eline sağlık.Hoşça kal

  • 12 yıl önce

    ahı içinde bir serseniş akıcı ve manidar kutlarım...

  • 12 yıl önce

    Gidenler geride derin izler bırakarak gidiyor çoğu zaman. Unutmak, hatırlamamaya çalışmak, akıldan silip atmak; kimi başarıyor bunu, kimi başaramıyor. Gözyaşları yüreğe akıyor çoğu zaman gizli gizli. Aşk bir paylaşımsa, başta hayatı tabi ki, paylaşımı beceremeyenler, çekip gitmeyi yey tutuyor birinin hayatından. Geride kalanların ruhunda yaralar açarak. Güzeldi kutladım Büşra saygıyla...

  • 12 yıl önce

    Şairliğin sarmış denemenin her bir yanını. Şiirin o melodik yapısını hissettirdi bana. Ve oldukça anlamlıydı kaleminden çıkan sözcükler. Senin kalemin olduğunu hissettim okurken. Bu çok iyi bir şey yazan biri için, bir karakteri var yazdıklarının. Tebrik ederim ve daha nicelerini yaratmanı dilerim. Sevgiyle kal :)