Acil Müdahale

Bazen ağrılarımı geçirmeye çalışmaktan o kadar canım yanıyor ki, geçsin diye beklediğim sürelerde kendimi sıkmaktan başka bir şey gelmiyor elimden. İçimdeki canım büzüşüyor sanki... ama ağrılar geçmiyor. Herkesin ağrısı da acısı da kendisine has, bir başkası anlayamaz ya da anlatamaz.

Böbreklerimi tamir etmeye çalışmaktan çok sıkıldım mesela, canım hiç istemediği halde su içmekten midem bulanıyor. Şimdi ben tam olarak iyileşmiş mi oluyorum? Bu içimdekiler benim ağrılarım ve geçmiyor. İyileşmek hiç ağrısız, sızısız bir zaman dilimi ve bu dünyada öyle bir zaman yok. O yüzden iyileşmiyorum, iyileşmeyeceğim. Ne kadar iyiyim desem de en büyük yalanı kendime söylüyorum size anlatırken kendimi. İyileşemeyeceğim ben, ölmeden iyileşmiş olmayacağım. Ne zaman ki ağrısız, sızısız bir dünyam olur, işte o zaman ben 'iyileştim' derim.

Bir ruh yerleşti sanki içime geçmişten gelen biri gibi, ama ölümcül bir hastalık, geçmeyen ve geçmeyen bir şey gibi, azap gibi. Ben ise ölümün pençesinde kıvranan kadın, eşikte, soğukta bekletilen misafir ne içeri girebiliyorum ne dışarı. Ne ölebiliyorum ne iyileşebiliyorum. Sadece yer ve gök değil mi dünyamız? Gitmem lazım işte benim, acilen bir yere gitmem lazım, acil müdahale lazım duygularıma, bir kısmını şiirlerle sarmaya çalıştım ama olmadı, güzel durmadı bu hastalıklar üzerimde, yakışmadı. Her elbise güzel dururdu aslında üzerimde, yakışırdı.
Hatta yakın çevrem 'çuval giysen yakışır' derlerdi. Çuval gibi bir şey giydim evet, ameliyat elbisesi, yakışmadı. Büyük geldi zaten.

Gitmem lazım benim acilen, ya bulutların arasına, gökyüzüne, ya da yerin altına, toprağa. İpin ucundaki cambaz gibiyim. Böyle yaşamak nasıl zor cambazlara sorun. Hayattan düşmemek için bir cambaz becerisi ile günlerimi geçirmeye çalışıyorum ipten.

Unutsam bunları o zaman biter hayat denilen bu uzun zannettiğimiz çizgi. Silikleşir her şey, ölürüz o zaman. Unutmak tüm yaşanılanlara ihanet gibidir. Ben hiçbir şeyi unutmam, en çok aklımda yer eden acılarımdır, kahkahalarımı kolay harcarım, hemen savururum. Acılarım benimle yaşar ama, unutmam. Unutursam ölürüm çünkü. Unutursam bir ben silinir dünyadan, bir nokta eksilir yer küresinden. Siyah kalır yerim.

Tedavilere verdiğim cevaplar gibiydi hastalıklarıma yanıt verişim. Arkamda bırakamadıklarımı, aklımda bıraktım hep. Ben hastalığıma cevap verdim hastalıkla. Tedavilere verdiğim cevap acil müdahaleler gerektirdi zamanla. Sıkılmaya vakit bulamadığım zamanlarda uyuşturdular hep beni, sıkılamadım. Her yerim uyuşmuştu. Acil atmam gerekti bu uyuşukluğu üzerimden, odamda benden başka birileri var mıydı? Hemşire kaç saatte bir geliyordu? En önemlisi ben kaç saat uyuyordum? Günlerden neydi? Hangi aydaydık? Karşı pencereden gördüğüm kadarıyla kar yağmıştı yüksek binaların çatılarına, demek ki kıştaydık. Yoğun mu bakılıyordum?

Bazı şeyleri yaşayarak değil de düşünerek yaşatırız. İşte böyle geçti uzun bir zaman. Üşüdüğümü bile hissedemeyecek kadar uyuşan duygularıma, hemşire el değiyordu. Yaşımdan küçük görünüyordum yarı ölü gibi olunca, elektro şok uyguluyorlardı hayatıma, geri dönmem için. Çocuktum ama çocuk denecek yaşta değildim, ilk görüşte çocuk zannediliyordum. Büyük yerine koymuyorlardı ama büyük gibi konuşuyordum. Yani acılarımı omuzlayacak kadar büyümüştüm en azından.

Unutmayı dilerken bu acıları ne kadar çocuktum, unutmayacağımı bilerek dua ediyordum durmadan. Unutsam biterdi her şey biliyorum. İçten içe unutmamak için hatırlıyordum belki de.

Öylesine bir hastane odasıydı burası, acil müdahale ediliyordu acılarımıza, kendimden geçtiğimde bütün doktorlar koşturuyorlardı, üzerime gelen melekti onlar beyaz gömlekli. Ama biraz acıtan cinsinden, uyuşmamam içindi acıtmaları, kendimde kalmam için. Hayatıma kaldığım yerden devam etmem içindi. Ama kalmamıştım, devam edememiştim kaldığım yerden. Bir yıldız kaydığı zaman bile yeri doluyor gökyüzündeki boşlukta. Benim bu yeryüzünde, bu kalabalıkta yerimin boş kalmayacağı çok belliydi. Yerim dolardı, sadece boşluk kalırdı arada, kenardan taşardı boşluklar yerime gelen canın etrafında.

Bir bencil his yerleşiyor benliğimize, unutulmak denilen en vefasız duygu. Her giden unutulur... Unutmaya çalıştıklarımla yer ediyorum bu dünyada, hep hatırlıyorum, sürekli aklımda bir zikir gibi. Asıl unutmak istemediklerimi unutuyorum ben, unutamamalarım o kadar çok ki, onları da yok etmeye yetiyor.

Güzel olan her şey geçici ve unutuluyor, yüreğimize yer eden şeyler, en çok acıtanlar, en soğuklar, en karanlıklar.

***

Ne zamandır dinlememiştim şarkı, şimdi uzakta bir yerlerden sesi geliyor. Tüm benliğimi kaplıyor, özlemişim şarkıları, özlemişim şu penceredeki yeşili, kış bitti sanırım. Özlemişim güneşi en önemlisi özlemişim yaşamayı. Uyumayı acısız ve ilaçsız, kendi doğal halimde. Uyuşmadan...



On Üç Aralık İki Bin On İki 10 50

13 Aralık 2012 4-5 dakika 94 denemesi var.
Yorumlar