Adalet Vicdanın Emelidir

İnsanın adalet olgusunun,duygusunun tehşisi vicdanıdır.Bu teşhisten sonra kırılan kalpler,yapılan yanlışlar,işler günahlar,insanın kendi vicdanıyla tedavi edilir.Adaleti olmayanın da vicdanı,kangrenli bir erdemsizlikten başka bir şey değildir.
Biz insanlar,diğer tüm canlılardan farklı olarak bu duyguya sahip olduğumuzu düşünürüz.Muhakeme yeteneği bize özgüdür.Peki ya neden?...Neden insan denen bu yeryüzündeki üstün varlık,Kabil'le Habil'den bu yana nefsinin öfkesinin kurbanı olup cinayet işler?Birbirimizi öldürüp yok etmek doğamızda mı var?Şimdi biz düşünebiliyoruz diye,plan yapabiliyoruz diye,insanları öldürme kabiliyetine doğuştan mı sahibiz?
Birileri tarihten bu yana dünya üzerinde planlar yapacak,birileri bu dünyanın sonsuzluğuna,ve kendini ölümsüzlüğüne inandırıp,istediğini yapabilecek ve masada aldığı herhangi bir karar yüzünden masum insanlar ölecek...Vicdan dediğiniz şey yanıbaşınızda kırmızı tuş mu olmalıydı ki farkedip arada bir de dokunsaydınız?
İnsan,kendini,nefsini,kendi büyüklüğünü işte çoğu zaman,böyle kör bir bıçakla keser.Döktüğü,akıttığı kanların,kendi vicdanını kuruttuğunu algılayamaz veya işine gelmez.Biz ki,yüzyıllar boyunca,kadın erkek bu dünyayı birlikte inşa ettik.Medeniyetler kurup,yıktık,üzerlerinden geçtik,gömdüğümüz kayıp şehirlerimizin.Savaşlar,katliamlar,dünyanın her yerinde cereyan etti.Vicdanı olan büyük olan insanların,aklı mantığı almadan bir insanın başka bir insanı öldürmesini...
Geçenlerde hastaneye gidiyordum.Bindiğim dolmuş,dar sokaklı bir mahalleden geçiyordu.Tesadüfdür ki,araba yavaşladı ve bir caddede durdu.Karşıdaki bir çocuk kalabalığı dikkatimi çekti.Dikkatlice onları izliyordum.Derken içimi acıtan,acıyan bir ses kulaklarımda vukuğ buldu.O kalabalık çocuk çemberinin ortasında,küçük bir yavru bir köpeğin acı çektiğini gördüm.Çocuklar bunun sadece bir oyun olduğuna o kadar dalmışlardı ki,hayvana attığı tekmelerin belkide izlediği çizgi fimlerden,ya filmlerden ibaret bir hayat olduğunu sanıyorlardı.Hayvan çok acı çekiyordu.Bağırmaları yükseldi.Kaçacak bir yer yoktu.Çünkü çektiği acı yetmiyormuş gibi,boynunu kesecek naylon bir iple bağlanmış,zaman zaman çemberden dışarı çıkmasın diye,sağa sola çekiliyordu.Artık dayanamadım.Dolmuşta olduğumu umursamadan seslencektim ki,benden önce başka bir vicdanın sesi,o kalabalığı uyarıp dağıtmayı başardı.Dolmuş tekrar hareketlendi.Bense derin bir çekişin eşiğinde,yaşadığım acının dinmesini bekliyordum.
O çocuklara kızmalı mıydım bilmiyorum.Aslında onları yetiştiren ebeveynleri sorumlu tutmak gerekirdi.Bu sevgiyi,merhameti onlara aşılayamadıkları için.Çocuklara kızgınlığım bir anda,ailelerine yönelmişti.İnsan olmak dedim...Bunu birkaç kez tekrarlayıp,yeryüzünde yaşanan,sonu gelmeyen dehşetlere,şahit olmanın korkusu,hissizliği kuruttu dudaklarımı.Ve bu hiç bitmeyecekti...Taa ki kıyamet vaktine kadar...
İnsanların bencilliği,öfkesi,açgözlülüğü,dünyayı böylesi sahiplenmeyi,ve her şeyin sadece kendi iradelerinde olduğunu varsaymaları,çok can sıkıcı.Adalet duygusu yitirmenin bedelini,hep başkaları mı ödeyecek?İnsanlık daha ne kadar bununla yüzleşecek?Tüm canlılarım yaşam hakkı ne zaman önemsenip,buna sahip çıkılacak?Bunca soru benimle mezara gidecek belkide,ama hiç birşey değişmeyecek.Bununla ilgili pembe umutlar besleyemem.
Adalet ve vicdan,bu birbirini tamamlayan iki kavramın kalplerde olmadığı,taşınmadığı bir dünyanın nasıl olacağı konusunda,çok fazla hayal gücüne gerek yok.Savaşlarda,bir anne kucağında bebeğiyle,mermelerden,toplardan kaçan insanları görmek yeterli.O fotoğraflar,bazen biz rahat koltuklarımızda,çayımızı,kahvemizi yudumlarken'Ahh!..Vahh!...Şu insanlara bak.Gerçekten çok yazık...'kıvamındaki üzülmelerimiz yetmiyor,o kareleri değiştirmeye.
Bir de büyük oynayanlar,büyük olmaya soyunanlar,dünyaya adalet,barış getireceğim diyen insanların,medyada bas bas bağırdığını görürüz,duyarız.İnsan hakları,özgürlük,demokrasi ne şahane biri kılıftır ki,insanların ölümünden bu denli sorumlu tutuluyor.Kirletilmeyen erdemlerin üzerinden ne ekmekler yeniyor?
İnsan hakları,hayvan hakları,doğa hakları bütün bunları mahvedip,bir de üzerine insanlık,adalet nutukları atmak,büyük yalancı olmakta kolay bir olmasa gerek.Bu hünerli,vicdansız yürekleri kutlamak lazım.Doğa ana intikamını alıyor değil mi hepimizden?Kurunun yanında biz,vicdanlı yaşlar da yanıyoruz.Dünya,vicdansızların barut,kan,ölüm kokusuyla kasalarını doldurduğu bir cennet haline geldi.Peki ya bizim cehennemimiz?Sevgi,hoşgörü,adalet ve üzerini ısrarla çizdiğimiz vicdana tabi bir cehennem değil mi?Şüphesiz ki,yaradan buradaki adaletsizliğin terazisini,kendi adalet terazisinde hesaba katarak tartacaktır.Her şeyin bedelini de,hesabını da var sa ödülünü de hakkıyla verecektir.
Ama isterdim ki,adalet duygusu olmayan,nasırlaşmış vicdanlar başlarına gelecek şey olan şey,her neyse bu,gelmeden,sevmeyi öğrenmeleridir.Çünkü sevmekte,adaletin,vicdanın,hoşgörünün kısacı tüm insan olma ve hatta canlı olma erdemlerinin,yeşerdiği,filizlendiği topraktır.Kendimizi,vicdanlarımızla karanlığa gömüp,başka hayatların ışıklarını sömürmeye,onları kendi karanlığıma mahkum etmeye hakkımız yok.Sadece sevmek...Bu basit bir oyun değil ama çözüm sevmek basit işte... Adalet vicdanın emelidir.Emellerimizden sapmanın,insan olmaktan sapmak olduğunu umutmamak olsa gerek.

30 Mart 2012 4-5 dakika 11 denemesi var.
Yorumlar