Adaletli Devlet Başkanı

Mahşer günü arşın altında gölgelenecek yedi kişiden birisidir adaletli devlet başkanı. Kimdir bu adaletli başkanlar? Kısaca bir değerlendirmede bulunalım.

Tahtı, iktidarı, başkanlığı, kişisel hırsları, servetleri uğruna istismar etmeden, kendi ve yakınları aleyhine bile olsa doğruluktan ayrılmayandır.

Zenginin, güçlünün, sermayenin yanında değil, hangi sınıf ve mesleğe bağlı olursa olsun haklının yanında olandır.

Mazlumun güvenci, zalimin korkulu rüyasıdır.

Korkusu iktidarı değil, hakkaniyeti, adaleti kaybetmek olan yüce insandır.

Onun yanında tek geçerli akçe haktır.

Hesap vereceği Mutlak Güç’ün farkında olarak, halkı yönetendir.

Gücünden faydalanmayı isteyen dalkavukların, makyavelistlerin/ amaca ulaşmak için her şeyi meşru görenlerin, yiyicilerin, pohpohlamasına aldırmadan yargıyı Hak terazisinde gerçekleştirendir.

Yolsuzluk yapanları, ihaleye fesat karıştıranları, rüşvet yiyenleri, gücüne ve sahip olduğu imtiyazlarla halka haksızlık yapanları kim olduğuna bakmadan gereken karşılığı hak terazisinde verebilendir.

Çünkü yüreğinde adaleti öldüren devlet başkanının yönetimi, çıkar ilişkileri üzerine kurularak fitne, fesat ve bozgunculuğa yol açar.

Adaleti kaybeden başkan zalim ve diktatördür.

Ve adaletli başkan cennetle müjdelenirken zalim başkan da dalkavuklarıyla beraber cehennem çarşısında ateşin karşısında tartışırlar.

Menfaatin bittiği yerde düşmanlık başlar.

“(Kıyamet gününde) hepsi Allah'ın huzuruna çıkacak ve zayıflar o büyüklük taslayanlara diyecekler ki: "Biz sizin tâbilerinizdik. Şimdi siz, Allah'ın azabından herhangi bir şeyi bizden savabilir misiniz?" Onlar da diyecekler ki: "(Ne yapalım) Allah bizi hidayete erdirseydi biz de sizi doğru yola iletirdik. Şimdi sızlansak da sabretsek de birdir. Çünkü bizim için sığınacak bir yer yoktur."

Yok! Kaçacak bir yer yok! Taht yok, taç yok. iltimas yok! Dalkavuklukların para etmediği bir yerde kayırmalar yok!

Bunun için adil devlet başkanları Mezalim Divanları kurarak her türlü haksızlığın ortaya çıkmasını ve zalimlerin gerekli karşılığı alarak toplumda güven ortamının sağlanmasına zemin hazırlarlar. Buna en güzel örneklerden birisi Ömer bin Abdülaziz’in uygulamasıdır.

“Ömer b. Abdülazîz, kendisinden önceki Emevî hânedanı mensuplarının ve valilerin beytülmâl ve halk aleyhine işledikleri suçları, hukuka aykırı olarak elde ettikleri gelirleri, gasbettikleri arazileri, yandaşlarına sağladıkları menfaatleri bizzat başında bulunduğu mezâlim oturumlarında yargılamış ve hukuka aykırı yollarla edinilen malları sahiplerine iade etmiştir. Hazineye gelir sağlamak amacıyla yapılan haksızlıklar da onun döneminde hazineden ödenmiş, Irak beytülmâlinde para kalmadığı için Şam hazinesinden para getirtilmiştir. Bu davaların sanıkları özellikle hânedan mensupları ve devlet görevlileri olduğundan Ömer b. Abdülazîz kimseye güvenmeyip mezâlim oturumlarını bizzat yönetmiştir.” [1]

İşte adalet, işte adil başkan! Bu uygulama adil devlet başkanı için mahşerde gölgelik şemsiyesine dönüşecektir. Hayırla anılan başkan adaletiyle ünlenendir. Adaletiyle ünlenmek için de kendi ve yakınları aleyhine bile olsa adaletten ayrılmamak gerekir.

Peygamberimiz Hz Muhammed (as) bu hususa farklı bir boyut takipçilerini şu hususta uyarmaktadır;

“Hepiniz çobansınız ve hepiniz elinizin altındakilerden sorumlusunuz. Yönetici bir çobandır. Erkek, aile halkının çobanıdır. Kadın, kocasının evi ve çocukları için çobandır. Hepiniz çobansınız ve hepiniz çobanlık yaptıklarınızdan sorumlusunuz."[2]

Adaletli yönetici… Aile reisliğinden, okul müdürlüğüne, ilçe kaymakamlığından belediye başkanlığına, valilikten başkanlığa kadar her kademedeki sorumlu insandır. Hangi kademede olursa olsun sahip olduğu amirliği, reisliği şiddete, baskıya, istismara, gücünü kişisel çıkarlara yönelik kullanmaya karşı uyarılmışlardır.

Dünyada adalet ahirette cennet

Dünyada zulüm ahirette ateş!


[1] https://islamansiklopedisi.org.tr/mezalim

[2] Buhari-Nikah 91

24 Nisan 2021 3-4 dakika 59 denemesi var.
Beğenenler (1)
Yorumlar (1)
  • 3 yıl önce

    Adaşım, öyle yönetici ne yazık ki günümüzde yok! Hem "Fırat' ın kıyısında otlayan kuzudan da ben sorumluyum" deyip, hem de hiç bir sorumluluk kabul etmemek doğru mu? Belki Merkel aradığımız özellikte olabilir! (Birilerine göre O da bizi kıskanıyormuş ya, neyse!) Yüreğine sağlık.