Ademin Kaburgasından Yeniden Doğmak

Ey sevgili, seni düşünürken bir huşu indi tepeden, elim ayağım kesildi yaşamdan. Güçlü bir el beni derinlere çekiyordu,''dur'' diyemiyordum. İçim geçmiş olduğum yerde; kapı çalıyordu, uykuyla uyanıklık arası duyuyordum. Açtım, biranda gülüşün odaya doluyordu. Rüyamda sen bana geliyordun. Ne güzel gülüyordun. Atlatmıştın cellatı ve yerinde oturuyordun. Ben kahve yapıyordum sana, sen''şekeri yok,dudağını değdir ''diyordun. Radyoda eski bir şarkı çalıyordu, sen eşlik ediyordun. Sevda sözlerini usulünden bana yolluyordun, elinle ritm tutup beni coşturuyordun. Canım sigara çekiyordu sen gözlerinle yakıyordun.Ben yazdığım son şiiri okuyordum, sen saz çalıyordun ''Bugün ben bir güzel gördüm'' ezgileri dünyayı sarıyordu. Söz istemiyordum çünkü aşk makamındaydık ve bütün yalnızlıklar mahremini yitiriyordu. Saate baktım saat durmuştu, Zamana baktım devran dönmüştü. Yanmıştı elemin kemikleri, külü uçmuştu. Camdan dışarı baktık; hem bahar, hem sabahtı. İki kuş dalda öpüşüyordu.Hafif bir yağmur başlıyor ve birden bir toprak kokusu rüyamı sarıyordu. Bütün çiçekler aynı anda toprağın göğüsünü yarıyordu.Ilık bir rüzgar kapıyı aralıyor,savrulan saçlarımı gülüşünde dalgalandırıyordu... ''Artık gitmeliyim,'' dedin. Ben duymuyordum.''Kalayım mı,'' diye sordun? Ben lal oluyordum. Oysa güzel başlayan bir rüya yerini asla kabusa bırakmaz bunu sende biliyordun. Herkes bizi unutuyordu biz rüyada kalıyorduk. Eğilip kulağıma bir şeyler fısıldıyordun, ben anlamıyordum. Acemiydim, prova yapmamıştım, ne diyeceğimi bilmiyordum. Ama sen ustaca mutluluğun oyununu oynuyordun... Çıkarıp yüreğimin duvarında asılı duran resmini sana gösteriyordum. Benim mutluluğum bundan ibaret başka mutluluk tanımıyordum. Sözler dökülüyordu dilimden, kalem aramıyordum, kağıt istemiyordum. Tüm sevda sözlerini dört duvara haykırıyordum. Gözlerim çakılmıştı gözlerine, şerbet içiyordum. Ellerim terliyordu ellerinde,umursamıyordum. Sahi ahtını mı bozmuştu hayat hanım, yoksa ölmüş müydü bilmiyordum? İlk defa dünyayı bu kadar güzel görüp şaşırıyordum. Kitaplarım saçılmıştı ortalığa, toplamıyordum. Yüreğim coşkun bir deniz gibi dev dalgalar yolluyordu, durdurmuyordum. Gülüyordu yüzümün her karesi, bedenimin her zerresi, duygularımın silsilesi... Gizlemiyordum ve sen sessizce beni izliyordun. Konuşmanı istiyordum çünkü sen konusunca dünya susuyordu ve hiçbir söz susuşun kadar yaralamıyordu beni.Eğilip muhabbet çeşmesinden bir tas su veriyordun.Ben kana kana içiyordum... Nisan sonu Mayıs başı yer gök erguvan ağırlıyordu. Gözlerindeki sabahta çok kalmışım, fark etmemişiz birden akşam oluyordu. Dışarıda grup demi kızıl bir ufuk çizgisinde gün batıyordu...






İnanmak akla zarar akşamdı ve sen gitmiyordun. Anlatacak çok şey vardı. Akıl tutulmasına uğramıştım, konuşamıyordum. Bu rüya ile hayalin el birliğiyle gerçeğe çelme takmasıydı. Olmazı oldurmuştu ve ben yeniden Adem'in kaburgasından dünyaya gelmiştim. Birden üç güvercin yükseldi rüyamın semalarına. Biri hayale, biri mutluluğa,biri de umuda...

23 Ocak 2016 2-3 dakika 5 denemesi var.
Beğenenler (1)
Yorumlar (1)
  • Olmazı oldurmuştu ve ben yeniden Adem'in kaburgasından dünyaya gelmiştim. Birden üç güvercin yükseldi rüyamın semalarına. Biri hayale, biri mutluluğa,biri de umuda...

    Oldukça güzel ve içtendi Nimet hanım .İlgiyle okudum. 👍