Ağlardım

Uykusuzdum her gecenin sabahında. Yıllanmış ağrılarım olurdu.
Ağlardım...
Üşürken parmak uçlarım gecenin ayazında, bir sel baskını gelirdi ansızın yüreğimden gözlerime.
Ve ben yine ağlardım...
Yorgundum, halsizdim bir o kadar da.Şen şakrak gülüşlerim vardı.
Susardım.!
Elimde bir sigaranın dengesini kurar terazilerin bile ölçemeyeceği o yükü sigaraya yüklerdim, her nefeste bir ilmik daha çözerdim gömlekten, ben yanardım.
Dokunmaya bile yanaşmayan eller üzerimde bir halka olurdu beni korurdu. Bu densiz yalnızlıklardan.
Bilirim bitmez bu sevda oyunu, bilirim her sokak başında ona rastlayıp tekrar hayal kurduğumu, bu insanlığın ebedi sonsuzluğunu bulma yolunu, her kavgada bir iz bırakıp giden sevgi tohumunu.
Fısıldayışlar var kulaktan doğma ümitlerle, yalan aşklarla bezenmiş binlerce heves var umutlar yalnızlığın içinde. Bir sedye üzerinde kalakalmış binlerce aheste gülüşler, umudun üstü örtülü, şimdi her günüm bir bekleyiş içerisinde.
Raflara sığmayan çocuksu bekleyişlerim var, ele avuca sığmayan bir beklentim, ceplerim boş, dipsiz bir kuyu gibi.
Etrafım sarılı bir çığlık sesiyle, hayır gitme sesiyle bezenmiş bir yılgınlık var düzlemde. Kalmak için bahanem yok, dudaklarım yalnızlığa ait, önümde ulaşılmayı bekleyen bir gelecek, tozlu raflara kaldırdığım bir sitem elbet.
Yeter bu yalın ayak gezişlerim,
Yeter bu küskünlük bu gidişlerin,
Ansızın gelen sohbetlerin,
Hiç durmayacak gibi atan kalbin,
Ömrü tükenmekte belki sabahın, etrafı kara kaplı defterin içindeki aydınlığın, ellerime gebe kalmış dudakların, öpmeye bile yeltenmediğim, dokunmaktan korktuğum teninin hasretinde ihtişamım.
Ne vakit yalnızlık çökmüştü üzerimize, ne vakit korkmuştu ellerin ellerimden. Hangi vakit üzdüm seni söyle, söyle ki o vakit doğmasın bir gelecek sabahın ertesinde. Söyle ki ölen her canlı gibi toprağa vereyim zamanın acısını. Söyle ki bir daha gelmeyeyim, konuşmayayım seninle o vakit. Söyle ki, zaman eğilsin önünde yalvarışlarını dinleteyim o mağrur sesiyle..

20 Mart 2012 1-2 dakika 3 denemesi var.
Beğenenler (2)
Yorumlar