Ağlarken Gülebilmek

Gülücüklerim vardı benim de... Kuytu köşelerde akıttığım gözyaşlarım... Sevinçlerimi bir ipe dizdim ben de... Çiçekten kolyeler yaptım sessizce... Yosunlu kayaların üzerine tükürerek yaptığımız kınalar dün gibi aklımda... Fazla bulduğumuzda papatyaları, taç yapışımız da... Yayla çocuklarından öğrendim ben gülmeyi... Elindeki şeylerle sevinmeyi... Bileklerine, bitki boncuklarından ipler dizen kızlarla büyüdüm. İnsan eli değmemiş ormanlarda, hayallerimi yürüttüm, küçük su birikintilerinde, her çocuk gibi... Ben nefret bilmedim... Henüz açılmamış gelincikleri keşfetmek kadar güzeldi, yeni arkadaşlar bulmak... En çok arkadaşlarımı sevdim..



"Sabretmeyi bilmeyen hallerimizle, tomurcukların açılmasını beklemek kadar zordu dostlukların yeşermesini beklemek..Daha çıkmadan paylaşım dolu yollara, geri dönmeyi seçtik çoğumuz... Meraklı gözlerle, vaktinden önce birbirimizi kanattık bu yüzden..Yapraklarımızı açtık, olur olmaz sebeplerle..Yaralarımız kabardı, açılmadan içimizdeki renkler..Kırmızıyı, yeşili, maviyi göremedik şöyle doya doya"...

...

Ben de misket oynadım, top tuttum, ip atladım herkes gibi..Komşunun camını kırdım, kavga ettim kız arkadaşımla, haksızlıklara alkış tutmadım çocukken bile... Salıncakta sallanmak kadar midemi hoplattı, yapılan ayrımcılıklar... Sessizce baktım... Taraf tutmadım... Güçlü gözükmeye çalışan arkadaşlarımı kayırmadım gizlice... Sadece bir tercih yaptım kendimce.."Oyunun içinde olmak kadar dışındaydım işte"..Herkes sesli oyunları seçti geniş bahçelerde..Ben sevmeyi seçtim, minik yüreğimin dipsiz köşelerinde... Şimdi çok seviyorum kalanları da gidenler kadar... Şimdi söz veriyorum unutmamaya, benim olanları sonsuza kadar...

...

Ağlarken gülebilmek... Küçük mutluluklarını büyütmek... Hayatın en güzel yanı olmalı, sevgiyle zamanı bereketlendirmek..Beraber çoğalmak yüreklerce..Maskesiz yürümek bu yolda..


Ağlarken gülebilmek, gülerken ağlayabilmek içte bir yerlerde..Belli etmeden acı yanlarını dimdik durabilmek, hayatın ta kendisi işte..Bunu başarabilenler ancak çözdü bu bilmeceyi..Aldırmadan etrafına sevebilenler "gerçekleştirdi kendisini"..


Sevdikçe değişti gri tablolardaki renkler... Sevdikçe renk verdi, tarladaki çiçekler. Sabırsızlık vefaya dönüştü sevince... Kinler, nefretler yok oldu vefaya yönelince... Sevdikçe...
...


Benim de hayal kırıklıklarım oldu... Sevdiğim kadar sevilmeyi hayal ettiğim yollarda..Reddedilişlerin derin girdaplarında yoğruldu ruhum... İçimdeki çocuğa küsmedim asla..Hayat bir oyundu ve ayrılanlar değil, oynayanlar kazanacaktı bu oyunu... Ben mızıkçılık yapmayı bilmedim... Neden sonra, kırıklıkların da bir parçası olduğunu öğrendim hayatın... Ve daha çok sevdim mücadele ederek yaşamayı... Mutluluklarımı kar bildim... Öyle çok sevildim ki; nefret edildiğim zamanları ve insanları hiç düşünmedim... Vaktim olmadı maziye sövmeye..Ben sadece sevdim..

Ben de dayak yedim okulda öğretmenimden. Evde annemden. Kardeşlerimle büyük oyunlar oynadım... Büyüdüğümü ve hep kazandığımı sandığımda tokatlar yedim üst üste... Ama zihnimi sevgilerle ördüm en çok... Öğretmenimi, gün ortasında oyun oynarken, başımı okşayışıyla hatırladım. Annemi sıcacık sarışlarıyla, hasta olduğumda... Babama saygı duydum. Üzüldüğüm yanlarıyla düşünmemek için onu, varlığının güzelliğini keşfettim zamanla, tüm yoklukların ötesinde..Ben ailemi çok sevdim..
...

Sevginin değerini bilenler kadar bilmeyenlerle de karşılaştırdı hayat... Öğrenecek ve öğretecek çok şey vardı. Zamana bırakmayı seçtim. Ellerimizin ve yüreklerimizin yetişemediği boşlukları en iyi zaman doldururdu çünkü. Öğrenip, öğretemediklerimizi zaman öğretirdi tecrübeleriyle en iyi... En güzel zaman terbiye ederdi, kebap olmuş yürekleri... Ve henüz hiç pişmemiş, aşkı bilmeyen hamzedeleri... Benim de yaralarım oldu, sarmaya gücümün yetmediği..İsyan etmedim. Sadece sevdim..


"Ağlarken gülebilmek. Hızlıca ve sessizce akarken zaman hayallerini büyütmek. En çok onlarla varız şimdi. En çok sevdiklerimizle hayattayız... Bizi sevenlerle açılıyor penceremiz. Birlikte seyrediyoruz hayatı... Değişiyor yürek iklimimiz... Eriyor karlar aynı anda. Güzel şeyler paylaştıkça... Bahara dönüşüyor acı hatıralar. Çiçek açıyor, tüm çiçekler kadar gelincikler de... Kırmızılar süslüyor hayallerimizi. Kayalara kazıyoruz sevgimizi... Kınalı ellerimizle büyüyoruz sevdikçe. Taşlar bile dile geliyor sevgimizden. Düğün tadında mutluluklar dökülüyor avuçlarımıza. Adını anmıyoruz değer bilmezlerin... Konuk olmuyoruz ev sahipliğinden anlamayanların odalarına. Güzel misafirlikler için, doğru evin sahibi olmaya çalışıyoruz ilk önce. Biz, temiz yaşamayı seviyoruz sadece"..


"İşte hayat böyle... Ağlarken gülebilmek... Ancak sevgiyle olur herhalde"... Aykut Kuşkaya..

08 Ağustos 2011 4-5 dakika 243 denemesi var.
Beğenenler (1)
Yorumlar (1)
  • 12 yıl önce

    hayatın gerçeklerı zaten iki ruh hali üzerine kurulu şula..ağlamak ve gülmek..zira zıtlıklardır bizi biz eden yani insan fasfını bize kazandıran..

    çok beğendım kardeşim..yüreğine sağlık