Aiti Eştirme 30

30] Aidiyet eşmenin yaptırım gücünün nedenlerinden birisi de, grup üyelerinin ya da o toplumun, her bir üyelerinin; bir şeyleri, bir sağlayış ilişkilerini, bir kullanımı (yol, hastane gibi) hep birlikte paylaşıyorlar olması gerekir. Bunlar ekonomik ilişkiler gibi güvenlik ilişkileri gibi, normatif ilişkidirler. Başlangıcın bütünsel davranışlarında, bu türden ilgi ve ilişkilerin paylaşılmaları, gerekli ve zorunluydu.

Böylesi bir ilk dönem aitlikte, toptan algılı tanımlılar söz konusuydu. Bu paylaşımlar ne kadar genelleşirse, grup aidiyet bağlılıkları da o denli şiddetleniyordu. Özgecil savunuşlarınız büyüyordu. Büyüyen özgecilik duygularınız, kısmen kişi egosunun üzerine yükseliyordu. Bu nedenledir ki kişi ya da kişiler özgeciliğe feda olmanın, özgeciliğe kurban edilmenin bilincini taşıyıp sahipleniyorlardı.

Sağlayışlar ne kadarı da bireyselleşirse; birlikçi yapısal anlayışlardan, ayrılışla kopmalar ve sağlayışların tamahları, daha bir özel tutuma kayar olurdu. Hele de, özellikle de, ekonomik yönden, ne kadar özelleştirilirseniz, bencilliğiniz o kadar hırstı ve sahibi etlikle artardı. Yalnızlaşma başlar. Grup aitliğiniz, grup kardeşliğiniz ve özgecil oluşunuz zayıflardı. Geleceğin inşası olan kapitalizm buradan inşa olacaktı.

Sosyal birlikler dönemi ego ahlakınız özgeciliği ortaya çıkarmıştı. Özgecilik dönemi ahlakınız; toptan üretmenin, toptan paylaşılması ve toptan klan zenginliği esası üzerine idi. Birey ellik dönemi ahlakçı ego ise bireysel sahip oluşların, bireysel tüketim zenginliği üzerine olacaktır. Bu iki ahlak tipi birbirine hiç benzemeyecektir. Sonraki dönemlerde dinler içinde de bu iki yaşantı aşmanın ahlakına ilişkin uyuşmaz ahlak öğeleri, cennet cehennemdi anlayıştı gelenekle sahip çıkılıp, korunur olacaklardı.

Yeni toplumun geleceği içinde, sosyal birlikçi özgecil yapı ortada yoktu, ama onun ahlakı öğeleri gelenek görenek sözlü aktarım ve ritüelleri kutsal bir yasa olaraktan dinlerin içinde, yorumlanamaz bir abuk sabuk düşünceymiş gibi duruyor olacaklardı. Bu abu sabuk gibi görünenler yorumculara ekmek kapısı çıksın diye değildi. Ama maalesef öyle olacaktı! Yorumcular gerçeği yorumlar olmanın değil, fanteziler ve şaşkınlıklar yapıcı yorumlamanın, becerikliliği olacaktı!

İnsanlar, evrensel var oluşuyla; evrene ait oluşuyla, sorumluluk üslenir olmuştur. Sorumluluklar en azından bilmeyen yanımızın, inanıştı bilinir yanı olmuştur. İnsanı evrenin bir parçası olmaya götüren, çok önemli bir çekim alanı olmuştur. İnsanın kendisini (varlığı) Tanrı'nın aiti kılmasıyla; kendisine ve edimlerine ve etkinliklerine, meşruiyet kaynağı olum lamasının soyut anlamalarını kişi kendi özünde böylece legalime etmiştir. Kişilerin kendi özünde bir dizi eylem ve davranış geliştirmesinde, olumlu olumsuzdan, olgusal bir işlev üstlenmiştir.

İnsanın buraya kadar olan olgusal anlayışı, yerinde ve işlevseldir. Ancak insanın çıkarcı egoizmi Yüce Tanrı fikrini işleyerek bir baskı ve sömürü dayatma aracı yapması işin en olumsuz yanıdır. İnsanlar, yerdeki bütün yansımaları tabiri caizse, göğe çevirmiş, oradan da kutsal bir söylem olarak yere, kral rahipler eli ile bir hükmetme aracı olaraktan tekrardan yere döndürülmüştürler. İnsan, bu çek enlik içinde hissettiklerini, pratiğin göstergesi ilen yasalaştıracak, değiştirip yeniden yorumlayacak yerde, her bir zaman diliminde olup biteni, kutsal kılmış olmanın meşruiyeti içinde değişmezliğe sokmuştur.

Yüce Tanrı anlayışımız hem kişiseldir. Düşündüğümüz gibi bir Tanrı'yı anlama ve anlatma ifade etme yansıtmasıdır. İçsel olarak kişisel aidiyeti örnek biçimlemesi kanı sanı ve sorumluluk benimsenmesidir. Yüce Tanrı'nın hükmü muktedirliği, bizim düşünmelerimizden ve bizim idrakimizden tamamen farklı olacağını da bilir olmamızdır. Bu Tanrı anlayıştı aidiyet alanın gerekliliği içindedir. Bu anlayıştı düşünce tümden ihmal edilmiştir. Yüce Tanrı mefhumu, insanın olur olmaz idraki ile sınırlanmıştır. Bu çok yanlış bir tutum olmuştur.

Yüce Tanrı anlayışımız hem de; kararlı ilkeler etrafında özel yaşam alanlarında kişilerle, gruplarla bunlara dek cemaat örgütlenmeleri ilen, paylaşılan; hareket edilen, simge oluşlarla taşınır olacakla bir öznellik ve öz neciliktir.

Kişilerin, aiti olacakları, bir Tanrı fikri eylem alanını; özel yaşam alanları içinde sürekli kılmaları, makul ve yerinde bir harekettir. İnsanın çok tabi bir tin gerekmesidir. Ama bu fikirler, statik kılınmamalıdır. Kişiler soyutlama gücünün anlayışlarına paralel bir yorumlamalar ile ortak referanslar çıkarılmalıdır. Her bir kişinin, kendisine özgü tanrı mefhumunun giriştirilen kıyaslanması ile kişisel anlayışlarından giriştirerek kesişen küme sanılarımızı, ortaklaşa sahiplene biliriz.

Yine kendi içimizde bu paylaşımları, kişisel geliştirip, tekrar grup paylaşımlarına dönüştürebiliriz. Ama burada şu bilinç asla unutulmamalıdır: Yüce Tanrı daima, bizim bilip anlamalarımızdan gayri ve başka olacaktır. Hatta her öğrenme ve edimlerimizin yanında, öğrenme ve edimlerimize paralel olaraktan, bu bilinç sel anlayışların, çağrışım yoluyla var bulunmasını sağlamak gereklidir.

Aiti eşme çok önemli bir uyum mekanizması iken; insanları bir disiplin içine sokar. Bu insana ek bir enerji israfı dayatır. Yani enerjinin sağlanışı olan yol (aidiyetçe birlik yolu), yine bir enerji tüketimidir. Ve yorucudur. Ama bunları yapmak da, insanın, bir zorunluluğudur. İnsan bu zorunluluğu yaparken yaptığı işe iyice alışmıştır. Kolaylıkla ve rahatlıkla, bir yol haritası güvenliği ilen bu işi yaparlar.

Sürecek

29 Kasım 2010 5-6 dakika 1084 denemesi var.
Yorumlar