Aiti Eştirme 35

35] Yani sizin grup aidiyetiniz bir referanslar alanıdır. Aidiyetlik referansları insanın ilk sosyalce mantık kategorice düşünme ve anlama kalıplarını oluşturmuş olmasıdır. İnsanoğlunun olay ve olguları anlamakta, olay ve olguları içselleştirdiği ilk cetvel skala değer ölçmesi bu sosyalce grup aidiyetçe referanslarıdır. Bu referans değerlerin diğerleriyle kıyaslanır olması çok önemlidir. Bu yüzden sosyal inançlara ve anlamaya bağlı önyargılarımız çok güçlüdür. Yapının temelinde bunlar vardırlar.

İttifakı aiti eştirme temelde, bilinçli bir halkı ve halka dek olan toplumu giriştirme işidir. İttifakı aidiyet daha güçlü yükümlü ve görev deşen bir organize olmanın nesnel amaçlılığıdır. Sosyal ve toplumsal erekçiliği içerir. Her iki alan da, araç soyutluk saygınlaşmalarını, alabildiğine kullanır. Ancak toplum sosyal yapıdan daha somuttu sağlayışlarla zorunlu aidiyeti belirmelerini de ortaya koyar.

Asıl paradoks ve yapay paradoks; insanların sapla samanı karıştırır olmasından ortaya çıkan bir kaynaklanmadır. Nasıl toplumla, halk alanını karıştırıyorsak, kendi soysal ve toplumsal sınırlılıkları içindeki bir aidiyet alanını da, başka aidiyet alanı tutumlarla karıştırıyoruz. Sosyal aidiyetliği toplumcu aidiyetlik gibi anlıyoruz!

Hem de özgürlük adına yapılmaktadır! Bunu da güya özgürlükleri, sosyal aidiyetler temel prensibine ilişkilenerek söylüyoruz. Aidiyet bir özgürlük değildir, aksine sizin Özgürleşmenizi sağlayacak girişme yollardan birisidir. İttifakı aidiyet oluşmalar sonunda, her alandaki üretim sel eşgüdümler toplumsal gücü ortaya çıkardı.

Sümer sosyal birlikti yeni aidiyet ittifakı, sulama kanalları yaparak, toplumsal üretim özgürlüğünü ortaya çıkarmışlardı. Toplumsal gücün kullanımı da sizi, özgürleştirirdi. Özgürlüğü oluşma ve gelişme yapılarınızın muktedirlik kullandırma potansiyeli olarak yorumlarsınız. Değilse özgürlük, soyut anlamda algılanır bir toplumsal özgürlük değildi.

Söz gelimi M.Ö yaklaşık 3200'lerde, ilkyazı bulunduğunda, bu toplumsal sağlayışın kullanımı bir özgürlük ve bir özgürleşme olacaktı. Ama bu kör insanlar için özgürlük olamayacaktı! Yani kişiye göre toplumsal hak ve özgürlük tarifi olamazdı. Ne var ki burada körümüz, okuma yazmanın da, dolaylı sağlayışlarını edinecektir (başkasına okutarak dinleyecek ya da başkasının okuduğundaki aktarmaları dinleyecektir).

Burada bir paradoks vardır. Okuma yazma bilmeyenin özgürlüğü sağlayamaz oluşu ile körün özgürlük sağlayamaz oluşunun hiçbir farkı yoktur. Körün dolaylı özgürlükten yararlanması okuma yazma bilmez olanların da dolaylı öğrenmeleri olacaktır. Şüphesiz ki bunlar kısıtlı bir kullanımdırlar. Çünkü kim neyi anlatırsa, onu öğrenecektiler. Öğrendiklerini yazamayacaktılar falan. Yine de büyük bir olanaktır.

Karşımıza ikinci bir paradoks çıkar. Bir okuma yazma bilmez olan görürümüz, diğer patolojik kusurları yoksa okuma yazmayı, isterse öğrenebilecektir. Ve böylece okuma yazma özgürlüğünün kullanımını tam bir gerçekleşmeyle sağlayacaktır.

Oysa günümüze gelindiğinde görmezlerde Kiril alfabesi sayesinde okuyup yazabilmektedirler. Toplum körü de özgürleştirmiştir. Eğer sizin bir toplumsal hayatınız olmasaydı, özgürlüğünüz de olamazdı. Söz gelimi, okuma yazmanız ve bir alfabeniz olmazdı. Tekil ve keyfi yaşamlar, asla bunları sağlayamazdılar.

Diyelim ki keyfi tekil yaşamlar alfabeyi buldu! Kimse körler için olacak gerçeklemeyi ne düşünür, ne de yapabilirlerdi. Bu yüzden toplum, bambaşka bir aitliği olan ve ayrı kavranması gereken bir alan girişmedir. Bu yüzden toplumsal güç de bambaşkadır. Bunlar etnik yapılarda, kişilerin kendisini öyle etnik hissetmesinde, kişi öznel duyguları içinde, asla mülahaza edilemez.

Kişiye göre toplumsal tarif ve toplumsal özgürlük tanımı yapılamaz. Kişi kendisini karga hissediyor (falan etniklikten hissediyor, öyle tanımlıyor diyerekten) bu haktır, bu özgürlüktür diyerek, toplum içinde bunları sağlanmalıdır diyemezsiniz. Toplum bunları ancak tedavi eder. Birey hissedişi size bir Fransızlık (etnik) tanımı veremez. Kişi odaklı tanım kişi keyfilikledir.

Bu yüzden toplumsal özgürlük ve toplumsal hak değildir. Sosyal birlikçi yapı bir özgürlüktü. Temeli enerji girdisi olan bir karşılanmayı sosyal güç, paylaşılan bir sağlayış olacaktan ortaya koyuyordu. Değilse sosyal birlikler kişilerin öyle hissettiği bir yapı aşma değildi. Önce yaşarsınız, yaşantının yansımasını siz öyle hissedersiniz.

Toplum sizleri yükümlenecekler, ürettirip paylaştırdığı sağlayışları, ancak size hissedilecek bir duygulanımdı davranışlarını verir. Bunun dışında sizin tarifinizle sizin duygularınızı yansıtanı size veremez. Siz onu ancak kendiniz yaşarsınız. Toplum size bir araba vererek, bir uçağa bindirerek sağlayışlarını yapar. Toplumun yaptığı sağlayışlar, öznelce duygunuzu oluşturabilir. Değilse bir Fransızlığı (etnikliği ya da keyfiliği) toplum sağlayamaz, olduğundan bunun duygu hissetmesini de size veremez.

Bir toplum içinde toplum kendisini, sağlayışlarıyla sözleşerek tanımlar. Ve buna da sık sık gitmelidirler. Çünkü teknoloji sürekli toplumsal yaşamı ve ilişkilenmesini, bunun paylaşımını, bambaşka biçimlerde değiştirmektedir. Siz bunun ahit eşmesini yapıp, merkezi otoriteden beklemelisiniz. Dünkü yapılaşma biçiminizle, bugünkü yapılaşma içinde pay alışınız, garip; hatta hak etmemeniz durumuna düşebilir.

Burada temel aitti değişmezler insanın güvenliğidir, sağlığıdır, çalışma ve yaşama gereksiniminin en asgariden de olsa mutlaka ve zorunlulukla sağlanmasıdır. Etniklik bir zamanki yapıların gerçeği ve işlevseli idiler. Bu günün olmaması gereken, dumura uğramış olması gereken, bir hak özgürlük gibi olmayan kişi yaşantılı duygu hissedişidir. Etniklikle sizin bugünde, toplum olacaktan, sağlayacağınız hiçbir şey yoktur.

11 Aralık 2010 5-6 dakika 1084 denemesi var.
Yorumlar