Akıl Matematik, Gönül Edebiyat, Aşk Şiirdir ...

?Suyun hayatlığını ve ab-ı hayatın gönül yaşlarındaki gizlenmişliğini gözden ırak etmeden; ırakları yakın etmenin, olmazları olur etmenin beyaz aydınlığını özümseyerek özden bir özgürlüğe kenetlenmeli...?

Özden bir özgürlüğe kenetlenmek; beden hapishanesinden gökçül bir Zümrüdüankanın kanatlarına zarif bir oturuşla bütünleşmiş, ruh açılımına odaklanmak. Tenle ruhu kaynaştırarak hayatta duruşu edalandırmak. Bedenle ruhun kaynaşmasında ki harç ise aşk. Aşkın harcı-âlem âlemliği özlemek. Özlemek; beklemektir. Beklemekse, hayat rüzgârında umarsızca uçuşan yapraklıktan kurtularak, soylanmış bir limanda ıtır efsuncan olarak beklemeyi kabullenmektir.

?Hayatın soyladığı limanda ıtır bir efsuncan oyalanır./Kadirşinas gönüllerde sevgiler paylanır, sevdalar paydalanır./Mayalanan duygular bıçkınlanıp şuh çatılara payandalanır./ Günler âşıktır güzelliklere, güzelliklerse aşkla kanatlanır./Ruh aynasından yansıyan bakışlar asilce tatlanır.?

Ve aşk; zor bir oluşumdur. Aşk dışından bakıldığında bir delilik. Bu yönüyle aşk delilik; başka bir yönüyle de kenetlenmeyi tamamlayan özellik. Delilik denilince de akla ihtiyaç kalmaz; rotasında estirir.

Aşk; akıl isimli ata biner, bütün kontrolü alır, durmaksızın topuklar... Ata binmenin insana verdiği bir değişik tat vardır: Güven, huzur ve rahatlatıcı yön; romantik ufuklarda, insanda hazlara hız kazandıran bir ivme... Bu ivmeden öte açık havada; rüzgârda, karda ve yağmurda hem de duyguların dört mevsimi, iç dünyada yaşananlar da, dalgalanmaları kontrol altında tutabiliyor.

İşte bu hengâmede duyguların yoğuşmasıyla bir rahatlama düzlemine varılır. Bu hızla ve yoğunlukla nereye varıldığı da bazen bilinemez. Geriye dönüp bakıldığında alınan yol; bir yandan müthiş bir uzaklık, bir yandan da insan boynunu büken bir sıfır açmazlığında, aynı nokta da biteviye dönmüşlük. Aşk, delilik; delilik, hiçlik. Hiçlik; başlanılan noktaya gelmişlik, sıfıra uzanmışlık, sıfırda kararlanmışlık.

Bu noktada açıklanmasını ve vurgulanması gereken nokta; aklın gönül içinde kaybolmaklığı... Aklın gönül kalıbında granitten asil bir abidecesine yükselmişliği... Ve bu şekliyle de mütemadiyen bütün anlarda, hayata yeniden tutunmuşluk.

Bu da aşkın farklı bir yönü. Yani aşkın hayata olumlu tutunmada ki olumlu katkısı. Bunun gayri ihtiyari ruha tılsım gibi dolması...

Aşkın gönülde hissedilmesinin ve akla emrediliciliğinin birbirine girmişliği, bunların birbiriyle uyumlu olmasının ve insan kimyasına olumlu katkısının belirgin özelliklerinden olması; en sıkıntılı ve en neşeli anlarda, eksi ve artı doruklarda denge unsuru olarak bulunması, bu güzelliğin sombahar mevsiminde coşmasıdır. Bu hoşluğun hep hatırda olarak; insanın içine dolan hazlı tufan, bir kendine güven, bir hayata sarılış, bir dik duruş serpiştiriyor olması da beşinci mevsim tadında gönül damağında lezizlenmesi olabiliyor.

Akıl ve gönül ikilisinin koşturmacasın da ve aklın gönüle teslimiyetiyle nihayetlenen ballı finalde, insanın soyut varlığının aşkta kararlaştığı net görülebilmekte. Gönlün girizgâhlığı ve ?olmazsa olmaz?lığı aşikarlığını perçinlemekte.

?Sevk alırsan zevk alırsın gönülistana acilen,/Hangi ulu meşeye yaklaşsan türüm türüm aşk kokar./Bir yel ki yar kokulu yedi iklim öteden,/Düş yüreğinin ardına esenlikli rüzgâr senle coşar.?

Akıl ve gönül ayrımında; ikisi de hayat için vazgeçilemezdir. Ancak insan ve dünya felaketlerinin kaynağının akıl olduğu da gözden kaçmaz. Gönül defterine böyle bir karalama yapılamaz. Ve akıl yapıcı olduğunun bin katı şiddetinde de yıkıcı olarak, canavarlaşabilir. Nitekim olmuş da. Lakin gönül; bütün erdemlerin kaynağıdır. Güzellik adına, hoşluk adına, sevimlilik ve kalıcılık adına sıralanabilen bütün şahikaların kaynağı gönüldür. Geçmişte, anda ve yarında; dil, din ve ırklar üstü insanlığın bağrında bahar olmuş canlar hep gönül insanlığından şahlaşmıştır.

Akıl gönül yarenliğinde; gönül hükümranlığı ve gönül coşkunluğu, akıl suskunluğunu demlerinde, mutluluk doruğuna dank eden devranlar devleşir. Bu da bir nevi deliliktir. Delilerde aklın suspusluğu, gönlün konuşmuşluğu uzantısının filizleri çiçeklenir.

Bu çiçeklenme bahçesinin müdavimleri hem gerçek, hem de aşk sarhoşu anlamında deliler mutludurlar. Anlık ve devamlılık trendinde ki mutluluk, öz mesafesinde hayata yayılmışlığının çokluğu oranında renk tayfını çoğaltır. Bu özü zamana pay etmede cömert davrananlar, daha güleç olurlar.

Bu tesbit; deliliğe methiye değil, hakkın teslimidir. Mutlu olmak veya daha çok mutlu olmak için; delilik gerekmiyor ancak gönlün azami kullanılmaklığına yelken açılması gerekiyor. Akılsız sorumluluk olamayacağı ve hayatın devamının mümkün olamayacağı gün gibi aşikârsa; gönülsüz hayatın güzelleşmesi de mümkünsüzlük tahtını zirveleştiriyor.

Mutluluk düzleminin sacayağını dersleştirmek gerekirse; akıl matematik, gönül edebiyat, aşk şiirdir.

Yürek sıcaklığının en içten fısıltıları sevgi renginde belirir. Ve gönül galerilerindeki aşk çıngılarının aydınlığı ebedidir...

06 Mart 2009 5-6 dakika 16 denemesi var.
Beğenenler (2)
Yorumlar (1)
  • Akıl gönül ve aşk üzerinde mülahazalarda bulunarak mutluluğun ve aşkın yüceleiğini anlatan anlatımındaki zerafetiyle öne çıkan güzel bir yazıydı. değerli kaleme hoş geldin diyerek bu güzel yazısından dolayı kutluyorum.