Aklın Buharı


İnsanın zihni bazen bir kazan gibi kaynar. İçinde birikir, taşar, kabarır. Kaynayan suyun buharı nasıl cama yapışırsa, düşünceler de ruhun camına yapışır. Onları silmek istersin, ama silersin de yine geri gelirler.

Aslında zihni en çok terleten şey, cevabı olmayan sorulardır. “Neden yaşıyorum?” gibi büyük sorular değil yalnızca… “Ben bugün neden sessiz kaldım?” ya da “Niye gülümsemedim?” gibi küçük sorular da aynı kaynaktan çıkıyor. İnsan, küçük şeylerin terinde boğulur çoğu zaman.

Yorgunluk sadece bedende değil, zihinde de kas tutar. İnsan, kendi içine kıvrılmış bir kas gibi sertleşir. Açılmak ister ama açıldıkça sızlar. İşte bu yüzden suskunluğu severiz: çünkü konuşmak, bazen yeniden terlemektir.

Belki de terin kendisi kötü değildir. Bedenin terlemesi sağlıksa, zihnin terlemesi de ruhun uyanışıdır. Çünkü ancak terlediğinde anlıyorsun: yaşadığını, düşündüğünü, hâlâ bir şeylere dokunduğunu.

Sorun şu ki, çoğumuz terlediğimiz şeyi yanlış seçiyoruz. Para, şöhret, onay, takdir… Oysa insan kendi içindeki suskunluğa terlemeyi bilseydi, belki dünya daha sessiz ama daha huzurlu olurdu

Turgay Kurtuluş 

04 Eylül 2025 1-2 dakika 74 denemesi var.
Beğenenler (1)
Yorumlar