Amansız Hastalığım
Bugün sizlere biraz içimi dökmek istiyorum.
Ben doğuştan hastayım… Bunu ne kimseden acıma beklediğim, ne de yardım istediğim için söylüyorum. Bugüne kadar hangi hocaya sorduysam, hangi doktora gittiysem bir sonuç alamadım ama hastalığımla savaşmak yerine, onunla yaşamayı öğrendim sanki bir organım gibi, bedenimin bir parçasıymış gibi kabullendim. Kimseden de saklamıyorum, yorum yapan olur, kınayan olur, dalga geçen olur… Umurumda değil.
Yurt dışına gidip çare arar mıyım, bulur muyum bilmiyorum. Zaten ne o kapılara varacak gücüm var, ne de içimde umut. Kimileri buna öğrenilmiş çaresizlik diyor… Belki de haklılar. İyileşeceğimi artık sanmıyorum. Ne kadar ilaç kullansam da, ne kadar beslenmeme dikkat etsem de, alanında çığır açmış hekimlere muayene olsam da bu hastalığın kalıcı olduğuna inandım.Boşuna teselli etmeye kalkmayın beni, zaman kaybı olur.
Aman canım, hepimizin sonu aynı değil mi? Kimimiz hastalıktan, kimimiz bir kazadan… Sonunda toprağa kavuşacağız. Önemli olan, o sona kadar nasıl yaşadığın, nelere tutunduğun, neleri sahiplendiğin. Ben de hayata öyle tutundum işte. Her şeye ve herkese inat, gülümseyebilmeyi, bazen de görmezden gelmeyi saçlarım ağardığında öğrendim. Kolay olmadı, beni hem zorladı hem de yordu.
Ve biliyorum ki benim gibi nice insanlarda da belki aynı hastalık var ama dillendiremiyorlar. Herkesle konuşamam,herkesle görüşemem, benim ilk yasam insanlar ile arama mesafe koymaktır çünkü benim doğuştan gelen, amansız bir hastalığım var:
Her gördüğümü insan sanıyorum.