Amo,Ergo,Sum/ Seviyorum,Öyleyse,Varım
Fransız filozofu Descartes, günümüzden  yüzyıllar önce, ?Cogito,ergo,sum'/?Düşünüyorum, öyleyse varım.' demişti. Descartes  bu  sözü söylediği zaman, bilim ve felsefede yeni ufuklar açmıştı.  Biz de onun bu düşüncesinden aşkın felsefesini  ele alırken yararlanmak istiyoruz.
Önce bir soruyla başlayalım: Sevmeyi varlığın nedeni yapmak, insana ne katar,  sevgiye ne katar? Söyleyelim:Sevenin hayata aşkın penceresinden bakmasını  sağlar. Hayatı hep iyi duygularla anlamayı öğretir. Sevgiye yücelik katar ve sonunda sevilenle birlikte sevgi de ölümsüzleşir.
Şimdi burada durup bir soru daha soralım. Sevmeyi varlığın nedeni  yapmak için neye gerek vardır?Yanıtımız:sevgiyi görecek göze ! Her ne kadar Descartes  gördüğü şeyin varlığına inanmak için  gözün tanıklığını yeterli görmese de, biz göze önem veriyoruz. Hem gönül gözüne hem de dış göze!
Bir şeyin var olup olmadığına karar verirken, aklın önemli olduğunu yadsıyor değiliz.Ancak  gözün olmaması  durumunda aklın bir şeyin var olup olmadığına karar vermede önemli güçlüklerle karşılaşacağını düşünüyoruz. Beş duyumuzun  ya da daha fazlasının  bize    sağladığı veriler olmasaydı, akıl bir şeyin varlığına  ya da  yokluğuna sağlıklı bir şekilde nasıl karar verebilirdi? 
Kuşkusuz veremezdi. Dünyayı  anlamamızda duyu organlarımızın önemi büyüktür. 
Duyu organlarımızın verilerini işleyerek bir şeye varlık kazandırmada aklın önemli olduğunu söyledik.Duyu organlarımızın sağladığı veriler karşısında akıl temkinlidir. Kılı kırk yarar.Her şeye kuşkuyla bakar.Ama mantığın sayesinde  inandığına da tam inanır.
Duygunun akıldan en önemli farkı, kendini her şeye çabucak kaptırmasıdır. Duygunun mantığı yoktur.Aklın önüne koyduğu engelleri bir bir yıkar. Akıl duyguya  ?Senin sonunu iyi görmüyorum.'  der hep. Duygu da  akla ?hangi akla hizmet ettiğini anlamakta güçlük çekiyorum.' diye karşılık verir.
Dengeli bir insanda akıl ve duygu birbiriyle sürekli olarak  didişip durur.
Peki, âşık olan insanlarda  da aynı durum söz konusu mudur? Âşık olan kimseleri normal ve dengeli insanlar  olarak görebilir miyiz? 
Bu soruya verebileceğimiz genel bir karşılık yoktur. Aşk duygusunun hissedilişi, kültürden kültüre değişmektedir.Ancak, aşk fenomeninin, insanın iç âleminde   bazı ortak yönlere sahip olduğu  da bir başka gerçektir.
Aşk, Batı kültüründe aklın denetiminde olmuştur  daha çok. Batı kültüründe  duygular aklın  süzgecinden geçirilir.Bu nedenle, Batı'da aşk, ?gerçek aşk', ?teşhirci aşk', ?çıkar aşkı','fizikî aşk' gibi değişik adlar almıştır. Batı'da  amor, amour, love vardır. Bu sözcüklerin anlam derinlikleri aynıdır ve katmanları yoktur.
Doğuda ise aşk devlet memuru gibidir. Derecesi vardır, kademesi vardır.Aşkın yoğunluğunun artmasıyla birlikte  makamı da değişir.  Söz gelişi, tasavvufta aşkın en yüksek mertebesi mahbûbiyet  makamıdır.
Doğu'da  bu makama ulaşan âşık  her şeyde mutlak bir güzellik görür.Kalbinde aşk alevi parladığında, orada maşûktan başka hiç kimseye yer kalmaz. Kalbinde yalnızca sevgili kalıncaya kadar, var olan her şeyi bu ateşte yakar. 
Doğu'da ?mahbûbiyet' olmasa, ?habib' (sevgili) olmazdı. ?Habib' olmasa ?muhabbet' olmazdı. ?Muhabbet' olmasa, ?aşk' olmazdı.
?Habib'deki ?hab' ?hububat'taki ?hub'dur. ?Hub' Arapçada  ?çekirdek,tohum, öz' demektir. ?Hububat' ise ?hab'bın çoğuludur.'Tohumlar' demektir. ?Muhabbet'e gelince, bu da sevginin en  yoğun ve en yüce hâlidir.Başka bir deyişle, muhabbet, kalplerin sevgiyle tohumlanmasıdır.
Doğu'da kalpler sevgiyle tohumlanınca, insan denen varlık sevgi ambarına dönüyor. Yani, ?aşk'la doluyor, ?ışk'la  doluyor. 
Bizim ?aşk' diye bildiğimiz Arapça ?ışk'tır.Bu sözcüğün  ise ?ışka', yani, ?sarmaşık'la bağı olduğu söylenir. Sarmaşığın en önemli özelliği nedir? Sıkıca sarması elbet. Başka?
Bir de davetsiz misafir gibidir. Çağrılmadığı her yere gider.
Doğu'da gönül/kalp muhabbet toprağıdır. Aşk bu toprakta yeşermeye başlar ve zamanla kabına sığmaz hâle gelir. Âşığın aşkı başına vurdukça  coşup cezbeye kapılır. Hem oynar, hem oynatır.Hem döner hem döndürür.O döndükçe çevresindeki her şey de fırıl fırıl döner.
Doğulu âşığın gözünde âlemdeki her şeyi döndüren de aşktır. Doğu'da tek yönlü aşk esastır.Âşık sevmek için vardır, maşûksa sevilmek için. Peki, sevilen sevildiğini bilmiyorsa ya da sevilmek istemiyorsa, sevenin sevgisinde ısrar etmesinin bir anlamı var mıdır? ?Anlamı var mıdır' ne kelime! Doğu'da bu tür aşk hayatın kendisi olmuştur hep.
Doğu'nun aşk anlayışında âşıklar birbirine kavuştuğu zaman aşk biter. Doğu'nun aşk felsefesinde gerçek aşk, ulaşılmaz olanı sevmektir.Aşkın bütün yüceliği, idealleştirilmiş olmasındadır.
Sanat, besinini işte bu tür aşktan alır. Sevilene ulaşmak olanaksızlaştıkça, sevenin sevdiğine hasreti artar.Yüceltilmiş aşkla seven yeni bir bilince erişir: Dağı taşı kendi hüznüne ortak eder.Artık bulut da sevenin aşkı için ağlar Seller de sevenin aşkı için çağlar. Tüm doğa, şefkati ve merhametiyle âşığın yanındadır.
Doğu'daki aşkta çılgınlık vardır. Delilik türleri içinde belki de, en tatlı ve en hoş görülebilir delilik, aşkın deliliğidir. Aşk deliliği, dikkatin tek bir noktada,  sevilen üzerinde yoğunlaşmasıdır. Bu delilik, bütün güzelliğini ve gücünü şaşkınlıktan alır. Aşk deliliğine, güzelliğin akılda yarattığı şaşkınlık da diyebiliriz.
Çılgın aşk, aklın güzelliğe anlam verememesidir. Daha doğrusu, onda gerektiğinden çok anlam bulmasıdır. Güzellikteki anlam bolluğu aklın gözünü kamaştırır. Aşk deliliği, sevenin sevgiliye baktıkça akıl gözünün kamaşmasıdır.
Batı'nın aşkında akıl vardır.Hem de gerektiğinden çok! Bu nedenle,onlar sevgiliyi Doğulular gibi sevmeyi bilmezler.Sevince akıllarını yitireceklerini düşünürler.  Çok akıllılarda kalp öyle pek heyecanla çarpmaz.Bir Batılının aklı mahkûm etmeden aşkı anlaması neredeyse olanaksızdır.Buna karşın, Batılılar, aşkı akılla anlamaya  çalışmakta ısrar ederler.
Akıllı adamın aklı mahkûm etmeden aşkı anlamaya çalışması da bir tür çılgınlıktır aslında.Buna ?akıllının çılgınlığı' diyebiliriz.Bu duygusuz çılgınlıktır. Heyecansız çılgınlıktır.Çatık kaşlı çılgınlıktır. Bu çılgınlığın sükûneti  mezar sessizliğini andırır.Bu çılgınlık, ölümden korktuğu kadar hayattan da korkar.Kendi varlığından korkacağına hayattan korkar.
Batılı âşıklar sevgiliyi anlayamadıkları için hayattan, hayatı anlayamadıkları için de ölümden korkarlar.Hayatın maddeyle ölümsüzleşeceğine inanırlar.Sevgiyi maddeyle ölümsüzleştirmek isterler.
Maddeye çok önem verdikleri için, sevmedikleri şeylere inanırlar. 
Doğu'nun aşkıyla deli olmayı Batının aklıyla akıllı olmaya tercih ederim.
Doğu aşktır.Doğu gönüldür.Doğu ruhtur.
Aşk  akılla sevgisizleşmek değil, ruhla ölümsüzleşmektir!
Aşk akılla sevgisizleşmek değil, ruhla ölümsüzleşmektir!
Aşk'ı günümüz uyarlaması ile en iyi siz anlattınız sanırım. :) Teşekkürler