Anlamak Gerek 11

10

Bu tür birlik içinde yapılan eylemler, birlik içinde gösterilecek akıllar ve kullanılacak teknik donanımlar; birleşmenin gücünü büyütüyordu. Yalın olan her bir tutum yan yana konmakla birikir.

Biriken yan yana şablon şema ve onun öznel imajları, ağ gözü bağıntısı içinde birbiri ile bir arada girişir. Yan yana ve ilişkin her bir kalıp sentezli parça süreçler giderek diğeriyle birlikte yanına yeni bağıntılar almakla eylem kılavuzu bilinç olacaktı.

Gruplarla büyüyen gücü grupların kullanabilmesi için o grubun yan yana getirdiği ilişkin kalıp sentezli eylemler dizgesini kendilerine yol gösterici yapmak zorundalar.

Eylemler dizgesi dediğimiz eksenler, sürecin eksen çevrimiydi. Sürecin eksen çevrimi içinde olan kişileri de sürecin eksen çevrimine göre olan bir tutumun senkronu içinde olmaları gerekiyordu. Kişi veya kişilerin grubuna karşı, aitine karşı, fedakâr olması gerekiyordu.

Halbuki av ve avcılık yapan dönem içinde av ve avcılık kolektif sağlama ile olmasa; kolektif sağlatma ile beraber belirmese yapılacak soyut bir fedakârlık, size hiçbir sağlama getirmeyecekti. Dolaysıyla fedakârlık beliremeyecekti.

Yani temel referanslar olmasa yönelme ve sağlama eylemi olmayacaktı. Yönelme eylemi ve sağlama girişmesi olmayınca da doğa ile sürtünme direnci en az durumla olacaktı. Ya da temel referansa göre sağlatma ve yönelmenin karşı direnci de hiç olmayacaktı.

Sağlama ve yönelme ortaya koyan dirence karşı ortak empati yapmanın duygudaşlığı üzerinde birleşme ve kolektif birim zamanlı süreç ortaya konmayacaktı.

Ortak duygudaşlık, birleşme, kolektif oluş ortaya konamaz olunca da kolektif oluşun duyumsallığı olan fedakârlık, özgecilik gibi aklın öznel imajları ortaya konamayacaktı.

Böyle bir süreç içinde insan da olamayacağımıza göre insani duygular taşımanın fedakârlığı içinde de olamazdık. Kolektif birim zamanlı kolektif oluştan ötürü fedakârca girişen süreçler içinde olmayı kişi ya da kişiler şöyle anlayıp, şöyle anlatıyordular.

"Baş başa vermez isek taş yerinde kımıldamaz. Sen de elini taşın altına sok. Sen benim için ol ki, ben de senin için olayım. Birimiz hepimiz için, hepimiz birimiz için. Yaşat ki yaşayasın" demenin erdemi olan söz içinde kolektiflik, fedakârlık, özgecilik erdemini ve kişilerin bunlarla giriştiği senkronlu oluşunu anlayıp, anlatıyordular.

Yalın süreçler böylesi kolektife senkron eylemlerin, öznel anlayışlarla pekişti. Çoğaldı. Çoğalıp pekişenler ilk inşanın deneyimi ve aktarım deneyimi içindeki tekrarlarıyla anlaşılır, bilinir bir durum olup öyle olması gereken meşrutlardı.

Ancak gerektirilmiş meşrut olucu hazır ortamın içine doğanlar için bu durumlar meşrut olmaktan çok öteydi. Ortamı kanıksamayla, ortamdaki öznel algı yanılması da kişilerde vardı. Bu perspektif durumlar, kişilere; ortamın zaten böyle olması gereken bir ortam olduğunu; ortamı başka türlüsü olmayan sıradan bir durum gibi algılatıyordu.

Bu tür tekrarları içinde yapıla gelen biliş, buluşlar; ön yargıyı oluşuyordu. İnşa içindeki zorunlu oluşun gerektirmeleri bu ön yargılarla alıklaşan bir sonraki neslin gözünde adeta kıymeti harbiye si olmayan bir olağanlık gibi geliyordu. Halbuki içine doğulan perspektif bir inşa bir tarihsel oluştu.

İnşa ve tarihsel oluşun kendisinden önce yol haritası veya davranış şeması yoktu. Davranış ve yol haritası olmayan süreçlerin nice git gel yapması içinde deneyimler, bin bir elekten geçiriliyordu. Bin bir elekten geçirilme sonrasında seçme ayıklaması yapılıyordu.

Seçme ayıklaması yapılan tutumlar yol haritası ve davranış şeması olan baypası olan bir gelenek haline getiriliyordu. Kendisinden sonrası içine aktarılan böylesi süreçler sanki bir zaman eleği içinde geçmemekle oturmuş olan bu tür zorlu süreçler; ön yargılı kişilerin gözünde adeta zorlu süreçler olmayıp; zaten tıpkı böyle olması gereken, sıradan ve olağan süreçler gibi anlaşılıyordu.

11

Aslında sosyal aktarım içinde aktarımı yapılan gelenekler yapı içinde önceden deney edilen süreçlerdi. Bu süreçler ilk kez deneyimini yaşayan yapının içinde ilk kes yaşanırken çözümü üretilen sorunun çözümleri bilinmeyen zorlayıcı cebri bir nedenleri vardır.

Halbuki geçmişten şimdi içine aktarılan sürecin müktesebatı kullanılırken zorlayıcı neden değil aksine karşılığı olan nedenler vardı. Aktarılanlarla aktarılan yapı içinde olan kişiler; sürekli kullandıkları bu müktesebatlar içinde ön yargıyı da oluşmuşlardı. Ön yargıdan kaynaklı kanıksamalar içinde çözümsüzlük değil aksine çözüm karşılığı olan nedenlere karşı çünkü diye verilen cevaplar vardı.

Aktarılması yapılan öğrenmeler içinde, bu tür aktarım ve aktarıma bağlı ön yargılardan ötürü perspektif kırılması ya da perspektif kayması vardı.

Bu tür kanıksanıcı alışma da ya da bu tür bir bağ ilişkisini ortaya koyan aktarılan zaman içinde zorlayıcı perspektife dek nedenin ortada kalkması ile o tür bir bağ ilişkisini destekleyen; süreç ile git gel yapan söz, eylemler de yoktu.

Şimdiki durum içinde olmayan altın söz değerindeki aktarımların deneyim edilen yol kısmı bu süreç içinde birçok indirgeme üzerinde anlaşılacaktı. Altın sözler bu süreç içinde başka bir anlamla başka bir kutsalca olan öznel düşünmeli anlak işlevlerine (idealizme) de dönüşüyordu.

Hazır ortam içine doğan kişiler nazarında, sistem ekseni etrafında biriken müktesebatlara karşı, içine doğulan alışmadan kaynaklı, anlam ilişkileri oluştu. Bunlar groteski yansıma veren idealardı.

İdeaların ide sel değişmeleri de oluştu. İde sel değişmeler eksen çevreli müktesebatta şişme yaptı. Şişme yapan söz ve eylemlerle oluşan birikmenin algısı, tarihsel algıyı ve nedenle öğrenmeleri çoğu kişide hepten baypas yaptı.

İşte bu tür neden ile öğrenme ve nedenli öğrenme içinde yapılmayanın alışma tekrarları, tarihsel olan süreci baypas (kısa devre) etti. Baypas olan öznel devreler de öznel algıda seçicilik kırılmasına neden oluyordu.

Algıda seçicilik kırılması içinde olmanın sonucunda kişisi öznel anlamalar içindeki anlam sal bağ ilişkilerinin eşgüdüm denetimi kopuyordu. Böylece kimi anlam bağ ilişkileri kopmakla şişen öznel süreçler oluşmuş oluyordu.

Bu durumda tarihsel ilişki sürekli oluş bağlamında aktarılır. Kesikli parçalı oluş bağlamında da hem inşanın zorunlu bağ ilişkileri içinde yürürlüğe konan parça durumdur. Hem kesikli parça bir durum, hala gelenek olarak uygulanmasına rağmen bu uygulamayı veren ahkâmlar ortada kalkmıştır.

İşte siz hem ahkâm sız lığı (yargı koyuşu) olmayan bu zamanın içine siz doğuyor olmakla siz, doğulan süreç içinde yaptıran bir karşılığı olmayan anlamsız “kimi engel durumlar” ile de karşılaşıyorsunuz demektir.

Karşılığı kalmayan engel durumların olması gereken karşılığı sosyal baskılı öğrenme içinde kanıksamaya dönüşür. Kanıksama içinde böyle yapıla gelen tutumlar karşısında yapılacak her türlü gerçek izahlar, ön yargılı kişilerdeki kanıksamaları, şişme olan lüzumsuz anlam ilişkilerine dönüşüyordu.

Geçmişte mücbir nedenle kolektif eksen çevresine sarılan kolektif neden ile fedakâr oluş, geçen bunca zaman içinde köleci sistemle güncelliğini de ahkâm sal anlamını da yitiriyordu. Yitenle birlikte fedakârlık, köleci olmanın fedakarlığına dönüşüyordu.

Böylece köleci sistem içinde fedakâr oluş, geçmişin kimi mücbir bağ ilişkilerinden sıyrılıyordu. Olup biten kanıksanmış gelenekçe tutumlar yeni izahları yüzünden kişi öznesindeki müktesebatta şişmeler olarak görülüyordu. Hem de gereksiz bir şişme olarak görünüyordu.

19 Kasım 2019 7-8 dakika 1084 denemesi var.
Yorumlar