Anlamamakta İnat
Hiç anlamamışımdır mesela. Bir insanı seversin. Yar dersin, yoluna yaren edersin. Seversin, çok seversin... Ve bilirsin ki hiç kimse birbirinin aynısı olamaz, değişemez, değiştirilemez.
Önce onu değiştirmeye çalışırsın. Sanki yarattığın bibloyu öncekinden daha çok sevecekmişsin gibi hissedersin. Yalan! İnsan kendi oluşturduğu varlıktan nasıl olur sıkılmaz? Sıradanlaşmaz mı yaratılan kahraman, monotonlaşmaz mı onun dile dökeceği her kelimeyi bilirken?
En küçük tartışmalar-ceviz kabuğunu doldurmayan sorungiller- sevgiyi nefrete dönüştürür. Yalnız kalırsın. Hâlbuki yaren olarak seçtiğin insanı çok seviyordun, bir bakışı öldürüyordu hani, bir dokunuşu titretiyordu içini? Yarattığın yeni yabancı seni gerçekten çok mu mutlu edecekti?
Sevgiyi ucundan ötesinden çevirip çevirip ufaltmak, dar kalıplara sığdırmaya çalışmak, tek dokunuşuyla hayat bulduğun o insanı gelgitlerde boğmak ve sonra onunla birlikte kendi ruhunu gömüp geri kalan hayatını bir ölüden farksız tamamlamak...
Nasıl olur da insan ona bir kere verilen şansını kırabilir, incitebilir bırakın kaybetmeyi göze alabilir?
Nasıl olur da insan bir daha onu sevdiği gibi sevemeyeceğini bildiği halde yalınlaştırır kalbini, yalnızlaştırır?
Nasıl olur da insan bile bile lades der aşk'a?
Nasıl olur da insan çok severken " yok artık sevmiyorum" der? Hangi aklın mantığın işi bu safsata?
Anlamıyorum.
Anlamamakta ısrar ediyorum.
İnsan nasıl olur da sevdiğini düşünürken susturur yüreğinin sözyaşlarını?