Arabaşı Sefâsı

1962 yılı,
Kış mevsiminin en soğuk günlerinden bir gün
Suvermezde bir köy kahvesi,
Söylemez(Hüseyin Özgür)in yanında oturanlar gazocağında demlenen çaylarını yudumlarken havaların soğuması ve
Arabaşı yemenin tam sırası olduğundan dem vuruyorlardı.
Canları da istemişti hani, meşakkatli bir hazırlığın sonunda ancak yiyebileceklerdi.
Çorba yapmak için en azından bir tavuk lazımdı.
Haydi hamurunu hazırladık tavuğu nereden bulacağız diye söylenirlerken, bu konuşmalara kulak misafiri olan Çakır ağa ;
Aradığınız tavuk olsun, benden bir culuk arabaşı yapmaya katkım olsun der.
Bunu duyan Gılçık(Tahir ağa) emmi yaşşa sen be çakır,
Bende şeker alıyım bakkaldan, gece boş geçmesin pişmaniye de çekeriz der.
Küçük Tahta masalarda ayrı ayrı oturan, köyün ileri gelen eşrafları masaları birleştirip başbaşa verip akşamın hazırlığında neler yapılması gerektiğini konuşmaya başladılar.
Yatsı namazından sonra kahvede fazla kimse kalmayacağı için arabaşı yemek, pişmaniye çekme işini herkes dağıldıktan sonra kahvede yapmaya karar verdiler.
Fayığın Yusuf (Muhtar) ben pişmaniyeyi hazırlarım der,
Derviş bey(Türkmen) elini yelek cebine atar bir adet kağıt ikibuçuk lira çıkarır ki gıcır gıcır banknot, söylemez'e uzatır ;
Üseyin..! Şu parayı al, şeker ve limon tuzunu hazırla der,
Gılçık emmi hemen atılır,
Derviş ağa ben verseydim şekerin parasını,
Tamam tamam tahir ağa, bu da benden olsun,
Çakır emmi de ;
Ben de kalkayım culuğu keseyim getireyim der.
Söylemez ;
Yahu arkadaşlar, benim hanım arabaşı hamurunun kıvamını eyi tutturur arabaşını da ben yaptırayım,
Bu arada derviş bey,
Yahu Çakır sen culuğu kesince bize getir, Çorbasını benim hanım yapıversin.
İkindi vakti yaklaştığı için hemen kalkarlar evlere dağılırlar, Kolay değil gecenin sonlarına kadar sürecek Arabaşı yeme sefası ve güzel bir sohbet ortamı hazırlanmalıydı.
Fayığın Yusuf,
Söylemez,
Çakır emmi,
Derviş bey,
Gılçık emmi,
Beş kişinin yanında bir iki daha lazımdı onlarda sofraya hizmet etmek ve sohbete katılmaları için.
Kahvede iki kişi kalmıştı,
Söylemez biraz dikkatli bakınca oturanların birisi uyukluyordu, uyuyan tırığın Ali osman dı, yanında oturan ise Palanın Musaydı,
Hişşşt ; Al'osman uyan.! değirmene geldik der,
Ali osman gözlerini açar ve biraz da sitemli bir şekilde,
Ya, söylemez şurada accık kesireceğidim, tatlı uykudan ettin der.
Palanın Musa ise bıyık altından gülerek,
Al'osman sabahtan beri kestiriyor, uykuyu kandıramadı daha der.
Söylemez
Arkadaşlar akşama arabaşı ziyafeti var, kahve dağılınca sizde gitmeyin, sofra kurmaya yardım edin, sizin eviniz yakın diyerek tenbihler.
Uyuklayan Ali osman'ın gözleri fal taşı gibi açılır,
Eeee, Arabaşı ziyafeti, kolaymı Telaşesi çok, ama sohbeti zevkli bir yemek.
Tamam geliriz tabi diyerek, kalktı ceketini yeniledi Palanın Musaya dönüp;
Haydi arkadaş eve gidip çocuklara geç geleceğimizi söyleyelim der.
Yatsı namazını camide kılıp kahveye gelenler fazla oturmazlardı, Lambalı radyoda acansları dinleyip, birer bardak da çay içer sonra kalkıp giderlerdi.
Öyle de yaptılar. Küçük kahve hemen boşaldı. içeride yedi kişi kalmıştı. Masaları bir köşeye topladılar açılan yere söylemezin evden iki hasır getirdiler yere serdiler, büyük bir sofra geldi, sofra yaygısının üzerine kondu. Köşedeki sobanın içine meşe kütüklerinden iki tane attılar kütüklerin atılmasıyla birlikte soba gürültüyle yanmaya başladı. Büyük bir tencere ve içine kestirme yapacakları şeker ile birlikte suyu koydular.
Sofranın etrafına dizilen minderlere oturmaya başlayan ağır misafirler, yanan lüks lambasının altında, söylemezin yeni demlediği çaylarını yudumlarken, bir yandan da memleket meselelerini kendilerince konuşmaya başladılar.
Emirdağ yakın olmasına rağmen bir türlü elektriğe kavuşamayan köylerinin ne zaman elektiriğe kavuşacağını hesap etmeye başladılar. Fayığın Yusuf Belli ki pişmaniye çekmekte usta olmuş, Palanın Musa ile Tırığın Ali osman kestirilen şerbeti büyük bir tepsinin içine koyup, hafif kavrulmuş un ile karıştırıp kıvama gelmesi için durmadan katlayıp üstüste koyuyorlar ve tel tel olması için uğraşıyorlardı.
Bu arada arabaşı çorbası iyice kaynatılmış ve bakır taslara koyulmuş olarak Söylemezin kahveye yakın olan evinden getirildi.
Arabaşı hamuru kışın ayazında soğutulmuş ve baklava biçimi olarak itina ile kesilmiş tepsinin ortasında çorba tasının duracağı bir şekilde yer açılmış, tahta kaşıklarla birlikte acı biberin ezilip sulandırıldığı küçük bir tas getirilmişti.
Geriye sofraya oturmak kalmış, hep birlikte buyurun ağalar sofraya denilerek arabaşı yemeğe başlanıldı.
Büyük bir tepsi hamur çabucak bitmiş, yerine yeni tepsi gelmişti. Çorbası ise azaldıkça ilave ediliyordu. Acısı, ekşisi ve tuzu tam istenilen bir şekilde çorbaya ilave ediliyor ve afiyetle yeniliyordu.
Bu arada söylemezin yanında oturan gılçık emmi ;
Bağdaş kurmuş bir şekilde üç, dört sefer kendini hafifçe kaldırıp yere vurmuştu.
Yaptığı harekete bir anlam veremeyen Derviş bey ;
Ne oldu Tahir ağa kalkıp oturuyorsun.?
Yahu Derviş bey, Midemde yer açıyorum beş on kaşık daha fazla alsın diye.
Hep birlikte gülüşmeye başladılar Gılçık emminin hareketine.
Arabaşının bitmesinden sonra, Birer keyif sigarası tellendirildi. Hafifçe geriye çekilip minderlere daha rahat oturdular. sohbet iyice koyulaşmaya başladı. Yaylalardan, Avcılıktan, Koyun bakımından dem vuruldu.
Saat epeyce ilerlemiş, Lüks lambasının havası azalmıştı. Hafifçe, sarsmadan lambayı indiren Söylemez, pompasıyla hava basmaya başladı, ışık eski halini almıştı. Yerine tekrar koyulan lüks lambası ortalığı aydınlatıvermişti.
Tepsinin içine hazırlanan pişmaniye sofraya kondu, buyur edildi,
Ağızlar tatlanmış, huzurlu bir gecenin ardından ;
Allah rahatlık versin.
Denilerek evlerin yolu tutulmuştu.

MAZİDEN HOŞ BİR LEZZET BIRAKAN BU HATIRANIN, EBEDİ ALEME İNTİKAL EDENLERİNE YÜCE RABBİM RAHMET ETSİN.

02 Ocak 2010 5-6 dakika 4 denemesi var.
Yorumlar (3)
  • 14 yıl önce

    canım çekti be dost😊 muhabbeti de, köy kahvelerini de, arap aşını da..

    eyvallah..

  • 14 yıl önce

    :))))))))) bugun arabasi corbasi yapmistim. cok hos bir hatira idi. birde bua rabasinin bir adeti vardir. ortaya koyulan corbanin icine kim hamur du$ururse birdahaki sefere o arabasi yapacak oyle adeti vardi eskilerde:) Allah rahmet eylesin olenlerimizi.

  • 14 yıl önce

    Ne kadar güzel anlatmışsınız. Biz İzmirliler Arap aşı bilmeyiz. Ben bu yemeği özellikle köylerde yapılan yemek kültürü proğramlarından tanıdım. Anadolu'da pekçok yerde yapılıyor. Çorbası güzel de, hamuru çiğnemeden kaşık, kaşık yutuluyor. Herhalde o şekilde yutmayı bu yemeğe alışkın olmayanlar beceremez. Geri çıkarabilirler. Birlikte yemek yiyip, sohbet etmekse gerçekten büyük bir keyif.

    Selamlar