Arap Baharı Şam'da Kaldı Ne Arabın Yüzü Ne Şam'ın Şekeri

Ne arabın yüzü ne Şam'ın şekeri... Bu biraz deyiş, biraz deyim, biraz da ata sözü olan eski bir ifade dilimizde. Bizimle aynı dini yaşayan ve bizden önce islamla tanışmış milletin İkinci Dünya savaşı sunni devleti; Şam' ı başkenti olan Suriye. Bizden koptuğu günden beri kendini sunni olarak inşa eden millet ve zihniyetler topluluğunu hiç yanılmadan geldi bugünlere. Devam edeceğe de benzer. Osmanlıya ihaneti yalnız başına değilse de en dedeleri olan zat, arkadan vurmaktan geri durmayanlardan.

Gelelim bugüne; mevsimleri biliriz; ilk bahar, yaz, son bahar kış. Bizim tez canlı ve çalmaya meraklı erbabın büyük kısmı" arap baharı" diye yeni bir mevsim icat etti; şimdi olduk beş mevsim. Hani bahardı? Hani, bir bir gidiyorlardı? Zulmediyor dediğimiz kişiyi ne güzel ağırlardık, misafirliğine gider, misafir ederdik. Kurulduğundan beri aramızın hiç iyi olmadığı bu ülke, bu dönemde bizimle ilişkilerini düzeltmedi mi? Az çok kalem tutmuş olan Beşar Esad dönemi en sıcak ilişkilerin dönemiydi. Baltayı ayağımıza vurduk şimdi. Şişirme sözler, iltifatlar ve ecnebi ülkelerin kasıtlı menfi propağandasına yıllar sonra kazandığımız itibarı, enerjiyi ve gücü heba ettik... Karizmayı çizmek diyelim; oyuna alet olmak diyelim; hepsi aynı. Rusya istemedikçe, bahar ülkeye gelmez. ABD istemedikçe kış gelmez çöllere. Çekip giderken elli yılını çalarak gidiyor ama ses eden yok ortada. Sınırlar çizerken İngilizle beraber bir "harita uzman"ı(!) çıkıp demiyor ki" bu nasıl sınırdır böyle" ! O günden bugüne hep kışları yaşamıyor muyuz zaten ?

Şimdi mevsim kış. Hep de kış kalacak ülkemizin üstlendiği rol (!) adına. Baharlar gelir, yazlar gelir ama bu topraklarda mevsim hep son bahar......

10 Ocak 2012 1-2 dakika 38 denemesi var.
Yorumlar