Aşeka ve Piyon

Sonbahardı... O kadar sıcaktı ki bu sıcaklar mevsimine ezber bozdururdu. Güneş tüm hiddeti ile yeryüzünü cezalandırıyordu. Bir deli rüzgar esip geçti. Peşi sıra yağmur yağdı; gök ağlıyordu... Neredeyim ? Nasılım ? Issız bir bank başındayım; ruhumun hicretini izliyorum. Hayal meyal gidiyor zaman; yalan söylüyorum, yalan yazıyorum... Başka bir âlem başka bir özlemdeyim. Bir masal anlatayım dedim ve başladım : Bir zamanlar bir orman varmış. Tüm hayvanlar mutlu mesut yaşarmış. Ormanın kralı olan aslanın asaleti, tüm hayvanları kıskandırırmış. Aslan ki, ormanın kralı olduğundan heybetine yaklaşana ne hacet! Her zaman güçlü ve hızlı olduğundan övünüp düşmanlarının bile kendisini hedef alacağını, diğer hayvanları ciddiye bile almayacağını savunurmuş. Bir gün, balta girilmemiş bu ormanlara insanoğlu saldırmaya başlamış. Bu durum, tüm ormanda yaşayan canlılarda bir şok etkisi yaratmış . Ormanda ki düzen , günler içinde yok olmaya başlamış. İnsanlarla direk bir mücadele yaşanamıyor , yaşanamadığı gibi yanlarına bile yaklaşılamıyormuş. Ama bu durum tersine dönmüş. Bir zaman sonra insanların çoğu ölmeye başlamış. Tüm hayvanlar bunun sebebini aslan olarak görmüş ve ona secde etmeye başlamışlar. Çok yaşa kralım! Çok yaşa kralım! Artık bu mücadele gücün mücadelesi olmuş; ormanın içinde yaşayıp güçsüz olan canlılar dışlanmaya başlamış. Sinekler, böcekler, sürüngenler, ağaçlar etkisiz görülüp ayıplanıyormuş. Önünde secde edilen aslan, bu durumdan gurur duymuş ama anlamadığı bir şey de varmış. İnsanları öldüren kendisi değildi; peki kim öldürmüştü ? Zaman içinde ormanda barınamayacağını anlayan insanlar, ormanı birer birer terk etmeye başlamış. Zafer ormanındı! Günlerce kutlamalar olmuş, zafer naraları atılmış. Aslana şiirler yazılmış, şarkılar söylenmiş... Aslan ise bu durumdan gayet memnunmuş. Bir gün Aşeka isminde bir sarmaşık isyan etmiş:
-Eyyy! Bu ormanda yaşayan canlılar siz sanıyorsunuz ki bu kıyıma engel olan aslandı. Hayır,hayır... Bu zaferin gerçek sahipleri sineklerdir. Tüm canlılar Aşeka'ya hiddetle tepki göstererek :
-Aşeka sen hareket edemediğin ve güçlü olmadığın için aslanın zaferini kıskanıyorsun. Kıskandığın için aşağılık sineklere sebep buluyorsun. Bu zaferi kendine pay edemeyeceğin için en aşağılık olan hayvanlara itham ediyorsun. Lanet olsun sana Aşeka!
Ormanın kızgınlığından hissesine düşen payı alan Aşeka'ya büyü yapılmış. O zamandan sonra artık Aşeka, o çok sevdiği ağaçları sarmalayıp kurutan bir günahkar olmuş...
Herkes ağaçları dışlıyordu. Ama en çok kanayan onlardı. Herkes Aşeka'ya lanet okuyordu. Ama doğruları söyleyen oydu. Gerçek zafer kaybederken kazanmayı bilenlerindi. Korkular vardır. Hayvanlarda bu korkuların kısmi parçasıdır. İnsanlara korktuğu hayvanlar sorulduğu zaman, çoğu kişi genelde yılan, köpekbalığı, akrep gibi hayvanları sayar. Yapılan bilimsel araştırmalar, en çok insan ölümlerine sebep olan hayvanın sinek olduğunu gösterir. Masalın gerçek kahramanları sineklerdi. Sineklerin saldırısı sonucunda yaşanan bulaşıcı hastalıklardan insanlar, bitkin düşüp kaçmıştı. Hepimiz böyle değil miyiz? Görülene odaklanıp görünenin ardındaki asıl gerçeği görmezden gelmez miyiz? Peki bir gün önemsemediğimiz gerçekler yüzünden bertaraf olursak aman dilenmek için hakkımız olur mu? Ünlü bir düşünür 'piyonlar satrancın ruhudur' demiştir. Önemsiz gözüken bu taşlar aslında kritik bir önem taşımaktadır. Hayatta öyle değil midir ? Yeri gelir bir piyon, vezir olur ; yeri gelir bir piyon, rezil olur. Piyonlara şah muamelesi yaparsak rezil olma dediğimiz aşama gerçekleşir. Hayatının merkezine bir kişiyi koyduğu zaman hayallerinin ne olduğu değil neden koyduğu önemli olmaz mı? Siz siz olun: piyonlara vezir muamelesi yapın ama asla kalbinizin merkezine almayın.

13 Kasım 2017 3-4 dakika 7 denemesi var.
Yorumlar