Aşk Engel Tanımaz


//Sana ben şiirler sözler büyüttüm

Sana ben baharlar yazlar büyüttüm

Sana ben hummalı gizler büyüttüm

Söyleyemedim...//

Bu türkü sözlerini bir âmanın dilinden dinlememiştim daha önce hiç.Eğer onunla aynı serviste yolculuk yapmamış olsaydım, aşkın derinlerde bir yerde olduğunu ve görmek için göz gerekmediğini öğrenemeyecektim bir ömür belki de...

Bir şarkı bu kadar mı içten söylenir Allah'ım! Bunu ancak bir âmanın yanında oturunca anladım.Engel tanımayan aşk, engel saymıyordu özürleri de.Birisinin gözleri belki, diğerinin kulakları, birisi var ki, gitmiyor bacakları, anlaşmış sanki.Ama aşk var hepsinin de yüreğinde.İzleyince bu hali, oturduğum yerde öylece kalakaldım...

Âma arkadaşım, servis seyir halindeyken ara ara şoförün kulağına;

- Şoför abi geldik mi ? Diye soruyor, yerinden her kalkışında başını, servisin şoför kabinine uzanan demirine çarpıyordu.Ben âni bir refleksle yerimden oynuyor, geç kalmış olsam da elimle kalkan olmak istiyordum, âma arkadaşımın kaza dolu yolculuğunda ona.Ama ne yazık ki geç kalıyordum her defasında, kestiremediğim bu acı iniş ve kalkışlarda.O ise hiç olmamış gibi, hiç acı yaşamamış gibi oturuyordu yerine ve aynı sevecen edayla söylemeye devam ediyordu hepimizin adına söyleyemediklerimizi.Sana ben şiirler...

...

Aşk için engeller türeten bizler, sevdiğine kavuşmak için yat, kat, araba isteyen gençler, hele de gelin adayımız kadrolu mu, çok para kazanıyor mu? Diyen bir neslin gürültülü kalabalıklarıyız sanki.Ve bastırırken kendi sesimizle, içselliğimizi, samimiyetimizi, bakmayı bile esirgediğimiz âma bir dost yetişiyor imdadımıza.Sevmek için bu kadar engele gerek yok der gibi.Sevmek için şartlar koşmanın anlamsızlığını dile getiren sözlerle.

Belki söylenmemiş aşk sözleri var hepimizin içinde.Haykırışa dönüşen s/essiz çığlıklar.Ama hiçbirimiz onun kadar cesur olamadık belki de, bir türküyü yalın ve beklentisiz dile getirirken o.Ve söylenmemiş sözlerine iç bakışını da ekleyerek, cesaret dağıtırken sevmekten ya da sevdiğini söylemekten korkan bizlere...

...

Engelli olduğunu düşünüp üzüldüğümüz insanların "aşk engel tanımaz" dedirten halleri şaşırtıyor bizi.Ve susarken biz, aşkı söyleyen dilleri gösteriyor bize en büyük eksiğimizi.İnsanın, aşık olmak için gözlerinin olması gerekmediğini söylüyor engelli saydıklarımız, yürek gözleriyle bakışlarımızı delercesine.Ve bakmanın görmek olmadığını öğretiyor, engellerde tecrübe ettiğimiz zaman.Sadece bakarak ne çok zaman kaybetmişiz meğer.Ne kadar çok üzülmüşüz gereksiz yere, üzülmememiz gerekenlere.

Dünyaya dair araçlardan mahrum insanlara "engelli" demek bile gitmiyor bize aslında.Asıl engelin beyinlerde olduğunu anlıyoruz neden sonra.Aşık olduğu genci, ilk engelde terk eden kadın ve erkekler geliyor gözlerimizin önüne.Bu defa çok iyi görüyoruz.Vefa diyoruz, vefa olmalı her sevgide.Sevince insanları, kalmıyor artık engellerin bir anlamı. Ya da engel olarak gördüğümüz renklerin, dillerin, dinlerin bir farkı.Aşk evrensel olmalı en çok.Bağrına basmalı tüm dünyayı.Zincirlerinden kurtulmalı her insan.Kaldırmalı gözlerinden özgürlüğü perdeleyen ne varsa.Sağır kulakları duymayan, âma gözleri görmeyen, dilsiz konuşamayanlar için kullanılsaydı, dünya dolusu insanlık; savaşlara, aşklara ve aşılmayı bekleyen engellere karşı bu kadar sağır, dilsiz ve kör olmazdı.O zaman bir daha düşünelim sil baştan...

Ne diyorduk en başta

" Aşk engel tanımaz..."

Engellilerin hor görülmediği, savaşların karşısında, aşkla iç içe bir dünya dileklerimle...


12 Şubat 2012

Şule Meryem Canpolat Şimşek

Çat Kapı / Şiirkolik Köşe Yazılarım

30 Kasım 2021 3-4 dakika 242 denemesi var.
Beğenenler (2)
Yorumlar (1)
  • 2 yıl önce

    Kalbi olana engel değil ne karanlık, ne okyanus ne nehir... Yeter ki kararıp yok olmasın sol memenin altındaki cevahir...

    Kutlarım Şule Hanım, güzel ve anlamlı bir metin...