Aşk Meselesi

Büyük orta doğu projesi...
Büyük İsrail projesi...
Büyük Helen projesi...
Büyük Avrupa projesi...
Büyük Türkiye projesi...

Dur bakalım...
Allah büyük...


Büyük projelerin küçük insanlarına çar çur ettirirken ömrümüzün en güzel günlerini, yan kulvardan son sürat geçip gidiyor hayat...

Sürekli bir şeyleri kaçırıyoruz. Ölüyor öldürüyoruz. Ne var ki ölen hep biz oluyoruz! Hayatımızdaki bütün güzellikleri şiirsizliğimizin ve şuursuzluğumuzun darağacında infaz edip battıkça batıyoruz hayatın arka sokaklarındaki çirkeften bataklığa...

Bence bütün meselelerin en özlü olanı aşktır.


Aşkı, ''Evrensel'' düşünürsen başka şey çıkıyor ortaya, kişiselleştirirsen başka şey.



Kişiselde;

yar aşkı

meslek aşkı

Allah aşkı

sanat aşkı

vs.



diye hep şahsi doyumlarımızla ilişkilendirdiğimiz aşkın kendisi aslında aşık olan kişinin dünyevi hisleri ile kirletilemeyecek kadar pak, temiz bir yaşam ışığıdır bence.



Bizim bahsettiğimiz aşk ile olması gereken şey ayni şey değil o yüzden.



Aşk yaşamakla ölmek arasındaki ironidir.

Daha ruhani bir şeydir.
Yaşamın ölüm karşısında tutunabileceği tek daldır.

Bedensel her konu ve tezi çürüten, maddecilikten tam bağımsız,

anlatırken bile gözlerin sevgi ve tam bir huzur suskunluğuyla Lir seslerinin tınısında bahsedilecek kadar kutsal bir histir.

Bizler her birimiz toplumu oluşturan bütünün parçaları olduğumuza göre!

Aşk çöplüğüne çevirdiğimiz bunca çarpık ilişkilerin, pisliklerine inşaa ettiğimiz kentlerin sıradanlığını nasıl aşka yorumlayabiliriz ki!

Bu aşka hem haksızlık hem de ihanettir!

Destanlaşan aşkların azlığı bundandır işte...

Bir elin parmaklarını geçmeyecek kadardır bu yüzden destanlaşan aşkların sayısı.

Eğer toplumlar aşkı yaşayan bireylerden oluşsaydı

bugün ne sevgisizlik, ne saygısızlık, ne cinayet, ne tecavüz, ne katliam, ne şiirsizlik ne de şuursuzluk asla olmazdı toplumların mayasında.

Şimdi bana göre bu aşk meselesi;

Aşık olunan kişinin aşık olan kişideki o ulvi hislere layık olup olmaması meselesi değildir.

Mesele aşık olunan kişi ile ilgili de değildir.

Ataol Behramoğlu'nun ''Aşk iki kişiliktir'' şiirini ne kadar çok sevsem de tezlerime uyduramadığım yönleri çoktur.

Aşk bir kişiliktir. İkinci kişi seçimini yaparsa eğer, yani kendine aşık olanın aşkına gönlünün kapılarını açarsa, aşk iki göğüs kafesinin o gözle görülmez köprüsünü kurarsa, 'ben' yada 'sen' diye bişey kalmaz, ben ile sen çölünün çatlamış toprağında 'Biz' diye bir ormanın ilk filizleri toprağın kubbesini patlatıp dallanırsa, işte o zaman Ata ustanın şiirindeki süreç başlayabilir.

O süreç başlayana kadar da okyanusta ne fırtınalar yaşayıp atlattığını, okyanusta milyon kez boğulanlar bilir. İkinci şahıs ise yani aşık olunan şahıs ise genelde okyanustaki arbedelerden habersizdir belki de görmezden gelir. Gemi rıhtıma yanaştı mı yanaşmadı mı meselesi ile ilgilenir.

Ve bu ne haksız bir lükstür ki,

O rıhtıma yanaşabilmek için nice badirelerde ölüp ölüp dirilen gemiye, binip binmeyeceğine aşık olunan şahıs karar verir. Binerse sütliman olur bütün fırtınaları denizlerin, binmezse gemi su alıp oracıkta batıverir...

Aşk,

Aşık olunan kişilerin anlayamayacağı kadar kutsal bir histir...



Aşk,

Her aşık olunan kişinin layık olamayacağı kadar değerli bir hazinedir.



Aşk,

Aşık olunan kişinin olan kişiye kayıtsız kalıp başka aşkların izini sürerken yolunu kaybederek çarçur olurken, günün birinde olan kişinin kulübesine sığınıp, hâlâ eskisi gibi olunan kişi olduğunu görünce utancından utanmayı bile beceremeyeceği kadar asil bir destandır.



Aşk,

Aşık olunan kişinin ta ki kendisi de Eros'un okuyla vurulacağı güne kadar olan kişiyi asla anlayamayacağı kadar gizli bir bilgidir.



Aşk,

Aşık olan kişiye olunan kişinin umarsızlıklarına rağmen neden hala onun için yandığını soranlara. ''Çünkü aşk aşktır'' dedirtebilecek kadar bilgedir.



Aşk,

Olan kişinin yazdıklarının hiç anlaşılamayacağını bile bile yazıp, okudukça yazası yazdıkça okuyası ama hep yerinde sayası gelen, üç tanecik harften destanlar döktüren nice yazıtlardır.



Aşk,

Böyle gelmiştir böyle gidecektir. Ne olan kişi ilk olan, ne de olunan kişi ilk olunan... Ne olan kişi ilk solan, ne de olunan kişi uğruna ilk solunan olacaktır...



Aşk,

Oldurduklarıyla ve soldurduklarıyla kalacaktır...

Hayalsizliğin kıyısında yürek yüreğe tutuşmuş dolaşan bir çift gözyaşıdır aşk...

27 Şubat 2015 4-5 dakika 19 denemesi var.
Beğenenler (2)
Yorumlar (3)
  • 9 yıl önce

    Şimdiki aşkların çoğu çıkar ve menfaat ilişkisi gerçekten birbirini seven insanlar çok azaldı çok. Aşk iki bedende bir bütün olabilmektir ve birbirini en küçük bir çıkar beklemeden sevebilmektir. Gerçek aşk ruhu doruklara çıkartır, nabız sayısını normalin üstüne çıkartır. Güzel bir yazıydı kutlarım içtenlikle İsmail bey...👍

  • 9 yıl önce

    Saygıdeğer Ahmet ağabeyim,

    çok teşekkür ederim değerli yorumunuz için.

    Gerçekten de aşk bütün meselelerin özüdür.

    Ne var ki aşkın ne denli özel bir hissiyat olduğunun bilincine varabilen insanların sayısıyla bilmeyenlerin sayısı arasındaki uçurum korkutucu boyutlardadır.

    Umarım yüreğinde aşk kıpırtıları olan insanların galibiyetiyle sonuçlanır bu hazin mücadele.

    Saygılarımla Ahmet ağabeyim.👍

  • 9 yıl önce

    Teşekkür ederim Şiirkolik Ailem👍