Aşk Şeriatı

Bir kitap daha küçük olan kitaplığımda bitenler bölümünde yerini aldı. Lakin hala onun tesadüfle gelen bu kitabın etkisindeyim.Öyle güzeldi ki hala açıp bir kez daha okumamak için kendimi tutuyorum. Uzun zamandır ertelediğim ama beni meraklandıran bir konusu vardı kitabın.
Kitabın adı; AŞK, yazarı Elif Şafak, son zamanların en çok satan kitabına imzasını bastı.
Konusu; Tebrizli Şems ile Mevlana' nın arasındaki o muhteşem AŞK ve SUFİZM
Bu kitabı okumaya başlarken her ne kadar bazı düşüncelerimden uzaklaşmaya çalışsam da düşündüğüm gibi olmadı. Kaçmak istediğim ne varsa her satır beni onlara daha çok yaklaştırdı. Ve kitap bittiğinde anladım ki kaçmaya çalıştığım duygunun tam ortasında buldum kendimi.
Bazen insanlar benim gibi kitapları yaşadıkları hayattan kaçmak için araç olarak düşünürler. Sanırlar ki satır satır okuyarak bitirdikleri her sayfada uzaklaşıverirler düşünmek istemedikleri düşüncelerden. Kimi zaman onlar kazanırlar kitaplarla olan savaşları, kimi zamansa kitaplar kazanır bu savaşları.
İşte bu kitapta öyle bir kitap. Aylardır okuduğum kitapların sayısını unuttum. Ama her biten kitapta daha çok yaklaştım ben sana. Sanki satır satır okuduğum başkalarının yazdıkları değil de, seni anlatan, bana seni hatırlatan cümlelerden oluşan sana dair romandı hepsi. Hele ki bu son roman.

Birkaç gün önce kitaplığımın yeni hediyesi oldu bu kitap. Ne geceler de ne de gündüzlerde elimden bırakmak istemediğim bir o kadar da bu arkadaş, bitti maalesef…
Evet, maalesef diyorum . Çünkü dörtyüz küsür değil sonsuz sayfası olsun isterdim her gün, birkaç sayfa okuyup huzur bulduğum ve beni düşündüren bir sığınak olsun isterdim. Her sayfada sana daha çok yaklaşmak isterdim. Seni daha çok anlamak isterdim ve kendimi de….
Öyle güzel sözler, cümleler, yargılar var ki içinde. İnsanı adeta içine çeker her bir kelimeyle aheste aheste. Bazı cümlelerin idrakı zorki, anlamak için tekrar tekrar okuyup kelimenin sihrini çözüyorsun. Bazıları da öyle sade anlatılmış ki, birkaç kelimeyle yazar serinletiyor yanan yürekleri. Bu roman benim için hem hüzün hem de sevincin romanı...
Bir de bir düşünce akımı var ki içinde, şimdiye kadar hiçbir felsefik düşünceye kendimi bu kadar yakın hissetmemiştim. Adı: SUFİZİM. Bu köklü ama benim için yeni olan bu düşünce için, bilgiye aç bir cahil olduğumu hissediyorum şu anda.…
Tebrizli şems ve mevlanın düşüncesine ne kadar yakın olduğumu anladım bu kitap sayesinde.
En yalın anlamda sufizim; başkasının canını kendi canı pahasına savunmak.
Öyle tılsımlı bir ifade ki bu insanın vicdanını hissettiriyor kendine bir anda.
Sufiler bir insanın vicdanı ne kadar büyükse o kadar Allah aşkı inancıyla dolu olduğunu düşünürler. Allah aşkını yada fanilerin aşkını, her şeyden önce kendi kalbimizde aramamaz gerektiğini düşünürler aynı zamanda. Sufiler, diğer insanlar tarafından, ayıplansa da, dedikodusu yapılsa da, iftiraya uğrasa bile ağzını açıpta kimse hakkında tek bir kötü kelime bile etmez. Sufi kusur görmez kusur örter. Keşke her insan bunu becerebilse, ne kadar kuvvetli olur o zaman hayat bağları. Sana kötü laf edene iyilikle cevap verebildiğin müddetce elbet o kötü laf edenleri de bir gün mutlak kazanırsın.
Sufi derki; başkaları hakkında hüküm verip yargıda bulunacağıma, ben kendi içime bakayım.
Sufiler, dilekleri gerçekleşmediğinde bile şükredenlerdir.

Daha nice güzellikler içinde barındırıyor sufiler bu kitapta. Muhakkak bu kitaptaki her cümle benim dikkatimi çekiyor ve beni bu kelimeleri yaratan Mevlana ve Şems’e, bu kelimeleri bir araya getiren yazara yaklaştırıyor. Ama bazı cümleler varki beni içine çekiyor adeta. Onları sizlerle paylaşmak bu romanı merak edip okumak isteyenlere bir küçük hediye olsun istedim ve kitabın sihirli cümlelerini ekledim yazıma. Tabi her düşüncenin altında şahsi yorumlarımı, bu cümlelerin ben de açığa çıkardığı gerçeklerimi de belirterek.

İnsan Şems gibi olsun istiyor korkusuzca sevdiği, gerçekleri her koşulda önüne seren biri olsun istiyor. İnsan Rumi gibi sorgusuzca, masumca sevmek istiyor sevdiğini.
Ben sana Mevlana olamasam da sen bana Şems oldun daima. Yüreğimdeki eksiklik hissini kapatması için dua ederken Allah' a, sen çıktın karşıma, İlk görüşte vuruldum, her gördüğümdeyse git gide hayran olduğum yüreğinin güzelliğiyle tanıştırdın beni. Sonra Şems gibi bildiğim ne varsa alt üst ettin, yapmadıklarımı yaptım, yaptıklarımı yapmadım, içimdeki beni dışarı çıkardın, huzur verdin mutluluk verdin, sensiz bir ömrü düşünemez oldum. Mevsimler geldi geçti varlığında, her defasında daha da bağlandım sana. Yüreğimde hissettim yüreğini. Sonra zalim hayat, aldı seni benden. Gittin, Şems gibi bana yokluğunda aşkı bıraktın. Sensizlikte şiirler, masallar, destanlar, ağıtlar yaktım ardında. Aradım sokak sokak seni bu cihanda. Yüreğimden başka yerde bulamadım asla. Seni içimde aramaktan var bana fayda.
Sen Şems oldun bana, ben sana Mevlana olamasam da...

Sufi, Şems ve Mevlana'nın ağzından düşün inceler, her yürekte gizli saklı büyüyen işte o kelimelerin dünyası ...

* Şems '' Söylenmesi gereken bir şey varsa dünya bir olup yakama yapıssa bile söylerim'' der.
Evet, bazen insanın yüreğinde kilitlediği gerçekler gün gelir isyan edip yapışır diline. Ya dilinden düşürecek bu cümleleri insan ya da gün ve gün yakar bedenini. Dayanamaz insan atar teker teker kelimeleri ortaya. Kimi zaman felakat olur bu kelimeler her yanı yakar. Söylenen her sözle kaybeder insan sevdiklerini de. Pişman olsa da nafile, insan söylemediğinde bu gerçekleri kendine ihanet ettiğine inanmıştır bir kere. Gerçeklere esirdir kelimeleri, dilinde. Sonrası kopan fırtınalara karşı korkulu bir suskunluk kaplar yüreği, bu kez sessizliğe olur yüreği köle...

*Şems '' Duymayı iple çektiğim cevap, aynı zamanda içime korku saçıyor '' der.
Ne kadar haklı. Bazen hayatta yalnızca bir şeyi bilmek istersen, ama yalnızca o tek şeyi duymaktan ölesiye korkarsın. Ya duyacağım şey karşısında bir ömür sağır olmayı dilersem hayattan diye. Bir de insan birini görmeyi öyle çok ister ki. O görmek istediği hayatı boyunca yerde, gökte, her yerde, her seste hayalini görüp, sesini duyduğu insanı herşeye rağmen görmeyi o kadar çok isterki. Bir o kadar da o insanı görmekten öyle çok korkar, ona olan sevgisi kirlenmesin diye...

*Şems '' Her makdül, katilinde yaşamaya devam eder'' diyor
İnsan yüreğinde kimi öldürmek isterse, o insandan bir parça kalıyor kendinde. Ya sesi, ya yüzü, ya kokusu siniyor üstüne, ya da başka bir şey...Ne olursa olsun muhakkak hatırlıyor insan, vaktiyle öldürdüğü o insan, herkesin gözlerinde ölse de yüreğinde yaşamaya devam ediyor katil istemese de. Benimse yüreğim kaldı katilim olan sevdiğimde…

*Şems '' Ne zaman bir yere veda etsem, bir parçamı geride bırakıyorum'' diyor
Bazen şehirleri, mekanları istemeye istemeye terk ederiz. Ama o şehre dair anılar hep bizimle kalırken, yüreğimizden birkaç parçayı o şehirde o anıların yerine bırakır öyle yeni yaşam yerimize gideriz...

*Şems '' Kimse hakikatten daha hızlı koşamıyor'' diyor
Gerçekler bazen o kadar acı geliyorki bir insanın yüreğine, yalanlarla dolu olsa da gerçekleri yalanlara mahkum etse de olmuyor, geçmişin gerçekleri muhakkak gelecekte bir yerde yakalıyor insanın yüreğini. Dağlıyor bu hakikatler insanın biçare yüreğini. İstese de yalanlara bile kanamıyor...


*Şems '' Bir anın doğması için önceki anın ölmesi gerekir'' diyor
Evet. İnsan tutamıyor zamanı başka bir an için elindeki bu anı feda etmesi gerekiyor, içi yansada, zaman akan su misali...

*Şems ''Ne kadar az bilirsen bilmek istemediğin şeyleri, o kadar az incinirsin, o kadar az kanarsın'' diyor
Bir zamanlar bilmek için pervane olduğun hakikatlerin acısıyla karşılaştığında bir gün artık gid gide daha fazla bilmemek için kendini engellemeye çalıştığını fark edersin, daha fazla bilginin yükün omzunda taşımamak için, duyduklarını unutmak, yaşadıklarını maziye gömmek istersin...

*Şems '' Mazi bir girdaptır, farkettirmeden içine çeker seni '' diyor
Hatırlamak istemsizce yapıldığında bugün insanın boynuna yapışan bir el gibidir. Unutmak hatırlamanın her zaman esiridir. Geçmişsiz bir gelecek düşüncesi deliliktir...

* Şems '' Yükselmişken alçalmayı, kazanmışken kaybetmeyi, hocayken öğrenci olmayı göze alabilen insan parmakla sayılacak kadar azdır '' diyor
Çoğu insan korkar en ihtişamlı devrini bir kenara atıp alelade bir insan gibi yaşamaktan. Bu nu Mevlana gibi zad'' lar gerçek kılar ancak, yüce ruhlular aciz kalmaktan korkmazlar ancak. İster hoca olsun ister cahili cühela, herkesin bu dünya da öğreneceği bir şey vardır mutlaka. Düşkünlerden de yüksektekilerin öğreneceği bir şey vardır elbet...

* Şems ''İnsan neye önem veriyorsa evvela ondan kurtulmalı bu yolda'' diyor
Elindeki en değerli şeyi kaybettiğinde artık insanın korkacak hiçbir şeyi kalmaz. Bu cesaretle yürüdüğü yolda zafere kavuşması daha kolaydır. Vazgeçemeyeceği hiçbir şey olmamalı, hayatındaki hiçbir şeyi putlaştırmamalı, hiç bir şeye sığınmamalı ki yolundaki engelleri devirebilsin tek tek, hakikata kavuşabilsin…

* Şems '' Öfkeni dizginleki anlatılanı anlayabil. Eğer kalbini yumuşatmazsan söylenilen her şey sana batar '' diyor
Boşuna dememiş atalarımız öfkeyle kalkan zararla oturur diye. Üstüne üstük insan hiddetle kalbini kirlettiği gibi olayları içinden çıkılmaz bir hale sokar kimi zaman. Öyle ki karşı taraf ne anlatırsa anlatsın öfkenin yarattığı kara perde de beyaz olsa da sözler kapkara görünür kararan yüreklere...

* Şems '' Bazen kimi insanlar kendi korkularını, kendi yargılarını başkalarına yansıtırlar. Onlarda bunları gördüğünü sanır'' diyor
İnsan gaflete dalıp, kıskandıkları, kem gözle baktıkları insanlara kendi ruhlarında gördükleri yargıları karşılarındaki masum yüreklere yansıtıp onları karalarlar...

* Şems '' Elalem dedikodu malzemesi olmak canını yaksa da nefsine ağır gelse de aslında ateş odunuyla insanın daha çok pişmesini sağlar'' diyor
Herkesin kabul ettiği bir gerçektir acılar insanı daha çok olgunlaştırır. Kötü deneyimler iyi deneyimlere nazaran daha kalıcı olur insanın yüreğinde, hayata karşı insanı sağlamlaştırır.

* Şems '' İnsan kendine cenneti de yaşatır, cehennemi de. İnsan en şerefli mahluktur. Yüceden yüce, bayağıdan bayağıdır. Şeytan dışarımızda değil içimizde aramalıyız. Bize lazım olan kendimizi didik didik etmek, hatayı başkalarında bulmak değil'' diyor
Cennetle cehennem bu dünyada da vardır. Yapılan her iyilikte bir adım daha cennete yaklaşırken, hiddete kapılıp sinirimize hakim olamadığımızda tepe taklak cehennemin ateşine düşeriz aniden...

* Şems '' Şu hayatta daha çok şey bilen insanlar daha durgun daha dingin olur'' diyor
Boşuna değildir demekki insanların yüreğine su serpen, insanı kelimelerle rahatlatan bilginlerin sessizliğinde hayat saklı olması. Ayaklı kütüphane gibidir kimi insan içindeki her ana uygun bir kitap bulunur. Ve her duruma uygun kendinden yardım uman yüreklere, kendi yüreğindeki kitaplarından birini okur satır satır, şifa olur. Her insan ömründe bildiği herşeyi alt üst eden bir devir yaşar. Mesela biriyle tanışır insan çevresinde gördüğü herkesten farklı olduğunu fark ettiği birisiyle. O kişinin aynasında bambaşka görürsün hayatı. Kendi bakış acısı o insanın bakış acısıyla değiştirir yerini. Onun gözleriyle bakarsın dünyaya artık. Etkilendiğini anlasan da aslında içinde yaşamak istediği hayatın, onun hayatına benzediğini anlarsın. Yine de dur demek isterken kendine, ihanet etmemek için benliğine yine de engelleyemez yüreğini. İçinde bulunduğun durum rüzgar değil fırtınadır artık, kardan okyanusa savrulmuşsundur çoktan. Ve mutlaka yaşananların sende bıraktıkları etkiyle durgunlaşır, sessizleşir, sakinleşirsin. Eskisi gibi değilsindir artık, insan her anıyla biraz biraz değişir...

*Şems ' Aşk dışarıda bulunan bir şey değildir içerden gelir. Tek yapman gereken içimizdeki bizi aşktan alıkoyan engelleri bulup çıkartmaktır' diyor
Durduk yere herhangi birine aşık olmaz insan. Hadi şuna da aşık olayım demez, diyemez. Aşk yüreğin benliğine yaptığı bir asiliktir. Hiç beklemediği bir anda bazen özlemini duyduğu bir yüreğe, bazen de gördüklerinden bambaşka bir yüreğe aşık oluverir. Kendisi bile bunu o insanı gördüğü anda bedenindeki ve yüreğindeki değişmelerle anlayıp kabullenir. Bu yüzden aşk dışarıda aranmaz. Aşk bir anda yüreğinde meydana gelen bir kıvılcımla anlaşılır…

*Şems '' Ne bir mürşit ne bir mürit bulmak peşindeyim. Aradığım ruhumun aynısı, canımın dengi, Gamdaşım, Ruhdaşım'' diyor
İnsan bazen göğsüne yaslandığı bir yardan daha çok ister derdine derman olan, yüreğine su serpen, elinden tutan değil yüreğinin derinliklerinden kendine bağlı olan bir sevdiği olsun ister. Tezatlıkları değil kendi gibi düşünen, aynadaki yüzünü görmek ister sevgili diye. Kuru bir laftan ibaret olamamalı aşkı, her gün çağlayan, her gün yeni bir yönünü öğrendiği, varlığıyla kendindeki eksiklikleri tamamladığı bir sevdiği olsun ister. Ve her geçen gün onun için kendinden geçmeyi seve seve istediği bir canına can olsun ister. Sevilmeye değer olsun ister hep sevdiği...

Şems Mevlana'' yı aramak için düştü yollara. Yolların ardında ona kucak açan Mevlana ile kucaklaştığı anda bile biliyordu elbet bir gün yollarının ayrılacağını. Bu yolda Mevlana''yı Mevlana yapmak uğruna çoktan başından olacağını da biliyordu. Ama can korkusu, aşka yenik düştü. Bu aşk ile oldu pervane, Mevlana'' ya ise deli divane...

Mevlana Şemsi tanımadan önce refah içinde hüznü yaşıyordu. Bir yanı hep eksikti hiçbir bolluk bu eksikliği tamamlayamıyordu. Dua ettiği aradığı eksik yanını bulmak için. Ve bir gün Şems çıktı karşısına o an anladığı, aradığı rüyalarında gördüğü yoldaşı bu saçsız, eşi benzersiz asi ruhlu sufi dervişi onun eksik yanıydı. Tam oldular. Yekvücud oldular. Ama Mevlana'nın dostları, düşmanları onların saadetini çekemediler, ayırdılar onları, biri yok oldu diğeri de yaşarken toprak oldu, ayrıldılar her aşkın sonunda olduğu gibi. Bu aşk aslında Şems'in istediği oldu. Mevlana da eksik gördüğü yanları tamamladı, uluyken daha ulu yaptı. Bir de ayrılığın acısıyla onu büyük bir şair yaptı.

*Mevlana ' Peki ama neden anlayamadığım açıklayamadığım bir boşluk var içimde. Öyle bir boşluk ki gün be gün büyümekte, fare gibi sinsice, sessizce. Bu eksiklik ruhumu kemirmekte. Neye gitsem içimdeki boşlukta benimle gelmekte. İnsan bu kadar tamken, gene de hala eksik hissetmesi, ya da mutluyken kederli olabilmesi mümkün mü? Diyor
Bu tarif edilen aşkın ta kendisi. Ne yazıkki her insan içinde olan bu boşluğu bir gün dolduracak insanı bulsa da bunu karşısındakine anlatamadığı için ilelebet bu boşluk bir gölge gibi kalıyor kendisinde. Ne yapsa ne etse silinmiyor bu boşluk ve doldurulmuyor başka hiç kimseyle. Yürek bu boşluğa hep gebe...

Mevlana '' Her hakiki aşk umulmadık dönüşümlere yol açar. Aşk bir milad demektir. Şayet aşktan önce ve aşktn sonra aynı insan olarak kalırsak, yeterince sevmemişiz demektir. Birini seviyorsan onun için yapabileceğin en anlamlı şey değişmektir. O kadar değişmelisin ki sen sen olmaktan çıkmalısın' diyor
Değişmemek insanın elinde değildirki,tıpkı aşk gibi. Hatta aşkın alametlerinden biridir değişim. Onun gibi bakmalı onun gibi düşünmeli zamanla iki bedende tek yürek olmalı bütünleşmeli...

*Mevlana 'sevdiğin birini yitirince bir an onunla beraber kaybolursun. İçinde bir sır gibi, gid gide sevgilinin yokluğuyla tanışırsın. Ne kadar zaman geçse de geçsin o yara hep kanar, hep yakar.Öyle bir yara ki iyileştiğinde de kanar ' diyor
Bir gün gider sevdiğin ardında sen kalırsın. Acısı çöreklenir yüreğine atamazsın, silemezsin. Hüzün yapışır gözlerine. Bakan anlar yüreğinde kanayan bir yarayı. Sevincini sevdiğin uzak diyarlara götürmüştür senden hatıra. Bir yanın ölür sevdiğinle birlikte. Sen hep yad edersin sevincini ve sevdiğini sessizce...

* Mevlana ' her yerde, her şeyde onu görürken nasıl derim sevgilim gitti' diyor
Biçare onu hatıırlatırken yer ve gök nasıl insan unuttum diyebilir. Kalbinde yaşarken hala onu ve aşkı, nasıl o artık yaşamıyor diyebilir yürek ? İmkansızı kabullenmek, gittiğini kabul etmek...

* Mevlana' aşık olmayana aşk kuru bir kelimeden ibaret. Yarı palavra yarı safsata.Aşık olmayan bunu anlamaz, anlasa da anlatamaz' diyor
Kimilerince küçümsenir aşk. Hayat derdi, geçim sıkıntı başka dertler daha mühim derler, aşka gelene kadar daha çok yerinde gitmeyen sıkıntılar var derler. Ama onlar aşkın ne demek olduğunu bilmeyenler, istese de aşık olamazlar. Çünkü her aşık bilir, evet hayat sıkıntısı geçim derdi daha önemlidir diye. Ama aşık olup ta karnı tok diye hiçbir insan mutlu olamaz. Bir kere yanıyorsa insanın yüreği bu sıkıntıyı hiçbir maddiyat geçiremez. Ne para ne pul, ne ekmek ne su. Aşk bir annenin yavrusuna duyduğu sevgi gibi karşılık beklemeden, yüreğine engel olamadan mahkum olduğu tek sevgidir. Sevgisi karşılıksız olsa bile. Aşk en az bu hayattaki tüm sıkıntılar kadar gerçektir.

* Mevlana ' aşkın olduğu her yerde er yada geç ayrılık vardır' der
Ayrılık aşk gibi kabullenmesi zor, katlanması zor bir gerçektir. Ama her aşkın kaderinde ayrılık gelinen son noktadır. Elbet geçmişinde aşk olan bir insan bunları kıyısından köşesinden, Şems ve Mevlana gibi derinden olmasa da yaşamıştır. Ki her hüzünlü aşk her yürekte hiç kimsenin aşkına benzemez.. Aşkın büyüyü de küçüğü de olmaz. Aşk varsa bir yürekte boyutuna bakılmaz. Tezatlarla dolu iki yürekte gerçek aşk yaşanmaz.


Bir de kırk kural var yazarın kurguladığı, Şems'in hayatından çıkardığı. Bir çeşit doğrular, yaşamın ve aşkın kılavuzu gibi adeta, huzur verici.. Her birini ben benimsedim. Umarım sizler de bu güzellikleri fark edersiniz...

Kural 1 ; Yaradan hangi kelimelerle tanımladığın kendimizi nasıl gördüğümüze ayna tutar

Kural 2 : Kılavuzun daima yüreğin olsun, omzundaki kafan değil. Nefsini bilenlerden ol silenlerden değil.

Kural 3 : Kuran dört seviyeden okunabilir. İlk seviye zahiri manadır. Sonraki seviye batini mana. Üçüncü seviye batininin batinisi.Son seviye ise o kadar derindir ki kelimeler kifayetsiz kalır tarif etmeye.

Kural 4 : Allah her yerdedir

Kural 5 : Aklın kimyası ile aşkın kimyası başkadır. Akıl temkinlidir, korka korka atar adımlarını. Aşkın tek dediği, bırak kendini ko gitsin. Akıl kolay kolay yıkılmaz. Aşk ise kendini yıpratır, harap düşer. Halbuki hazineler, defineler yıkıntılarda arasında olur. Ne varsa harap bir kalpte var.

Kural 6 : Dünyadaki tüm çatışmaların sebebi dil. Kelimelere fazla takılmaz. Aşk diyarında dil hükmünü yitirir şık dilsiz olur.

Kural 7: Kendini ancak bir başka insanın aynasında tam olarak görebilirsin.

Kural 8 : Başına ne gelirse gelsin karamsarlığa kapılma. Sonunda elbet bir kapı açılır.

Kural 9 : Sabretmek öylece beklemek değil, ileri görüşlü olmaktır.

Kural 10 : Ne yöne gidersen git, çıktığın her yolculuğu içine doğru bir seyahat olarak düşün.

Kural 11 : Senden yep yeni, taptaze bir sen zuhur edebilmesi için zorluklara, sancılara hazır olman gerekir.

Kural 12 : Aşk bir seferdir.Bu sefere çıkan her yolcu, istese de istemese de tepeden tırnağa değişir.

Kural 13 : Hakiki mürşit seni kendi içine bakmaya ve nefsini aşıp, kendindeki güzellikleri bir bir keşfetmeye yönlendirir. Tutupta hayran olmaya değil.

Kural 14 : Hakkın karşına çıkardığı değişimlere direnmek yerine teslim ol.

Kural 15 : Allah içte ve dışta her an hepimizi tamama erdirmek ile meşkuldür. Tek tek hepimiz birer sanat eseriyiz.

Kural 16 : Kusursuzdur Allah, onu sevmek kolaydır. Zor olan hatasıyla, sevabıyla fani insanları sevmektir. Unutmaki kişi her şeyi ancak sevdiği ölçüde bilebilir.

Kural 17 : Esas kirlilik dışta değil içte olmasın.. Onun dışındaki kir ve leke ne kadar kötü görünürse görünsün, yıkandımı temizlenir, suyla arınır.

Kural 18 : Tüm kainat olanca karmaşasıyla insanın içinde gizlenmiştir. Nefsini bulan Rabbini bulur. Başkalarıyla değil sadece kendiyle uğraşan insan sonunda mükafat olarak Yaradanı tanır.

Kural 19 : Başkalarından saygı, ilgi ya da sevgi bekliyorsan önce sırasıyla kendine borçlusundur bunları. Kendini sevmeyen birinin sevilmesi mümkün değildir.

Kural 20 : Yolun ucunun nereye varacağını düşünmek beyhude bir çabadan ibarettir. Sen sadece atacağın ilk adımı düşünmekle yükümlüsün. Gerisi zaten gelir kendiliğinden.

Kural 21 : Hepimiz farklı sıfatlarla sıfatlandırıldık. Farklılıklara saygı göstermemek, kendi doğrularını başkalarına dayatmaya kalkmak hakikatin mukaddes nizamnına saygısızlık etmektir.

Kural 22 . Şu hayatta ne yaparsak yapalım niyetimizdir farkı yaratan, suret değil.

Kural 23 : Yaşadığımız hayat elimize tutuşturulmuş rengarenk ve emanet bir oyuncaktan ibarettir. Aşırılıklardan uzak dur. Sufi, daima orta yerde.

Kural 24 : İnsan madem varlıkların en şereflisi yaratığı her adımda Allah’ın yeryüzündeki halifesi olduğunu hatırlayarak, buna yakışır soylulukta hareket etmeliki her türlü bela ile karşılaşsa da başı dik gözü pek, gönlü emin bir halife gibi davranmaktan vazgeçmemelidir.

Kural 25 : Cenneti ve cehennemmiş ilahi gelecekte arama. İkisi de şu an burada mevcut.Ne zaman birini çıkarsız, hesapsız, pazarlıksız sevmeyi başarsak cennetteyiz. Ne zaman birileriyle kavgaya tutuşsak, nefreti hissedip kire bulaşsak tepe taklak cehenneme düşüveririz.

Kural 26 : Kainat yek vucut, tek varlıktır. Sakın kimsenin ahını alma, bir başkasının hele hele senden zayıf olanın canını yakma.. Dünyanın öte ucunda tek bir insanın kederi, tüm insanlığı mutsuz edebilir. Birisinin saadeti herkesin yüzünü güldürebilir.

Kural 27 : Şu dünya dağ gibidir, ona nasıl seslenirsen o da sana sesleri öyle aksettirir. Kimki senin hakkında kötü konuşur, sen o insanın hakkında kırk gün kırk gece sadece güzel söz et, kırk gün sonunda göreceksinki herkes değişmiş olacak. Senin gönlün değişirse dünya değişir.

Kurak 28 : Geçmiş zihinlrimizi kaplayan bir sis bulutundan ibaret. Gelecek ise başlı başına bir hayal perdesi. Ne geleceği bilebilir ne geçmişi değiştirebiliriz. Sufi, daima şu anın hakikatini yaşar..

Kural 29 : Kader hayatımızın önceden çizilmiş olması demek değildir. Kader yolun tamamı değil, sadece yol ayrımlarını verir. Güzergahlar bellidir. Ama tüm dönemeç ve sapalar yolcuya aittir. Öyleyse ne hayatın hayatın hakimisin ne de hayat karşısında çaresizsin.

Kural 30 : Haki sufi öyle biridirki, başkaları tarafından kınansa, ayıplansa, dedikodusu yapılsa hatta iftiraya uğrasa bile ağzını açıpta kimse hakkında tek kelime kötü laf etmez. Sufi kusur görmez, kusur örter.

Kural 31 : Hakka yakınlaşabilmek için kadife gibi bir kalbe sahip olmalı. Her insan şu veya bu şekilde yumuşamayı öğrenir.

Kural 32 : Aranızdaki bütün perdeleri tek tek kaldırki, Tanrı’ ya saf bir aşkla bağlanabilesin. Kuralların olsun ama kurallarını başkalarını dışlamak yahut yargılamak için kullanma. Putlardan uzak dur. Ve sakın kendi doğrularını putlaştırma. İnancın büyük olsun, ama sakın inancınla büyüklük taslama.

Kural 33 : Bu dünyada herkes bir şey olmaya çalışırken sen hiç ol. İnsanı ayakta tutan benlik zannı değil, hiçlik bilincidir.

Kural 34 : Hakka teslimiyet ne zayıflık ne de edilgenlik demektir. Teslim olan insan çalkantılı ve girdaplı sularda debelenmeyi bırakır, emin bir beldede yaşar.

Kural 35 : Şu hayatta ancak tezatlarla ilerleyebilirsin. Tanrı’ya inanmayan kişi içindeki imanla, mümin içindeki mükrirle tanışmalı. Tezatları kucaklayabildiği ölçüde insan olgunlaşır.

Kural 36 : Hileden, desireden endişe etme, eğer birileri sana tuzak kuruyor, sana zarar vermek istiyorsa Tanrı da onlara tuzak kuruyordur. Ne bir kötülük ne bir hayır karşılıksız kalır.

Kural 37 : Tanrı kılıkırk yararak titizlikle çalışan bir saat ustasıdır. O kadar dakiktirki her şey tam zamanında olur. Her insanın bir aşık olma zamanı vardır, bir de ölmek.

Kural 38 : Yaşadığın hayatı değiştirmeye kendi ni dönüştürmeye hazır mısın? Diye sormak için hiçbir zaman geç değildir. Kaç yaşında olursak olalım, başımızdan ne geçmiş olursa olsun tamamen yenilenmek mümkün. Her an her nefeste yenilenmeli. Yepyeni bir yaşama doğmak için ölmeden önce ölmek gerekir.

Kural 39 : Noktalar sürekli değişse de bütün aynıdır. Ölen her sufi için bir sufi daha doğar.

Kural 40 : aşksız geçen bir ömür beyhude yaşanmıştır. Aşkın hiçbir sıfatta ve tamlamaya ihtyacı yoktur. Başlı başına AŞK BİR DÜNYADIR. Ya tam ortasındasındır merkezinde, ya da dışınsındır hasretinde.


Bliyorum çok uzun bir yazı ama ben yine de size bütün kitabı yazmak isterdim, beni ve aşkı daha iyi anlamanız için, her kelimesini önünüze sunmak isterdim. Bu yazıyı sonuna kadar okuyan, aşkı da, beni de anlar bir nebze. Her kelimesini sizlere tavsiye ediyorum. İçinde barındırdığı hisselerin ne olduğunu anlamak isteyenler, bir an huzuru bulmak için ruhlarınızı dinlendirmenizi öneriyorum sizlere bu kitapla. Bence herkes Şems ''in kuralları gibi kendi kurallarını belirlemeli, hayat çizelgesini çizmeli bu dünyyada.

Şimdi merakla okumak istediğim iki kitabın daha heyecanı var içimde. Biri AŞKIN GÖZYAŞLARI ŞEMS diğeri AŞKIN GÖZYAŞLARI MEVLANA. İkisinde de ruhumun mest olup aşkı tazeleyeceğine itimadım sonsuz...

Mevlana gibi insanı olduğu gibi kabul eden, sorgusuzca ve masumca seven aşıklar olmanız
Şems gibi asi bir o kadarda fedakar ve öğretici aşık bulmanız dileğiyle, ama onlar gibi ayrılmamanız umuduyla...

Aşkı bulmanız dileğiyle...Aşık kalın...

10 Nisan 2011
S.Hisar/ İZMİR
[email protected].?~~

03 Temmuz 2011 24-25 dakika 11 denemesi var.