Avaz

Hayat seni hiç incitmemiş diyenlere kalbimin kırık dişlerini göstermek istedim sonra vazgeçtim bu düşüncemden. Yüreğime yutkunma güçlüğü çektiren acı yanlarımı çiğneyip durdum bu akşam da.

Kafesin demir parmaklıklarını zorlamayı bıraktım artık. Gönlümün tepelerinde sana ulaşmak için demirleri kırmaya ihtiyacım olmadığını biliyordum. Sevmek vuslat demekti ya çığlık çığlığa sendim bunu kimse görmedi. Sevmek sayısız adım atmaktı ya hani sevildiğini hissedince kanat takmaktı gökyüzüne doğru. Sen adımsız yürüyüşlerimin, kanatsız uçuşlarımın, bir kavuşanı olmayan vuslatlarımın bütünüydün. Ayrılık yoksa kavuşma da yok dedim beni dünyaya doğurduğunda.

Bir tezgaha ihtiyaç duymadım bu yüzden seni dokumak için. Nefesimden ilmek ilmek dökülen sevdan yetti kilimleri kalbimde nakış nakış işlemeye. Tel tel seni sardım zihnimin düşünce yumaklarında. Sen benim gül fidanımsın bir tohum olmadan büyüttüğüm. Kokun bu iklime yabancı, rengin ise cennet rengi. Keşke seni tarif etmek mümkün olsaydı sevdam, kokunu duyurabilseydim aşkı hiç tatmamış olanlara. Ve renginle bezeseydim kötülüğün geçtiği yerleri. Ama sen bana demiştin gelmeden çok çok önce. Burası dünya idi ve hasretlerimin beşiğinde sallanarak yaşamak düşüyordu payıma sebepli sebepsiz.

Ben daha göğe uzatmadan ellerimi dünyaları sunan avuçlarındı bana hiç görünmeyen kapıları aralatan. Ellerim olmadan sana uzanmanın sevinciydi gözlerimden dua dua dökülen yıldızlar. Sana yakarmak için bir ele ve ağlamak için gözlerimde yaşa ihtiyacım olmadığını senden öğrendim ben. Yüce sözlerinle ferahlattım yüreğimi her sıkıştığında. Taşları anlattın sen bana, çağlayanları ve her canlının kendine özgü bir dili olduğunu.Yüreği çağlarken bile bir taş gibi sessiz içime akmayı sen öğrettin sevdam.

İçimdeki hasretin yangına dönüştüğü anlarda, asırlaştı kora kesen zamanlar. Susuz kanışlarımı nasıl anlatsam sana? Yokluktan mı varlıktan mı hiç bilemediğim, bilmeyi de istemediğim bir mutlak kabulleniş? Yarı aç yarı tok sofradan kaldırılmışlığım gibi yarımlığı sevdirişin her sınavda. Ben hayatım boyunca tamamlanmayı isterken hem de. Bir parçam olmadan tamamlanışımsın sen neden sonradan anladım. Hep sonradan hep sonradan...

Ayrılık ve kavuşmalar arasındaki ince çizgide ölmeden dirilmek mi var dersin? İnsan can vermeden nasıl ölür ve can olmadan nasıl dirilir? Sayılara vurduk diyelim haydi sevdam sen söyle? Tam 1320 kere ölüp dirilir mi insan can olmadan, canan olmadan? Peki kendisine yaren olamayan nasıl yaren olur sana? Kendisini sevemeyen sevebilir mi içindeki seni? Aşk gelince can gider, canan gider. Aşk vurunca kapıya yarenlik biter. Unutmak kalır geriye. Her şeyi unutanın her şeyi olursun sen. Öyle ki hiçbir şey kalır senin olduğun yerde. Hiç-bir- şey... İşte hiçliğimi sevdirdiğin bir akşam yakarışlarım seni bulsun diye oksuz dualar gönderdiğim doğrudur gökyüzüne. Avâz avâz ama suskun kelimelerle yakarışlarımın adısın sen. İsabet ettirmek için gecelerce özlemlerimi sarıp lal kelimelerle bir dua bohçası gibi sırtımda taşıyışımsın . Kelimelerim seni anlattıkça dualarım da isabet etmiş olacak belki. 'Bekliyorum yorgun ruhuma, yorulmuş kelimelerime fer katmanı. Beni dünyaya bıraktığın yerde bekliyorum seni...'

Beni karanlıklardan çekip almanı sevdim en çok biliyor musun? Her düştüğümde kaldırmanı. Bazen de daha tökezlemeye kalmadan çamurdan çekip alışını. Yüreğimin aydınlığısın sen, sevdamsın. Sevda bir ışık aramaz kendisine bu yüzden kara sevda demişler ya adına. Sen benim kara sevdamsın ışıksız. Aşıkların seni gece araması bu yüzden belki de.

Sevda bir sebep de aramaz kendisine. Sultanlara yakışır emrinle demir kesti yüreğim. Önce kordum şimdi bir sevda yolcusu. Hayat beni hangi kılığa bürürse bürüsün biliyorum ki sen bensin ben de senim. Sen benim her şeyimsin. Azığım ise hiçbir şey. Yolun bir yolcuya, yolcunun da bir azığa ihtiyacı var mı seninle artık hiç sormuyorum.

29.12.2022

Perşembe

Not: Değerli Şair Abdullah Tünel' in 'Nokta' isimli şiirine yazılmıştır.


29 Aralık 2022 3-4 dakika 242 denemesi var.
Beğenenler (6)
Yorumlar