Ayakların Hayali

En güzeli buydu sıkıldığımda yaptıklarım arasında.
Boş kağıda bir şeyler karalamak.
Ne olursa.

Boşaltabildiğim kadar boşalttığım kafamın içinde nemden pas tutan bir düşünce boş boş geziniyor.
Boşaltabildiğim kadar boşalttığım hayatımda yalnız bir adam çocuk olduğunu iddia ediyor.
Hayatımda bir adam var ben olduğunu iddia ediyor. Beni ikna ediyor. Ben ona 'yukarıdan' bakan kombine biletli izleyiciymişim. Onun en sessiz, en fanatik taraftarı.
Boşaltabildiğim kadar boşalttığım ellerimi elektrikli sobalar ısıtamıyor.
Boşaltabildiğim kadar boşalttığım kalbim cehennemden bildiriyor: 'Ben öldüm. Sen nasıl hala hayattasın?'
Sap ile saman aynı akıbete uğruyorsa ben de bir gün gelirim yanına ey kalp!
Bedenimin zamanını doldurması gerekiyor. Eşyalar kırılmadan, bozulmadan atılmazlar. Hele benim gibi en ufak kağıt parçasını atamayanlar için daha da zordur artık işe yaramayan bir bedeni atıvermek.
Kaldı ki işe yaramasam da bana kıyamayanlar var hala.
Niteliksiz, sağlıklı, şişman, durağan bedenim benim.
Her şey senin suçun.

Durum raporu yayınlamayalı çok oldu, iyi oldu, boşaltabildiğim kadar boşalttım içimi. Bir süre daha idare eder bu beni. Şiirlerim, nesirlerim, ruhumun tuvalet kabinleri, her şeyimi size borçluyum. Beni siz yarattınız!

Ey kalbim in çıktığın yerden, ölmüş falan değilsin. Gel gidelim çileli ayaklarımızın götürdüğü yere. Ben de bilmiyorum nereye gideceğimi zira. Zaten fark etmiyor. Senin sevmediğin her yer aynı. Benim sevdiğim yerler beyazlarla kaplı. Söz sana yine yalnız olacağız, yine baş başa. Her zamanki gibi. Hep istediğin gibi.
Gel gidelim ayaklarımızın hayal ettiği yere.

08 Mayıs 2012 1-2 dakika 9 denemesi var.
Yorumlar