Ayrılık
Biri tarafından sevilmek insan doğası gereği; sevilene, seven karşısında sonsuz bir yaptırım gücü olduğuna inanmasını ve aynı zamanda sevenin de bu güç karşında çaresiz bir acizlik içinde olduğunu zannettirir.
Aslında fazlası ile haklı bir inanış; çünkü tanrının himayesindeki kulun acizliğine benzer; sevenin sevilen karşındaki güçsüzlüğü ve sevenin, sevileni sevgisine inandırmak için verdiği mücadele; tanrı elçilerinin dinlerine mümin kazandırmak için gösterdiği çabaya denktir.
Bu yüzden ilişkide sevginin kudreti karşında boyun eğen seven iken, celladı ise merhamet kılıcını elinde bulunduran sevilendir. Ya öldürmeli ya da yaşatmalı ama yaralı bırakmamalı.
Sözcükler yüklenmiş gemiler gibi mana okyanusunda gezinir; eğer demir atacak bir iskele ya da liman bulursa kıyıya yanaşır yoksa okyanusta kaybolurlar. Sevenin topraklarından kalkmış bu gemi kervanı; sevilenin limanına varırsa aşk, varmazsa sancılı bir hüzün olur.
Sevmek ne kadar güzel bir duygu; her güzel şey gibi zahmetli ve bedelli. İnsanoğlu tarih boyunca bu muhteşem şeyle savaştı ve çoğu zaman baş edemedi ve belki de hiç kazanamayacak, bilmiyorum.
Eğer sevgi şelalemin aktığı sarp kayalığın dibinden kalkıp gidersen; görürken bile hiç dokunmadığın bu güzelliğe artık bir de bakmamış olacaksın ve sevginin karşılık bulması açısından değişen bir şey olmayacak. Muhtemel ki bu gidiş karşında acıdan ölmeyeceğim, belki zamanla gücüm tükenecek sevmekten, ta ki günün birinde yüzünü sıradan birinden ayırt etmeyene ve sesinin iç titreten rengini hissetmeyene kadar.
Sen olmadan da elbet yaşarım; ama sen olsan daha güzel yaşarım; fakat ne yalan söyleyeyim böyle yaralı bırakılmış ve yarası deşilmiş olarak değil.
Gidersen bir zamana kadar daha seni seveceğim; lakin ne vakit biter bilmem...