Babalar Günü'nde Bir Babanın İç Dökümü

Yine önemli bir gün biz babalar için; yine sevinçle dolu insanların büyük bir bölümü.

Daha geçen ay anneler için önem doluydu; dört ay önce sevgililer içindi gün. Bugün sıra babalarda...

Ne büyük mutluluk biz babalar için... Çocuklar toplanacaklar baba evinde; geleneksel yapıdan gelenler el öpecekler, az entel takılanlar tokalaşmakla ya da babalarının yanaklarını öpmekle yetinecekler. Maddi durumuna göre; kimi pahada ağır kimi hafif hediyelerini sunacaklar babalarına.

Gülümseyecek babalar, ruhları gülecek evlatların.

Niçin gülecek ya da gülümseyecekler sahi? Neden mutlu olacaklar? Huzuru hangi ölçüye göre hissedecekler? Gülücüklerin ya da gülümseyişlerin dozu hediyelerin ağırlığına göre olmayacak; bu kesin... En azından benim açımdan net bir ifade. Sadece çocuklarını bir arada ya da ayrı ayrı görebilmenin hazzıyla, ruhlarında mutlu meltemler oluşacak birkaç saat. Hediyeler açılacak, çiçekler vazolara konacak ve gidecek çocuklar bir süre sonra.

Hazmedilecek yenen yemekler; tıpkı Sevgililer Günü'nde, gökten yağan yıldızlarla donatılmış otellerde yenilen yemeklerin ertesi günü gibi; tıpkı Anneler Günü'nde annelerin, sevgilerini de katarak yapıp evlatlarına sunduğu yemekler gibi...

Kuruyacak bir süre sonra çiçekler; tıpkı 15 Şubat sonrasında, belki de otellerde unutulmuş çiçekler gibi; tıpkı Anneler Günü ertesi, annelerin özenle sakladıkları vazolarda, her şeye rağmen kuruduğu gibi...

Eskiyecek bir süre sonra hediye giysiler; ama yine de atmayacak o giysileri anneler, babalar ya da sevgililer. Ne kadar özenle saklansa da yok olacak yine de bir gün.

Belki sevgililer gidecek, belki evlatlar küsecek; ama babalar, anneler, dedeler, nineler hep var olarak kalacaklar. Gidemezler ki...

Ne karamsarım değil mi? Böyle bir mutlu günü gösterişli sözcüklerle süslemiyor, bir o yana bir bu yana savurup duruyorum elimdeki tırpanı.

Oysa henüz iç dökümüne de gelmedik...

Gelelim; uzatmayalım... Hatta sözcüklerimin etkisinde kalmadan, sadece düşünelim madalyonun diğer yüzünü. Göremeyeceğimiz kadar gizemli ve uzaklardaki diğer madalyonları da hissedelim.

Çıkalım hayali bir dünya gezisine dilerseniz. Ortadoğu'da, kapitalist emperyalistlerin petrol uğruna döktükleri kanda boğulan milyonlarca babanın cesetlerini ve onların başında umutsuzca bekleşen on milyonlarca yetimin ağıtlarını, feryatlarını hem izleyip hem dinleyelim. Uzanalım Afrika'ya... Açlıktan kemikleri çıkmış çocuklara gözyaşı döken anne ve babalara bakalım uzaktan. Çin mezaliminde inleyen Orta Asya'daki Türk ve diğer insanlara göz gezdirelim. Devam edelim Avrupa, Okyanusya ve hatta Amerika'daki mutsuz babalara, yetim çocuklara...

Kutlayalım buradan günlerini dilerseniz. Kim bilir nasıl bakacaklar biz kutlayanlara; kim bilir hangi 'Ah' çekmelerle sızlatacaklar hem bizim, hem kendilerinin yüreklerini.

Gelelim ülkemize... Bizlerin geleceği için şehit düşen on binlere ve onların çocuklarına uzanalım. 'Babanız bizim için şehit oldu çocuklar. Biz onları yılda bir gün sizin adınıza anıyoruz. Babalar Gününüz kutlu olsun!' diyelim ve işitelim on binlerce yerde kalmayacak ahları...

Ya çocuğu olmayan baba adayları? Sızlatalım yüreklerini çocuklarımızla olan mutluluk tablolarımızla...

Ya çocuklarını kaybetmiş babalar? Ya evladı şehit düşmüş babalar? Onların da kutlayalım Babalar Günü'nü ve bir kez daha yaksın ateş düştüğü yeri!

Tüm bunları, yüreklerimiz burkulsun, içimiz yansın diye anlatmadım. Yazımla bir farklılık yaratmak için de söz etmedim bu gerçeklerden. Sorguladım sadece şu yaşanmışlıkları dünyamızda. Sorgulayıp düşünmeye sevk etmek istedim sadece hepimizi.

Yukarıda bir cümlemde 'Kapitalizm' sözcüğü geçmişti; tekrar o sözcüğü ele alıp, kirli yüzüne tükürmek gerek belki de.

Sevgililer Günü, Babalar Günü, Anneler Günü... Hepsi de 'Sevgi' ve 'Yürek' kavramlarının kucakladığı günler.

Kim gerçekten sevdiği sevgilisini sevmez ve ona mutlaka hediye almaz? Kim yıldızlarla donanmış otellerde, belki de altı ayda kazandıklarını bir gecede harcamaz sevdiği uğruna?

Yumuşak karnı insanoğlunun...

Hangi evlat babasını, anasını yılda bir kez de olsa çiçeklerle, hediyelerle anmaz? Hangi evladın gözüne para görünür bu durumlarda?

İnsan yüreğinin en zayıf halkası...

Eh! Rantın, kapitalin, satışların, imrendirerek israfların en güçlü noktası...

Neden dedeler, nineler günü yok sahi? Neden torunlar günü yok? Kaynanalar, kayınbabalar günü yok hatta? Niçin kardeşler günü yok? Ya 'Aç iken tok yatamadığımız' komşular günümüz hani?

Uzatabiliriz listeyi; ama gerek yok!

Çünkü bunlarda getiri yok! Kaç dede ve nine torunlarıyla uzun yıllar yaşayabilir? Kısacık bir sürede, azıcık hediye için gün mü tertip edilirmiş? Ölüp gidecek yaşlılar. Kapitalizmin şanına aykırı! 'Dede – torun' ve 'Nine – torun' birlikteliği uzun yıllara dayanmaz. Kazanç azdır. O halde ne işimiz var dedelerle, ninelerle?

Kaynanalar, kayınbabalarla da gelin ve damatlar pek geçinemezler; az para harcarlar. Getirisi yok gibi. Az getiri için gün mü olurmuş? Kapitalizmin vahşi yüzüne aykırı...

Kardeşler mi? Kardeşlerin işi gücü yok da birbirine hediye mi alacaklar? Cılkını çıkarmamak adına böyle bir günü bile akıllara getirmemek gerekir. Kapitalizmin pençesinin bir tırnağına bile yetmez.

Komşuluğu zaten yok ettik... 'Komşu komşunun külüne muhtaç' sözünden selamlaşmamaya kadar geldik işte.

Biz vazgeçilemez sevgilere bakalım; değil mi ama?

Anne sevgisi, baba sevgisi, yar sevgisi... Hadi şimdiden başlayalım o halde gelecek yılın reklamlarına...

'Babanızın değerine uygun hediyeler mağazamızda. Falanca karta filanca bonus. Koşun!'

'Geceleri sizler için uykusuz kalan annenize en güzel hediyeler bizden.'

'Otelimize bir geceliğine birkaç yıldız daha kattık. Sevdiğinizi yıldızlar arasında ağırlayın'

'Vah!' derim, sömürülen duygu dolu, sevecen, güzel yüreklere...

'Yuh!' derim, insanların duygularını sömüren kapitalist zihniyete...

18 Haziran 2017 5-6 dakika 45 denemesi var.
Beğenenler (1)
Yorumlar (2)
  • 6 yıl önce

    Günün yazısını ve yazarımızı kutlarızud83eudd20

  • 6 yıl önce

    Ne kadar doğru ve yerinde tespitler ile klasik bir Babalar Günü yazısının dışına çıkmışsınız ki gayet kayda değer. Dünya da bu kadar yokluk yoksulluk, savaş var ve o savaşlarda babasız kalan binlerce yüz binlerce çocuk. Onlar istemez miydi babalarının yanaklarını sıkmasını, onlar istemez miydi babalarına yarım elma gönül alma ufacık da olsa bir hediye almayı? Cevapsız ve hüzün verici sorular bunlar gerçekten. Ama kapitalizm böyle istiyor, bu özel günlerde gıdım gıdım biriktirilen paraları har vurup harman savurmamızı istiyor. İnsan hiç babasını bir gün sever mi, canı ne zaman isterse o zaman hediye alır götürür babasına verir. Çocuklar ne zaman babalarının hakkını ödeyebilirler ki? Ancak ancak kendi çocuklarına bizim de onlara davrandığımız gibi, iyi insan olarak yetiştirirler ise çok az bir kısmını ödemiş kabul ederiz. Yoksa ne annelerimizin ne de babalarımızın haklarını ömrü billahi ödememize imkan ve ihtimal yok. Kur'an da ki ayetleri bilenler bilir ki mealen ''Anne ve babanıza öf bile demeyiniz.'' buyruluyor Yüce Yaratıcımız Allah.cc tarafından... Kutluyorum Turgay Bey Babalar Gününün şanına yakışan güzel bir yazı olmuş...👍