Bahar'ın Tadı Bu

Bahar'ın Tadı Bu



Baharın yeni yeni demlerini yaşıyoruz daha. İklimler sevdalar gibi sürekli değişiyor. Baharın tadına varalım derken, yağmur sevişmeleri yaşıyoruz sokak sokak. Ve hiç ummadığımız anda yakalıyor bizi sağanak. Aslında değişen; zaman dilimlerinin arasına sıkıştırılan o asu kıvamındaki tavırlar. Her şeyin bir bedeli olmalı değil mi? Yağan yağmur'un ardından güneş açacağını bilmemiz, illa müneccim belgemizin olduğunun ispatı değil. İşte bahar'ın da bize bu denli oyunlar oynaması alışılagelmiş bir şey değil...

Cemrelerin düştüğü; hava, su, toprak bizleri büyük sevince boğuyor değil mi? Gazetelerden okuyoruz cemrelerin düşüş günlerini. Bu gün ilk cemre ?havaya' düştü. Birkaç zaman sonra aynı haber ve bir tek yeri değişen kelime ?su' oluyor ve daha sonra ?toprak'...

Kekik kokulu çayırlar neleri anımsatır bizlere? Bir piknik havası? Sevgili gezmeleri? Arkadaş eğlenceleri? Ya da yalnızlık? Hangisi?

Cemreler düştüğü beridir bir aşk havasının olduğu apaçık belli aslında. Çarşılarda, mağazalarda veya bir parkta sevgiliye rastlamanın ve onlara bakarak ah çekmenin en güzel tadır bu saydığım yerler. Bizler hep ?ah' çekmek için gitmez miyiz oralara? Eminim birçoğumuz bu soruyu kendimize çok sormuşuzdur ve kendimize verdiğimiz cevaplar hep aynıdır; neden benimde bir bahar'ım olmadı? Yâda bahar'ım neden yanımda değil?

Böyle düşünenler için bahar aslında hoyratça geçer. Rüzgârlar ne kadar sıcak esse de biz hep üşürüz. Üşümemiz deli olduğumuzdan ve ya hasta olduğumuzdan değil, bahar'ın bize uğramadığındandır. Oysa güzel geçen günler bizim için ağrılı ve sancılıdır. Çabuk bitsin ister kimilerimiz yaz aylarını, kışları daha çok severler, çünkü kışlar bir uyku mevsimidir sevgililer için. Veya kahve içme mekânlarıdır. Sevgi; bahar'ın o eşsiz tadında çıkar oysa. Kekik kolu çayırlara saldık mı duygularımızı, her şeyi ile kendimiz özgür bırakırız. Bir gevşeme başlar iş yaşantılarımızda bir koy vermişlik...

Akşamüstü kahvemi yudumlarken, yağmur damlasının camıma pat diye şiddetli bir sesle düşüşü ile yazıyorum bu satırları. Camımı araladığımda; kekik kokulu çayırların yerini mis gibi toprak kokusu aldığını büyük bir haz ile hissediyorum. Dışarıda top oynayan çocuklar çoktan hapsetmişler kendilerini perdelerin arkasına. Perde aralığından bakanlar şanslı, ama bakamayıp da üstü başı kirlendiği için fırça yiyenler için aynı şey söz konusu bile değil...

Kahvem usulca köpüklerini bardağın dibine saldıkça, dudaklarımda bir konur rengi ve dişlerimin arasında beyazları siyaha kaplayan kahve kırıntıları.

Doludizgin geçen bir bahar tadı var diyemem bu aralar. Denge bozulmuş anlaşılan. Kriz bir hayli etkilemiş olacak ki Türkiye'yi ne ?one minuet' ler nede ?teğet'ler sorumlu bozulan dengenin bize karşı aldığı tavırdan. Anlaşılan bu bahar, sancılı geçecek. Bir bahar hatırası fotoğrafı diye çektirdiğimiz resimlerin yerini, yağmurluklarla poz verdiğimiz bir ağaç altı soluklanmaları alacak. Ve artık bahar kampına gidenler, yanlarına olmazsa olmaz olarak şemsiye ve yağmurluk alacaklar. Ve güneş kaçar kaçmaz bulutların yanından, herkes yemyeşil alanlara bırakacak kendini. Ve bahar kısada olsa yaşanılacak...

Umarım bir daha ki bahar'a, Bahar'larımızla birlikte, kekik kokulu çayırlarda alırız soluğu. Ve kampa giderken bir bavul fazladan alıp, içine şemsiye sıkıştırmak zorunda kalmayız inşallah. Ve ne olursa olsun, yaşadığımız mevsimin bir adı var ?Bahar'.

Ve her şeye inat iki üç cümle ile seslenelim tabiat ana'ya ki bize kırgınlığı bir sonraki bahar mevsimine yansımasın;

Bahar, tüm güzelliğin ile yinede hoş geldin...

25 Nisan 2009 3-4 dakika 49 denemesi var.
Yorumlar (1)
  • 15 yıl önce

    Baharın tadı ne denli olursa olsun tabiat ana'ya bir kezdaha teşekkürler...