Bana Bir Masal Anlatır mısın Anne?

Ben yine çocuk olsam, dizlerine yatsam. Ya da süt kokulu göğüslerine koysam başımı. Sen bana masal anlatsan, anne.

Bir varmış, bir yokmuş la başlamasın ama ne olur. Öylesine sevmez oldum ki o iki kelimeyi. Var ve yok. Kim var? Kim yok? Hiç bilemedim. Acaba sen mi bana öğretmedin anne? Yoksa ben mi seni dinlemedim, can kulağı ile? Her neyse; sen o cümleyi söyleme yine de.

Çok sevmesin kızla oğlan birbirlerini, olur mu anne? Hatta hiç sevgili olmasınlar. Sevgi, hep canımı yaktı anne. Biliyorum sen bana öyle olur dememiştin. Kızma, yalan söyledin demiyorum sana. Belki ben bilemedim yaşamasını? Ben yanlış anlamlar yükledim? Ama kim ' Seni seviyorum ' dediyse, beş dakika geçmeden canımı yaktı anne. Kulaklarım bile korkar oldu o cümleden. Yüreğim, çekingen. Sana nasıl söylerdim? Yapma anne. Her duan öyle başlamaz mıydı? ' Tanrım, kızlarımın kıymetini bilecek, üzmeyecek, çok sevecek insanlar çıkart karşılarına. ' Çıkmadı işte, ne yapalım? Yok, hâşâ Tanrı'ya niye sitem edeyim? Olur mu öyle şey? Mutlaka çıkmıştır da ben yaşamasını bilememişimdir. Biliyorum anacığım, sen bize sevginin en güzelini öğrettin. En doğrusunu yaşattın evimizde. Ama bak, beş parmağın beşi bile aynı değil. Demek ki her şey öğrenildiği, öğretildiği gibi yaşanamıyor. Üzülme, kıyamam sana. Arkadaş olsunlar? Arkadaşça, dostça sevsinler birbirlerini, olmaz mı? Hem hiç ayrılmazlar o zaman. Hiç üzmezler birbirlerini.

Gökten üç elma da düşmesin. Gökten ne düştüyse başıma hepsi taştı anne. Yok, kanatmadı, merak etme. Öyle bildiğin kaya parçası değildi. Mecazi anlamda dedim. Hani sen derdin ya hep ' Muhallebi yesem, dişim kırılacak ' diye? İşte onun gibiydi benim de söylediğim. Elma düşen var mı? Bilmiyorum ama bana hiç denk gelmedi, o elmanın bir tanesi bile.

Bana öyle bir masal anlat ki...

Neden sustun anne?

İstediğim gibi masal mı yok?

Boş ver, adı üstünde ' Masal ' zaten. İnanacağım günleri çoktan geçtim nasılsa.

Öyle güzel öğrettiler ki, sevginin, aşkın, seni sevi yorum'un masal olduğunu; sen bile şaşar kalırsın, anne.

Ama ben yine de dizlerine yatayım. Sen saçlarımı okşa. Sevgiyle okşanmayı özledim anne. Yumuşak bir elin dokunuşunu özledim. Öyle sert dokundular ki bedenime, anneciğim. Her yeri yara, bere içinde.

Ya da süt kokulu göğsüne yaslayayım başımı. Sen şefkatle sarıl bana. Şefkatle sarmalanmayı özledim anne. Üzüntüsüz sevilmeyi özledim. Canım yanmadan sevmeyi. Ninem kırk yama yapardı, hatırladın mı? Yüreğim aynı öyle anne. Artık yamayacak yeri bile kalmadı. Ruhumu ise hiç bulamaz oldum.

Çok yorgunum, canımın parçası anam...

Biraz dinlenebilir miyim sevginle?

Seni seviyorum, diyebilir miyim?

Korkmadan söylemeyi öyle özledim ki, anne...

07 Mayıs 2010 2-3 dakika 42 denemesi var.
Beğenenler (2)
Yorumlar (3)
  • 14 yıl önce

    Eser Akpınar'ın çok güzel yazılarından bir tane daha okudum. Haftanın özelliğine göre güzel kaleme alınmış, okuyanı sıkmayan bir deneme olmuş.

    Tebrik ediyorum...

  • 14 yıl önce

    Teşekkür ediyorum Turgay Bey. Eski bir yazımdır ama güne uygun düştü, dediğiniz gibi. Saygılarımla.

  • 14 yıl önce

    lale devri aşkları yok artık

    teknoloji aşkları böyle en son söylenmesi gereken o iki kelimeyi

    en başta pat diye söyletiyor,insana en yakın dostu annesidir

    ve en gerçek seni seviyorum kelimeleride anneye sarfedilen annenin sarfetiğidir gerçekten

    çok güzel olmuş eline sağlık

    sevgiyle kal