Bayram

Biz büyüdükçe, bayramlar gözümüzde ünvanlaştı. Büyümek adına bedenimize eklenen her hücreyi mutsuzluk devraldıkça bayramlar sıradanlaştı. Gözümüzde ramazan bitişi, ya da bir sürü hayvanın kesildiği gün. Gönlümüzde ise derin bir iç çektiren, uzanamayacağımız kadar eskide kalmış bir anı. Eskiden bayram deyince, gece uyku tutmazdı bizi. O küçük yüreğimizin kıpırtısı, göz kapaklarımızın kapanmasına mani olurdu. Ertesi gün yemin törenine çıkacak acemi asker gibi bayramlıklarımız yanı başımızda uyurduk. Sabahın ilk çıtırtısında üniforma giyer gibi bayramlıklarımızı giyerdik. O zaman öğrenmiştik aynada poz vermeyi, kısacık saçlarımıza şekil vermeyi. Anamın, babamın, nenemin ellerini öperdik. Özellikle önce nenemin. İlk o öpülmezse masmavi gözleri hemen nemlenirdi. Hem onun emekli maaşı vardı. Günler öncesinden yazmasının içine istihkakımızı ayırırdı. O yıllarda benliğimize işlenmiş para sevgisi ve sonra adına kapitalizm dediğimiz düzen. Ana yüreğiyle kurulmuş yer sofrasında, kuş öğünü kadar yer hemen kaçardık. Belkide bayramdan bayrama gördüğümüz çikolatalı şekerlere yer kalsın diye. Sonra sokakta bulurduk kendimizi, güneş batana kadar gelmeyesiye. İstikamet hısım-akraba, o dar ve samimi sokaklar. Zaten herkes hısım, sonradan hasımlaştık biz. Para gördükçe bu küçük balıkçı ve süngerci köyü, yeni evler yapıldı eskilerinin yerine. Ev, evden uzaklaşmadı, lakin yürek yürekten uzaklaştı işin içine menfaat girdikçe. Neyse.. Bayram adımı, arş. (AD)

30 Ekim 2012 1-2 dakika 2 denemesi var.
Yorumlar