Belirsizlik Karmaşası
Karanlığın içinden geliyorum, kapama gözlerini.
Bulunduğum ortamın benliğime verdiği rahatsızlıktan ötürü kim özür dileyecek bilmiyorum. Kulaklarımda gereksiz insanların gereksiz zırvaları, dudaklarımda paketimdeki son sigaranın tadı... Bir boşluk mu içinde bulunduğum, bir belirsizlik mi yüreğimi kavuran?
Tam da şu anda gitmek istiyorum lakin bedenim tutsak bu şehre. Başkent demişler ama boşkent burası. Bomboş. Bombok. Dışarı çıkıyorum, iki tur atıyorum. Ne gri, ne soğuk. İçim gibi. Beni tamamlıyor bu şehir tamam da, neden sıkılıyorum o zaman?
Tanrılar düşerken içime, sen geliyorsun aklıma. Ne güzel de düşmüştün gözümden. Öyle muhteşem gittin ki, dilim tutuldu, 'Gitme' diyemedim. Elimden ne gelirdi? Hangi sözcük buzları eritirdi? Hiçbiri. En iyisi izin vermekti. Verdim. Gittin.
Buz şatolu ülkelerden geliyorum, çekme ellerini.
Hava soğukmuş, sıcakmış ne fark eder? Benliğini, vücudunu, tüm kılcallarını titreten biri vardır illaki. Kelimelerim uzun zamandır toplaşamıyor senin etrafında. Adına şiirler yok zulamda. Adına sözler kurulmadı hafızamda. Olmayacak konuşmaları tekrarlamadım hiç. Hiç ama hiç acımı dindirmeye çalışmıyorum, inan bana.
Şimdi ne yapmalı? Sonbaharı mı beklemeli, buralardan mı çekip gitmeli? Kimden kaçar insan? Çevresinden mi, kendinden mi? Ben içimdeki senden kaçıyorum, rotam yok. Dümenim kırık. Denizim dalgalı.
Sonuç mu? Sonucu yok bu savaşın. Ama kanlı biteceği belli. Ya sen terk edeceksin bu bedeni, ya da ben. Önyargılarım hiç yanılmadı. Sanırım vaazlarda adı duyulacak kişiyim ben.