Ben de Bir Düşünürüm

Canım bir düşünürüm derken, anlayın işte 1 rakam ile ve yazı ile bir, onu düşünürüm. Siz de tutup bana ''Düşün düşün bo... ur işin'' demeye kalkmayın bozulurum billahi... Bu saatten sonra Aristo gibi, Descartes gibi, Jean Paul Sartre gibi, Uzaylı Mustafa Topaloğlu gibi düşünür olacak halimiz yok. Bizim çapımızda, yarı çapımızda onları yakalamaya yetmez...

Biz olsak olsak Zihni Sinir gibi ya da tarafsız taraftar Eğri Bodik gibi, hadi onu da geçtim belki En Kahraman Rıdvan gibi ya da Eşofmanlı Şevket Hoca gibi bir düşünür oluruz. Biz de böyle aga... Düşün düşün nereye kadar be dostum, sonra kafayı da yiyor insan. Limon mu? Var var, hiç eksik etmeyiz onu yanımızdan, kafayı yiyeceğimiz zamanlarda...

Neler neler takılıyor aklıma bir söylesem dudağınız uçuklar billahi... Hemen başlayalım o zaman ''Karga karga gak dedi, çık şu dala bak dedi, çıktım baktım o dala bu karga ne budala.'' Hayır karga da niye diğer kuşlar gibi cik cik cik diye ötmüyor da illa gak gak diyor? Ayrıca bir karga gak derken, diğer kargalar ne diyor, birbirlerini kargatulumba yapmıyorlardır sanırsam...

Şimdilerde düşünce okuma üzerinde çalışılıyor. Yani bir oda da hiç konuşmadan karşınızda ki bir kaç kişi ile bakışlardan anlam çıkartarak haberleşeceksiniz. Türk filmlerinin meşhur anekdotu idi mutlaka duymuşsunuzdur ''Sen sus gözlerin konuşsun.'' derlerdi... İyi de adam ya da kadın körse? Amaaan düşündüğünüz şeye bakın, bir araba çarpmalık işi var o gözlerin, hemen açılıverir... İzleyin anacığım eski Türk Filmlerini, görürsünüz...

''Bu gün açız yine evlatlarım diyordu peder.'' Bu da ta ortaokul yıllarından Türkçe Kitabında ki bir okuma parçasından çarpıcı anekdot. Demek ki o zamanda insanların karnı zor doyuyormuş, onu mu anlamalı... Boşuna dememişler ''Fakirlik zor zanaat.'' diye... Fakirlik zorda zenginlik kolay mı? Dünya kadar servetin olsun ama sokaklarda korumasız dolaşama, içine edeyim öyle zenginliğin, hem de ta ortasına...

Çocukken dıkşin dıkşin diye, duvarların arkasından ateş ederdik o zaman ki arkadaşlarımıza... Keşke ateş ederken düşün düşün deseymişiz... Büyüyünce haylaz zibidi çocuklar olmazdı arkadaşlarımız... Gerçi hangi birinin şimdi nerelerde olduğunu biliyoruz ki... Bir çokları ile kan kardeşi olmuşluğumuz bile olsa, çıkıp gidiyorlar işte insanın hayatından. Kimisi profesör olmuş, kimisi öğretmen, kimisi asker, bir çoğu emekli olmuş. Çevreler değişmiş haliyle... Kırk sene önceki muhabbetleri dostlukları bulmanıza imkan yok.

Biz duvarlarından su tabancası ile ateş ederken, bir de baktık yetmişli seksenli yıllarda bazı abiler, gerçek silahlar ile birbirlerine ateş eder oldular. Yazık ettiler hem kendilerine hem de memlekete, hem de farkında değillerdi oyuna getirildiklerinin. Bir savaşta en çok zayiatı piyonlar verir her zaman, oysa ki galibiyet ile övünen her zaman şah, vezir, başta ki kumandanlardır...

16 Ocak 2021 2-3 dakika 1372 denemesi var.
Yorumlar