Ben Şahittim

insanın hayatında vazgeçemediği dostları vardır. her sıkıntısını paylaştığı, beraber her türlü zorluğa göğüs gerebilecek, aynı yükü omuzlayabilecek dostları vardır. çocukken aynı mahallede büyüdüğü, aynı sahada top koşturduğu, aynı okullara gittiği, aynı anda sigaraya başladığı, aynı dönemlerde aşık olduğu dostları...

alper de benim için az önce bahs ettiklerimden (hatta bahs edemediklerimden) bir parçaydı. babasının tayini çıkmıştı, ülkenin bir ucundan ta buralara kadar gelmişlerdi. o zamanlar ikimiz de çocuktuk, yabancı olduğu için pek arkadaşı yoktu. bir gün mahalledeki çocuklarla sokakta top oynuyorduk, melul melul bizi seyrederken gördüm onu, utangaçlığı yüzünden okunuyordu. heralde komşumun birine misafirliğe gelenlerin birinin çocuğudur diye düşündüm. sonra ertesi gün yine gördüm onu. yanına gittim ve sordum "sende kimsin, daha önce hiç görmedim seni". "adım alper, 8 yaşındayım, babam öğretmen" dedi. "ha yeni taşınmışsınız yani, gel sende bize katıl, öyle medine fukarası gibi durma." dedim.. katılış o katılış bir daha kopadık. annesi Nuran teyze çok güzel kekler yapardı, değişik değişik tatlılar yapar, alperle her fırsatta mutfaktan çalar gider parkta yerdik. sonra Tevfik Crp amca misafirler için hazırlanan tatlıları yedik diye koştururdu arkamızdan, "ulan keratalar bi yakalarsam sizi..." der, daha sonra gördüğünde bizi hiçbir şey olmamış gibi üç beş harçlık verir, "gidinde kendinize bir şeyler alın yaramazlar." derdi. şimdi yaşlandı baya, iki kuruş emekli maaşıyla geçinmeye çalışıyor...

delikanlılık çağımız da epey fırtınalı geçti, artık büyümüştük sakallarımız terlemiş, kanımız kaynamış, aykırı geliyorduk topluma. bir gün alperi fena suratsız gördüm, "lan alp oğlum gelsene, derse geç kalacaz" dedim.. "a... kodurtma dersin, gel kaçalım, biraz dolaşalım" dedi. kaçtık dersten gittik, parkta bir banka oturduk. alper cebinden bir paket sigara çıkardı, "o ne lan"dedim. "al iç, iyi gelir" deyip elime tutuşturdu. o zıkkıma da orda başladık.. neyse. sordum işte;

-derdin ne oğlum, niye böyle değiştin, ne oluyor sana?
-. "Şu 10-b'deki hatun, meltem yok mu, işte o."...
-"ee ne olmuş ona?"...
-"kendisine onu sevdiğimi söyledim." dedi sigaradan derin bir nefes alarak.."
-"eee"...
-"eesi olmaz dedi bana, birbirimize uymuyormuşuz, karakterlerimiz farklı, sen benden daha iyilerini bulursun falan. kafam ona bozuk."

dedi...

sünnet düğünlerimiz bir olmuştu, ailelerimiz birbirine kirve. en değerli dostumdu. benden 2 yaş büyüktü alper. elimiz omzuna attım.

-"boş ver be olum, sana kız mı yok... hem bak caymak yok, nikah şahidin benim tamam mı?"

-"tamam, bende senin ama."
-"hoop lan. ben senin..."

güldük gülüştük. güzel hatıralardı...

askere gitti okul bitince... ben onun bütün hayatına, acılarına, sevinçlerine, aşklarına, yaşadıklarına şahit oldum. o gitti, koca bir millete şehit...

nerden bileceksin ki, "hiç gitmez" dediklerinin, bir gün ölümle nikahlanacağını...

umarım, duyuyordur beni.

"alper davetini aldım kardeşim, büyük düğün düşünmüşsün oğlum, şaşırttın beni valla, demin kanalın birinde 15 saniye anons yaptılar adına".. bekle
kismetse,
geleceğim...

23 Ağustos 2012 3-4 dakika 6 denemesi var.
Beğenenler (1)
Yorumlar (2)
  • 5 yıl önce

    Ne denir ki böylesi acı ve hüzün dolu bir dostun kaybedilmesine😙

    Yine de iyi ki vardı demekten başka👑

  • 5 yıl önce

    İyi bir arkadaş hem kardeştir yerine göre hem de dosttur, sırdaştır. Bir çok şey paylaşılmıştır çocuklukta ve gençlik yıllarında... Kanka da derler kan kardeşi cümlesini kısaltarak. Ölüm hepimize hak olsa bile böyle sevilen bir dostun erken aramızdan ayrılışı tabi ki yerle bir edecek ve de etkileyecektir kişiyi derinden... Ne diyelim takdiri ilahi... Netice de başımıza gelen her şey ilahi bir kader doğrultusunda gerçekleşiyor. Bize de sabır ve tevekkül gerekiyor. Allah rahmet eylesin arkadaşınıza... Hatırları ise hep saklı kalacak tabi ki sizin yüreğinizde...👍