Ben Sana Mecburum

Gizli bir hüzün vardı içinde,sana dair bir şeyler. Çünkü hüznün yakıştığı en güzel yer hüzündü. Tamamen "Ben sana mecburum bilemezsin.".. İki yıl önce bu şiiri ilk okuduğumda tadına varamamıştım anlamanın, ama sonra aşk bana şiiri öğretti, şiiri anlamayı... Senin tek çıkış yolum olduğunun farkına varınca anladım ben sana mecburdum...

Ben sende çok şey öğrendim, çok şey anladım. Yıldızları görmeyi, yıldızları görmek için baş kaldırmayı, bir sokak çocuğunu sevmeyi ve geçmişe saygı duymayı... Ben sende çok şey öğrendim sevgili...

Ben seninle anladım "Denizin mavisi sahteymiş göğünki gerçek.". Fakat ilk zamanlar böyle değildi. İçimde ihtilaller vardı; yorgundum, biraz bitiktim yani. Bir uçuruma beni itekleyen sebebi yargılamadan, kendimi teslim ettim yer çekimine. Düşerken hep bir dal aradım, oysa bir papatyaya tutunmaktı kurtuluşum. Çünkü bir papatya kopmaz, kökler salar toprağa. Sende böyle ol, benim iklimime öyle kopmaz kökler sal ki kıskansın papatyalar, seni tabiat anaya şikayet etsin. Öyle sağlam olmalı ki köklerin hani nasıl desem; her düştüğümde sen beni tutma, ben sana tutunayım...

İşte böyledir benim tutunuşlarım unutulmuşluğumun ortasında, şikayetlerimin dilsiz kaldığı o yalnızlık saatlerinde, senin hayalinde o siyah saçlarını okşar dururum. Kimsesizliğime koşuşum, sağ olsun her yorulduğumda düşmeme sebep olur. Bu kent yalnız bırakır beni. İnsanlar yabancılaşmaya başlar, maskeli sahte mutluluklar arar herkes. Bense yeni yaşantılar kurarım kendime. Hepsinin içinde bir parça ben olurum, bir bütün sen. Ben de ayrı zamanlarda, ayrı yerlerde çıkarım karşına. Kimi zaman dolunayın altında bir gece vakti, kimi zaman yağmurun altında bir rüzgar gibi...

Öyle yada böyle, doğru zamanda veya değil, sessiz veya çığlıklar içinde anlaman gerekli bir şeyi: "Ben Sana Mecburum Bilemezsin..."

11 Ocak 2010 1-2 dakika 5 denemesi var.
Yorumlar