Ben Sana Susuyorum

Yalan dünyanın yalan işleri ve akıp giderken zaman ben sessizce izliyorum avuçlarımdan kumtaneleri gibi akan gençliğimi... Bazen bir zırhın içine saplanıp kalıyorum, çekiyorum elimi eteğimi tüm boşluklardan ve karanlıkların ortasındaki beni izlediğimde acıyasım geliyor içimdeki pis sakallı yazara... Sokaklarda geziniyorum boş boş, bakıyorum insanlara her birinde ayrı zamanın maskeleri, kimileri gülüyor kahkahalarını boşluğa savurarak, kimileri bir köşe başında durmuş elindeki sigarasından çekerken içine dertlerinin ziftleşmiş hüznünü, duman duman gökyüzüne yükseliyor kendinden geçerek ve ben usulca aşk kırıntılarını arıyorum basit bir bakışta. Kimileri sevdiklerini söylüyor karşısındaki insana ve yan masadaki kırmız elbiseli kızıl saçlı kadının rüyası usunda gizliyken, nezaketen dinliyor öylesine ve söylediği yalanların kendisinden başkasının inanmadığını bilmek istemiyormuşçasına devam ediyor ardı sıra sıralamaya... Bir kadın ağlıyor, kendi kadınlığını unutarak ve ellerinin içinde sevdiği adamın sıcaklığını bulamadıkça şeytan musallat oluyor ona, isyanları bir inci gibi sıralıyor gözlerinden akan yaşla... Kim oynamıyor ki bu hayat sahnesinde kendisine özel dikilmiş bir elbise gibi giydirilen rolü?

Çok şey mi istedim diyorum kendimce, bazen geç kalmışlıklarım oldu yaşamın içinde, babama geç kaldım mesela ve her karşıma çıkan insan suratıma bir tokat gibi indiriverdi geç kalmışlığımı, hani nasip kısmet işleriydi ya bu işler, geç kalan ben miydim yoksa nasibim diye benim için seçilen ruh muydu geciken... 'Bir mürüvvet gösteremedin adamcağıza' söylemleri içinde suya karışan isimsiz bir madde gibi karışıyorum şimdi yalnızlığıma akarak. Elimdeki telefon kimsesizliğimi haykırıyor, kayıtlı yüzlerce isimle birlikte. Menfaatperest insanlar kendine yontuyor hep elindeki odunsu yaşamın uçlarını birinin canını yakmak adına sivreltirken... Canım yanıyor içten içe ve ben haykıramıyorum içimde bir dağ gibi büyüyen yokluğumu. Kimileri düğün dernek derdindeyken bile, o muntazam anlarının hazzını yaşayamıyor hayatın kredisinin kendilerine ne kadar pay ayırdığını düşünerek.

Bir kadın kendi ayakları üstünde durmaya çalışırken, birileri olmayan hesapların peşinde dolanıyor aidiyetini bulmak için belkide... Suskun bir çığlık yükseliyor gecenin ortasında yanında tüm arzularına cevap bulmuş huşu içinde uyuyan adama bakan kadından ve kendi içinde arıyor geçmişindeki o şen şakrak küçük kızı. Artık büyüdü o ve beklentilerinin aslında beklediği gibi çıkmaması nedeniyle hüsrana uğrayan bir insanın yıkılmışlığını yaşıyor bulutların rengini griye boyayarak... Kadınlığını unutuyor, kendini kendinden sonra yaşantının içinde elinde kalan evlatlarına adarken... Aslında o da çok şey beklemedi hayattan sevilmekten başka. Sevdiği kadar sevilseydi, mutluluk dökülürdü zil çalan eteklerinden. Ama şimdi kendisine yapılan kötü davranışın ardında, ihanetperver sevgilisinin yaptıklarını unutmaya çalışıyor savaşların en büyüğünü ruhuyla vererek... Ne kadar fedakâr olduğunu düşünürken, birazcık fedakârlık yapsaydı keşke sevdiğim diyor bıçak gibi keskin düşüncelerinin içinde 'Birazcık fedakâr olsaydı da sevseydi beni, bir eşya gibi görmeseydi keşke.'

Geçmişinde unutulan dost siluetlerini ortaya çıkarmak için çaba gösteriyor zaman zaman insan, geçmişinde tebessümünü unutmadığı birini arıyor 'Hatırlar mısın seninle sahilde çay içmiş, ağlamıştık sahile vuran dalgalarla' diye... Kendi silinmiş tebessümünü arıyor başkalarında ama bulamadığında gecelere saklıyor acısını yavaş yavaş.

Tiyatronun perdeleri aralanıyor usulca, bir akşam yemeği, çocuklar anneannelerine gönderilmiş ve masanın iki yanında yalnız iki ruhu oynuyor aynı çatıyı paylaşmalarına rağmen iletişimsiz kalan insanlar... Yemekler yeniyor, çaylar içiliyor ve geriye bakıldığında paylaşılmamış hiçbir anının kalmadığı anlaşılınca kadın, yalnızlığını gömüyor köpüklü bulaşık sularına adam hayallerini aradığı dizilerde arıyor kendini boş boş bakarken ekrana... Eee, ne yani gecemiz bitti mi, hiçbir şey kalmadı mı aşktan geriye, hiçbir şey kalmadı mı paylaşacak bir şey, hani bir zaman önce ortak paydalarımız vardı bizi biz yapıp buluşturan...

Hataları oluyor insanın, emekleri kalıyor birilerinde alınmak için ahirete emanet edilen, sonra sırtındaki hançerler çıkarılıyor bir bir dostlarca saplanan hançerlerin izlerini görmezden gelerek, can kırıklarını topluyor yalnızlığın ortasında bir kadın, içindeki ses tekrarlıyor cümlesini 'Oysa ben onu bana ihanet etmesine izin vermeyecek kadar çok sevdim sadık bir aşkla... O ise...'

Aynalara bakıyor çıplak hüznüyle, gözlerinin güzelliğinden eser kalmamış geçmişten şimdiye, çizgiler belirse de yüzünün güleç coğrafyasında, saçları çektiklerini ve yaşadığı o içsel acılarını ele veriyor kirlenmeyen bir beyaz ile...

Bir kadın ağlıyor gündüz vakti, sırf bir evlat veremediği ve çorak tarlalara benzetildiği için, bir zaman önce kendini elinin tersiyle iten ailenin içine girdiği için... Peki ya inancıyla yaradandan gelen bir sınavın içinde bu yaşadıklarını kusur olarak olur olmadık yerde söyleyen insanlar yaşasaydı o anları kendileri ne yapardı diye merak ediyor, sonra alnının düştüğü secdeden kalkınca ellerini açıp yuvasını ayakta tutacak bir can dilerken gözyaşlarıyla, yaşanan onca ihanete rağmen silip atacak bir ruh isterken, kendisi içinde yitenlerinin farkında olmuyor. Yokluk her daim var bu zamanda varlığının kıymeti bilinmezken. Birileri kendini ararken dermansız mısralarda, birileri arzularını söndürecek birkaç mısra arıyor, içinde mutluluk gizlenen ve mutlu bir sonla biten hikâyede...

Ben ellerim sensizlik kokarken, gözlerimde gizlediğim hayali kimselere göstermeden saklıyorum sevdanı içimde ve susuyorum adını, ben sana susuyorum, sen kim bilir nerelerde sulak isyanların koynunda nehirlerde yıkanıyorsun. Ben sana susuyorum. Sen kendini bulamıyorsun gözlerimden dökülen yaşların içinde... Aşk kavuşmasızdır sevgili, kavuşmalardan geriye kalansa hüzünbaz birkaç mısradır işte...

14 Mart 2011 5-6 dakika 49 denemesi var.
Beğenenler (1)
Yorumlar (1)
  • 13 yıl önce

    yazınız içimi acıttı inanın.....herkes birşeylerin peşnde..kimi sevginin,aşkın..kimi mutluluğun kimi sağlığın...kimi huzurun kimi yiyecek ekmğinin peşinde....dünya herkese adil davranmıyor ve herkese itadiğini vermiyor ne yazıkk ki..kutluyorum...👍👍👍😙😙