Bence Yazmak;
Satırlarmı, mısralarmı diye düşünürken. Uzayıp giden cümlemin satırlara sebep olduğunu görünce, farkında olmadan yaptığım seçimimin farkındalığında;
           Anlatmanın
           Kısacık mısralardan kayıp
           Uzun satırlara
           Ve sonuçsuz
           Yol aldırdığına
Vakıf oluyorum bunların hepsine, aslında yazarken. Dökülüp içimden duyguların, noktalar kümesinden şekillere, harflere ve de nihayetinde manalara döndüğüne.
           Akıp gidiyor duygularım
           Kanatlarına asıldığım Anka?nın ardından
           Anka?dan çaldığım bir tüyün ucunda
           Yayılıyor semaya hayallerim
Ve hep böyle olmalı yazmak kendince bir imkansızlığa sarılmalı sıkıca, aniden bırakmayı bekleyerek. Ve de hep yazan âşık olmalı yazdıklarına. En başta kendisi hayran olmalı son noktasını bulabildiğine ve sonraki okuduğunda ne de kötü yazmışım demeli kocaman egosuyla.
           Zaman akarken
           Bir an sonrasına.
           Saniyenin besmelesinde
           Yelkovanın dualarıyla
           Geç kalmamak için.
           Şımarırsa 
           Vazgeçer saniye ve durur zaman
Durduğunda başlar tüm hikâyeler zamanın sonsuzluğunda hayat bulur ve içeriğindeki hayranlıklara sebep imkânsızlık da oradan gelir. Ve şimdi görüyorum da bu zamansız mekânda yani edebiyatta seçilmiyor yazının şekli ve bazen de tamamlıyor birbirini bir kaçı sarmaş dolaş.
           Yelkovanın en güçlü nefesiyle
           Ağır, geç kalmış bir adım daha
           Saniyenin o ince kupkuru dalından
           Hayat devam eder kaldığı hatıradan
                                                                                                               Mustafa Akkoç
