Bilemezsin

Sabah çökmüş üzerime, gözlerim çapaklarla boğuşuyor. Kalkamıyorum yine, yine üstümde bir sersemlik bir vurdumduymazlık. Ne gün be! Diyeceğim bir gün olmayacak galiba, savsakladım bütün işlerimi. Bütün günü sensizliğe adadım be sevdiğim sadece sana...
Gidemeyeceğim diyarlara uçtun sen, kollarına atıldın hayatın. Nedenini bilmediğin bir girdabın içinde, sonu olmayan bir boşluğa doğru sürükleniyorsun. Ellerimden kaydın gittin sebepsiz ve bir o kadar da ani. Doğmaz değil mi şimdi güneş buralara? Sen gelmezsin değil mi?

Olmayacaksın biliyorum...

Kan kustum yine geçen gece, ciğerlerim tozu dumana kattı yine. Sensizlik deyince başım dönüyor nabzım düşüyor ve kendime gelemiyorum saatlerce. Gitmek çözümdü senin için, kalıp savaşmak değildi kafandaki muazzam düşünceler, bir türlü yenemedim o kafandakileri hep yenik düştüm bir sıfır, iki sıfır... Farklı yenilgilerle çıktım hep düşüncelerinden. Bir türlü değemedi us'um ücra köşelerine, değişmedin değiştiremedim...

Değişmeyecek biliyorum...

Yeditepe kafayı bulmuş bu gün, karşılıklı kadeh tokuşturuyoruz... Ellerimde ağıtlar, duvarlara dayandı kemiklerim, bıçağım kesti kesecek iliklerimi. Yazamadım seni yıldızlara, gösteremedim her defasında seni semada, elleri açtıramadım sana... Affet...

Görmeyecektin biliyorum...

Bulutlarda saklı gözyaşlarım artık, yağmur olup düşüyorum şehirden şehre... Yoksun tükenmedi bak kalemim, sensizliği de yazabiliyorum, ne güzel değil mi? Gülüşlerin kulağımda, gelemeyişlerin kapının eşiğinde...

Gelmeyeceksin biliyorum...

Gece çöktü yine üzerime, sensizlik yedi tepede. Tüm İstanbul bayrak çekti gidişine, son raunt da yenildik sana, isyan bayrakları ellerimizde. Yeter artık! Yeter! Pes ettik artık yeter! Yeter bu acı, yeter bu gidişiler! Yeter artık yedi tepe, yeter artık İstanbul! Bulutların arasına saklanma vakti artık, hıçkırıklarım bir gök gürültüsü kıvamında. Sağanak bir yağmura şahit olacak birazdan Yeditepe, tozu dumanı sileceğim her yerden. Şemsiye altı öpüşmeler göreceğim, sensiz öpüşeceğim hayalinle.

Göremeyeceksin biliyorum...

Şimdi denizleri çeksem içime, ellerimi açsam kış günü dalgalara sen eser mi matemli gemiler, ya da sen çıkar mısın oralardan. Bir bahar akşamı sert esse de rüzgâr usulca öper misin beni?
Değemez dudakların tenime bilemezsin...
Ölüyorum, son nefeslerim buralarda. Bir sıkımlık canım kaldı Azrail'den önce yetişebilir misin? Sen alır mısın? Canımı. Kollarında ölebilir miyim izninle?
Onu da yapamazsın sen! Bari mezarıma bir kürek toprak at çok gelmezse, bir de fatiha sonra gömün beni âşık olduğum İstanbul'un kollarına!
Sen gelmedin bana ama ben geldim sana İstanbul! Girdim koynuna hadi bu seferde isteme asiyi, hadi sıra sende!

Uğur Zengin

14 Nisan 2009 2-3 dakika 49 denemesi var.
Yorumlar