Bilinmeyen İstek

Hayat bizim misafir olduğumuz bir konaktır.Yani herkes öyle söyler.Benim içinde doğruydu bu tanım.Her insan bunu dillendiriyordu fakat bunun farkına varıp ona göre hareket etmesi gerekirken sanki ölümsüzmüş gibi anlamsız geçiriyordu günlerini.Her gün biraz daha üzüyorduk birbirimizi.Gün geçtikçe yıpranıyor,dizlerimizn üstüne çökmeye başlıyoruz.Her an hayat ağacının bir yaprağı daha solup vazgeçiyor bu hayattan.Hepimizin isteği mutlu olmakken neden hiç kimse gözyaşlarından vazgeçemiyordu ? Dilimizle mutluluğu çağırırken neden üzüntüyü sarıp sarmalıyorduk?


Belkide biz mutluluğu gözyaşında buluyorduk.İstemediğimiz gözyaşları sarıyordu yaralarımızı.Peki gözyaşlarımızı sevmemiz bundandı ya kötülüğe uğramak istemezken kötülüğün özünü içimizde barındırmamız nedendi? Üzüntü ve kötülüğü istemezken bir o kadar da sevmemiz bana anlamsız geliyordu.Hepimiz bir gün ayrılacakken bu hayattan, yaşadığımız her anı hayat ağacının gövdesine kazımak olması gerekmezmiydi amacımız.Biz gözlerimizi yumduğumuzda geriye bu hayata bırakmış olduklarımız kalıcaktı.Belki gelecek neslin minneti belki nefret söylemleriyle uğurlanacağız bu dünyadan.Bizler kanımızdan olmayan biri arkamızdan ağladığında bırakmış olacağız en güzel mirası.Yaptığımız kötülüklerin bedelini ise tek başımıza toprağa kavuşurken ödeyececeğiz.O zaman hissedeceğiz yalnızlığın soğukluğunu.Asıl acı veren gözyaşı o zaman dökülecek gözlerimizden.


Ama işte o zaman bir zamanlar umursamayıp ,zarar verdiğimiz doğanın bir parçasından başka bir şey olamayacak bedenimiz.Ruhumuz ise belki bir gözyaşında tekrar ölecek belki de bir çocuğun hayelinde, bir gülümsemede canlanacak.Ruhumuza tekrar yaşam şansı vermek ona en güzel hediye olsa gerek.Ama bu hediyeyi vermek istiyorsak eğer hala bir bedene sahipken mutluluğu öğrenmeli ve öğretmeli çünkü insan ne olduğunu bilmediği bir şeye asla sahip olamaz...

25 Şubat 2021 1-2 dakika 35 denemesi var.
Beğenenler (4)
Yorumlar