Biliyorum Yazmasanız Çıldıracaksınız Siz de Birileri Gibi

İnternet de yazı paylaşma olayı başladığından beri herkes şair herkes yazar. Kimselerde burnundan kıl aldırmıyor. Ben yoldum desem de burnumda ki kılları, siz de duyunda inanmayın sakın. Bir kaç dakika içinde alta alta iki üç cümleyi şiir zannedip sonrada sayfaya yapıştırdı mı, bir kaç kankasından da ''Vay be koçum, aferin yüreğine sağlık, yürü be aslanım kim tutar seni.'' cümlelerini dağarcığına ekledi mi, yazar veya şair oldum sanıyor bazı arkadaşlar...

Doğal terapidir bazen yazmak, ancak siz de yazmadığınız zaman çıldıracak gibi olmayın sakın. Ara ara dinlendirin kaleminizi ve ruhunuzu, yüreğinizi... Başkalarınında ihtiyacı var ruhunuzun güzelliğine, yüreğinizin saflığına temizliğine...

Sait Faik merhum iyi bir yazardı... Hala da okunur yazdıkları, Türk Edebiyatının kilometre taşlarındandır... Yazmasa çıldıracak kadar bir aşamaya gelmiş demek ki... Kitaplar, kalem, silgi, kağıtlar olmuş en büyük dostu... Her şey onun elinde, eline aldı mı o hükmediyor bütün bu araçlara, itiraz etmiyorlar kesinlikle, hep Sait Faik'in dediği oluyor... Düşünseniz ya karşınızda sevdiğiniz bir insan ve sizin hiç bir şeyinize itiraz etmiyor, ne de sevilir...

Derim ki kendinizi Sait Faik'in yerine koymayın. Onun neler yaşadıklarını bilemezsiniz. Tabi ki sizin de ne yaşadığınızı birebir, bizler, başkaları bilemez. Ancak yazı yazmanın dışında da çok güzel, dostlar ile paylaşılacak hayata anlam katan değerler var mutlaka... Apartman komşunuz ile zaman zaman içtiğiniz bir sabah kahvesi... Sabah inceden gelen bir ezan sesi ile güneşin tepelerden doğuşunu beklemek... Balkonda kuşlara ekmek ıslatıp vermek... Daha da bunun gibi bir çok güzellik dolu dünyada...

Türkiye'nin önde gelen psikologlarından birisi, seneler önce şöyle bir cümle sarf etmişti. ''İnsanlar bize gelip para verip sıkıntılarını dertlerini anlatıyorlar, kimi zaman bir iki seans, kimi zaman yıllarca gidip gelmeleri gerekiyor belli aralıklar ile oysa ki insanlar bize geldikleri kadar samimi buldukları dostları ile de sohbet etseler aşağı yukarı aynı kapıya çıkacak.'' Sevinçlerin paylaşıldıkça çoğaldığını, sıkıntıların paylaşıldıkça azaldığını ne zaman öğreneceğiz, biz insanlar?

Yazın tabi ki asla bundan da taviz vermeyin yine de... Yazmak bir şeyleri aşmaktır. Yazmak çoğu kere okumayı da beraberinde getirdiği için soylu bir eylemdir... Ama yazmadığınız zamanlarda da sakın çıldıracak gibi olmayın. Daha ne güzellikler var dünyada... Akrabalarınız, eşinizi, dostunuz, çocuklarınız, sarılın insanlara, verin elektriğinizi, alın onlardan da karşılıksız sevgilerini... Hayat çok kısa ve ona anlam katmak sizin ve dostlarınızın elinde...

05 Şubat 2020 2-3 dakika 1375 denemesi var.
Beğenenler (1)
Yorumlar (2)
  • 4 yıl önce

    Günümüz genç nesil eleştiriye pek açık değil, ve bu konuda eleştiri yapan bilinçli kişi sayısı da pek az. Sürekli boş beleş pohpolanmak siz de bilirsiniz ki iyi değildir. Nitekim günümüz medyası altında ezilen bir edebiyat için sadece yazmak gerek görüşündeyim. Yazı da lüzumlu olduğu kadar lüzumsuzluk da önemlidir. Edebiyat tarihçileri bu görüşü paylaşır hep. .Sanat artık toplum için değil, şahıs ve bireye ait. Malesef Türkiye'de edebiyat bir kaç günde sırf bana yazar desinler diye yazılan romanlardan ve şiirlerden ibaret. Eskisi gibi kalite bir kitle ile münakaşa etmek ise mümkün değil.Bu sebepten ötürü resim, müzik ve edebiyat kendi kabuğana çekili bir dönem de ve giderek geriliyor. Umarım çok geç kalmadan siz değerli büyüklerim birşeyler düşünüyordur. Saygılarımla Ahmet abim.