Bilmem ki Neden

Polis imdat çığlıklarıyla büyüyordu kalbimdeki bu aşk. Kurtulmak huzurunda el sıkışmak istiyordum vuslat köylüsüyle, kendime kalıp kendimi sevmek istiyordum sadece. Olmuyordu bir türlü, olamıyordu; bilmem ki neden...

Seçtiğimiz hayatların işlenmemiş kader harfleriyle iğneyi batırıyordum kalbime; Oya işliyor gibi aşkı işleyerek; bilmem ki neden...

Gözleri uzaklara dalıp uyku fragmanına beni yerleştiriyor mudur merak ediyordum. Beş saniyelik gişe rekoru kıran aşk hadisesi de olsa acılarım; mutluluk soframda bereketini kaçırmak istemediğim sevdiğim tek o olsun istiyordum.

Yanlışlar şeridinde nişanlanıyordu ergen sevdalılar; ben yalnızca birinin varlığında var olmak hayalimi gerçekten gerçeklere sıçratmak istiyordum.

Yasaklı köyün sultanı gibiydim; elma görevini üstlenmek istemezken hep yasaklanıyordum elmanın çekirdeğine bile. O sevsin, o görsün, o baksın; o alsın sabah sofralarının gönül şenliğine derken bir onun bana kalamadığını, kalbimdeki üflenmiş hasretlerin yine bana çok yakından denk gelişinden biliyordum. Evet, biliyordum. O beni, benim onu çok sevmek ızdırabından kovulmamak İçin direndiğim gençlik günlerimce onların hatırına bile olsa sevmemişti. Yalanlar rüzgarda uçuşan pervanelerin bana zehir saçan niyetleri gibiydi. Vantilatörün önüne geçip kendi yankımı kendime duyurmak gibi bir şeydi... saçma İşte; bilmem ki neden... aşk neden bu kadar yarayı barındırır içinde? Ben buradayım hep senin yanındayım destekleri müptela olmasına sebep olmaz mı? Nereye giderim şimdi ben gönül firari müebbet yemiş yalnızlık yalınlığında? Ben bu kadar çok acımasız olabiliyor muydum? Seversem cennetim, nefret edersem her şeyim olurdu.

Cennet olmak hakkı günlerin en gerisinde ateş ediyor uzuvlarıma, bir kalıyor ona; hep hiç'e ait nefret ettiğim... ne yaparım şimdi ben? Hangi günlerin feda edilmemiş sürprizi olurum onun İçin? yangın var nidalarıyla küçülüyor kalbim; yanarak kendine azaldı sonunda. Bir su dökenim o oldu bir defa, meğer benzinmiş o da İşte... cayırlar sultanıyım şimdi ben; cayır cayır yanmalar sultanı... saltanatında aşk harfleri, sonunda yalnızca yalın hâli... polis imdat çığlıklarıyla vuruyordu aşk kalbime; onda hep o vardı halka açık gönül vecizemin suskun düşen dili... artık o varken ben yokum; o yokken ben sihirbazın kaybetmek hileleriyle uçurduğu her şeyden habersiz güvercin... Kısa ve öz hiç yoktum onsuz diyebilirdim özümü kayıp aranıyor listesinde görmeseydim eğer.

Seni özledim yağmurlarıyla yağıyordu aşk. Şemsiye onu kurtarmasaydı sırılsıklam olacaktı belki de benimle birlikte; yağmur da sözleşirmiş meğer aşk ile, tek olmak şerbeti bana içirilmiş bilmem ki neden...

21 Eylül 2016 2-3 dakika 464 denemesi var.
Beğenenler (1)
Yorumlar