Bir Cümlelik Kadın

Seninle hiç konuşmadım.

Ama seni bin cümlelik suskunluklarla sevdim.


Adını ilk duyduğumda kalbim hızlandı mı, hatırlamıyorum.

Ama bir sabah seni düşünerek uyanmaya başladığımı çok net hatırlıyorum.

Kahvemi içerken dudaklarının kenarındaki o belli belirsiz çöküntüyü düşündüğüm sabah, artık dönüşü olmayan bir yola girdiğimi anlamıştım.


Sana hiçbir zaman “seni seviyorum” diyemedim.

Çünkü bu sözün altına saklanamayacak kadar büyüktü hissettiklerim.

Sana bakarken susuyordum çünkü kelimeler sana yetmiyordu.

Senin varlığın, içinde hiç konuşulmamış şiirlerin yankısı gibiydi.


Sen gülünce içimde eski bir İstanbul canlanırdı.

Henüz yıkılmamış taş konaklar, henüz kirlenmemiş sokaklar…

İçinde senin olmadığın bir şehir hayal edemezdim.

Ve senin sesin olmadan geçen bir gün, eksik kalırdı.


Bir gün, sen bana çok sıradan bir şey sordun.

"Kalemini gördün mü, masada mı kaldı?"

Ben o cümleyi unutmuyorum.

Çünkü o sesin, o bakışın, o anın içinde sonsuzluğu yakaladım.


İşte sen…

Benim için hep o cümlelik kadın oldun.


Beni hiç fark etmedin.

Belki fark ettin de, susmayı seçtin.

Bilmiyorum.

Ama ben senin gölgene bile razıydım.

Yürüdüğün yollarda olmak, bir çay bardağını sana uzatmak, hatta kalabalık bir odada senin sol tarafında durmak bile yetiyordu.


Bir gün gittin.

Belki bir tayin, belki bir tercih, belki de bir başka adam...

Ben o gün ne ağladım, ne sustum.

Sadece içimde bir sandal battı.

Ve içimde bir çocuk o sandalda elleriyle suyu boşaltmaya çalışıyordu.

Boşuna.


Şimdi adını duymuyorum kimselerden.

Belki evlendin, belki başka şehirlerde çoktan unuttun beni.

Ama ben seni unutmadım.

Çünkü seni hiç yaşamadım ki.

İnsan yaşamadığını unutamaz.


Bazen biri soruyor:

"Hiç âşık oldun mu?"

Gülüyorum.

"Bir cümlelik kadına, ömürlük sustum." diyorum.




04 Temmuz 2025 1-2 dakika 49 denemesi var.
Yorumlar