Bir Kış Masalı

   Bir şubat günü çantamda kış güneşi kaldırımlarda yürüyordum...Ne zaman çantamı asacak bir yer bulsam cemreler çoğalıyordu içimde vaktinden çok önce...Tül perdeyi indiriyordu ruhum içindeki kışları silkelemek için. Yüreğimi yasladığım ağaç en kalın dalını eğiyordu önüme. Dallı budaklı masamda dün, bugün ve yarına dair notlar duruyordu. Kışın tortusunu eliyordu her bir cemre şimdiden...Bahara ne kaldı ki şurada? Kuşlar ekmek telaşındaydı bense yüreğimdeki kırıntılardan bir şeyler yapmak istiyordum...Kuşlar yüreğimdeki son kırıntıları da yiyecek diye korkuyordum...Çantamda taşıdığım kış güneşi ve yaslandığım ağaç. Kış masalımın dünyaya açılan tek penceresiydi ikisi de...Evet kuşlarla arkadaştım ve aynı dalı paylaşmak mutluluk veriyordu çoğu zaman...Ama kuşların yüreğimi yem niyetine tırtıkladığını düşünmek ürkütüyordu işte...Bilirsiniz yürek bu, başka hiçbir şeye benzemez... 

    Tecrübe ağacıma yaslanmış karanfilli çayımı yudumluyordum. Kuşların şarkısında kayboluyordum büyülenmiş gibi...Yaşanmışlık ağacım en kalın dalını bana sehpa niyetine uzatırken, vefayı alıp gagasında uçmasın diye kuşlar, sıkıca sarılıyordum dostluk dalıma...En sağlam dostlukların en kalın dallardan göğe doğru uzandığının bilincindeydim evet...Cılga yollardan, ince dallardan, çalı çırpıdan ruhumu ayrıştırıp geniş düzlüklere çıkmanın telaşıydı her yeni yıl ve cemre dolu bahar... İnsanı sevmenin kendimizi sevmekten geçtiğini söylüyordu ilkbahar. Çiçek açmak için bir çiçek olduğumuzu görmenin vaktiydi her yeni gün. Kardelen, sıkıntılara göğüs geren, can çekişen ruhlarımızın hakkıydı en çok, kendi değerini bilmek...Dağlar kızı Reyhan çalıyordu göğün fonunda ve mor reyhanın kokusu hissediliyordu toprağın üstünde...Kızarıp morarmadan, güneşten ışık almadan, kuşlarla şarkı söylemeden, yüreğini her hüzünde ezilmiş, çiğnenmiş hissetmeden doğaya reyhan kokusu yaymak mümkün değildi işte değildi...Kuşların yırtıcılığına aldırmadan, onların şarkı söyleyen yanlarını alıp çantama, yüreğimle ilerliyordum dünyanın üzerinden...Yüreğim dedim çünkü ben sadece yüreğimle adım attım, sisli puslu havalara aldırmadan...Bulutlara bastığımı fark ettiğimde hüzünlerimin göğe bir basamak olduğunu keşfettim yağmurdan sonraki güneşi görmek için...Bahar böyle bir şeydi, ruhların baharı başka neydi ki? 

    Denemenin öyküye çaldığı, şiirin kafiye konfetisi ile eşlik ettiği kış masalının sonunda kimin yüreği donmuş, kimin yüreği yanık kimseler bilemese de kuşlar hiç bıkmadan aynı şarkıyı söyleyecekti her sabah... 

Cemre düşmez her yüreğe

Yürekten sevmeyince.

Bahar gelmez her eve 

Kıymet bilmeyince

Kardan kanatlarıyla gam 

Göklere havalanacak 

Toprağın buharı 

Yağmur olup yağacak 

 Kış güneşi tütecek sobalardan 

Ağacın en kalın dalından sarkacak 

Masal salıncağım 

Nisanı sallayacak 

 Bir kışı daha 

Geride bırakacağım 

Usulca kapanacak 

Tülden perdem

23 Şubat 2022 3-4 dakika 242 denemesi var.
Beğenenler (5)
Yorumlar (1)
  • 2 yıl önce

    Şiir güzelliğinde duru ak köpüklü suların şırış şırıl akışını güzelliğinde bir uslüpla kaleme alınmış bir kış masalı okudum. İlkbaharlara gebe, çiçeklerin kokuları, kuşların seslerine karışan bir doğa harmanlanışı hoştu. Var olun Şule hanımefendi.