Bir Makale Yazmak 4

Bir yazı çalışması adının makale diye başlaması o yazıyı makale kılmaz. Yazılanların tümünün kaynağı hurafe, hiçbir bilimsel mantığı ve tarihi referansı yok. Bir makaleye bilimsel makale demekle o çalışma bilimsel makale olmuyor.

Bilim dedin mi de biraz fizik, biraz kimya, biraz biyoloji, biraz evrim, biraz elektronik, biraz görecelik, biraz kuantum ile bilimsel felsefenin çoklu bağıntın sistematiğini bileceğiz. Hiç değilse makale yazmanın hareket noktası, başarabildiğimiz kadarla bu yol üzerine olmalıdır.

Güncel referansı İncil de Rig Veda da Tevrat ta Zend Avesta da vs. almayacağız. Çünkü bunlar kurucu ve iradi inşanın referansı değil köleci inşanın öznel referanslı uygulama tutumlarıdırlar. Ya da ön yargısız durum içinde bunların akılcı, bilimsel, tarihsel bek raundu olan geri beslenme süreçlerini, ortaya koyacağız.

Falan kutsal söz diyor ki diye başlayan bir çıkarım, artık sağlıklı bir çıkarım olmaktan çıkar. Çünkü hiçbir falan kutsal söz; o dönemde yemek üzerine söylenmiş olsa da o sözü siz bugünkü yemek üzerine denk getirseniz de o söz hiçbir şekilde güncel olaylardaki yemeğe denk gelmez.

Neden denk gelmez? Yemeğin içinde kullanılan margarinle denk gelmez. Yemeğin üzerinde piştiği gereçle denk gelmez. İçindeki glüteniyle denk gelmez. Genetik bozukluğuyla denk gelmez. İşlenmiş ürün olmakla gübre ve hormon kullanımıyla denk gelmez. Üretim koşullarıyla denk gelmez.

O yemeği şimdisi olan üretim tarzı, geçmiştekine denk gelmez. O yemeği ortaya koyan çalışma koşulları ile denk gelmez. Hazır gıda dondurulmuş, şoklanmış, içine kimyasal koruyucular katılmış gıda yiyecek olmakla denk gelmez.

Yiyecek eski lafzı üzerine söylenmekle, o koşulların tüketim tarzına denk gelen sözü, günümüz koşulları içindeki bir ürünün paylaşım koşulları, eskiye denk gelmez olacaktır. O sözün karşılığını güncelde aramak; ancak cehaleti ittifakla olasıdır.

Yine güncelde yediklerinizi sindirememekle ve yiyecekler beraberinde kullandığınız ilaçlarla, günceldeki yiyecekler; geçmişteki yiyeceklerle olan yenme eylemli düşüncesini oluşan sözlere denk gelmez vs.

Şimdi, geçmişte yemek üzerine söylenen bir sözün neresi günceldeki yemeğin hazırlanışına denk düşen söylem ve düşünce olmanın sözü olacaktı. Eğer böyle olsaydı. Bu günkü koşullara denk düşseydi bu kes de o söz geçmişe göre olmamakla, geçmişe denk düşmez olacaktı.

Yani düşünememe ve bilgiden yoksun oluşun fukaralığıyla yazarlık, bedavacılık değildi. Hele de onlarca kişiyi doğru olmayan mantıkla yanıltacağımızın için bu yaklaşım kolektif sorumluluğu taşınamaz bir vicdan muhasebesi olacaktı. Ön yargılara hitapla yazan yazarın daha anlaşılır ve daha çok okunur olacağı açıktı.

Einstein'ın izafiyet teorisi ön yargılar üzerine olmadığı için bilimsel mantığı olmayanlar kişiler için anlaşılır değildir. Bu nedenle halk popülaritesi içinde rölatife kitabı bir tane bile satamazken, cehaletinde birleşilen ön yargılar içeren yazı ve kitapların çok okunup çok satılması bundandı.

Geri kalmış ülkelerde sömürü ve talan yanlısı iktidarlar hep önyargıya hitap eden partilerle ortaya çıkar. Böyle siyasetlerin seçilmişlerde hiçbir donanımı olması gerekmiyor. Eziyet etseniz, ön yargıda ittifak yeterli.

Ön yargıya oy veren cehalet üzerinde birleşmenin yatıştırıcı etkisi ile iktidarlar sanki çok yararlı işler yapıyorlarmış gibi yıllarca iktidarda kalırlar.

İktidarların yıllarca iktidarda kalma sırrı ne demokratik seçimlerde ne çalışmayanın gidip, çalışanın gelmesinde ve ne de cehaleti ittifakın, cehalette birleştiği yer olan ön yargılarına verdiği oy nedenle; halkın iradesinde değildir. İşte demokratik tecelli sanısını veren illüzyon buradaydı.

Oradan buradan söz aşırıp, o sözü başka ön yargılarla donatıp sunmak, yazarlık değildi. Çerçilikti. Çerçi satar. Ama çerçi sattığı hiçbir ürünün düşünsel, fikirsel, eylemsel üreticisi değildir.

Yazarlık başkasının ürünü olan sözlerini taşıyan çerçi olmak değil, en çağdaş düzlemsel referanslarla üretmek, sanat, fikir ortaya koymaktı.

Ve hiçbir makalede bakalım yazar ne gibi imla hataları yapmış diye okunmaz. Sıradan bir yazıda, yazı alıştırması yapan gayretlerde imla gözetilir. Çünkü bu yazılarda gözeteceğiniz başka bir şey yoktur.

Bir yazar, çizer olan eleştirmen de asgariden bunu bilmelidir.

Bir makaleyi ve konuşunu okuyan eleştirmenler de görülmekle en çok tekrarlayan ön yargılardan birisi de yazı anlaşılır değildir demek oluyor.

Doğrudur bir yazı yazar tarafından iyi anlatılmamıştır. Her konu ön yargılara hitap etmez. Ön yargılara hitap etmeme anlaşılamamanın bir başka nedeni olmaktadır. Her konu her zaman her kesin anlayacağı her anlatım kalıbı ile anlatılıp yazılmaz. Bunlar o yazının zorluğunu oluşturur.

Ama diyalektiğin ya da doğanın işleyişine göre veya bizim mantığı oluşturan sistematik kolektif akla göre makalenin anlaşılmaz olmasının bir de diğer yüzü daha vardır. Yani anlaşılmaz olan yazının ters yüzü anlayamamaktır.

İşte bizler bir sorun karşısında yazı anlaşılmıyor diye topu taca atmak yerine; bir de diğer taraftan acaba ben mi anlayamıyorum demek; yazı anlaşılmıyor demenin yanı sıra her zaman eş zamanlı düşünmemiz olmalıdır.

Bir makale de ya da yazı dizisin içinde de'ler ayrı yazılır. Cümleye büyük harfle başlanır gibi gayri ciddi eleştiriler en azından şimdi söyleyeceğim nedenle zorlama ve gayri ciddidir.

İlk durumda bir makale editör yal hatalar yapmak için yazılmaz ve editör yal hatalar bulmak için de kimse makale okumaz.

İkinci olarak metin içindeki de'ler incelenir. De'lerin her ayrı yazılması gereken yerde de'ler her ayrı yazılması gereken defasında mı ayrı yazılmamış; yoksa on kes ayrı yazım veren yerlerdeki de'lerin ikisinde üçünde editör yal bir eksiklik olan imla olarak mı duruyorlardı. Böyle bir muhakeme kaçınılmaz olur.

On kes kullanımı olan içeriğin üçünde böyle bir durum varsa, bir yazara de'ler ayrı yazılmalı demek en hafifinden hadsizliktir.

Bu şu demek, yazıyı eleştiren kişinin makale konusu içeriğinde rahatsız olduğu açıktır. Ama kişi rahatsız olduğu açıklamalara cevap veremez. Kişinin bu şekilde şaşkınlık içinde olması işinin bu rahatsız lığını, bu şekilde dışa vurmasıdır.

Böylesi bir havadan sudan imla denetimi yaparak bir yazarın açığını arayan bir okur, ne ara imla denetiminden uzaklaşıp, mevzuyu ana konuyu anlaşılmaz bulmaya getirdiği ise bir başka bilinmezliktir.

Haydi ben, ayrı yazılan de ve da yazımını bilmiyorum. Her kes gibi ben de yazımı ofis dosyası içeriğindeki "gözden geçir" denen sekmesi ile imla kılavuzuna yazımı denetletiyorum.

Çağımızda bir makale içeriğine imlaca eleştirmen olmak o kadar kolay o kadar basit ve yüzeysel eleştiricilik ki adeta eleştiricilik bile değildir. Ki siz hiç imla bilmeseniz de makinaya imla denetlemesi yaptırıyordunuz.

Hani neredeyse bu tür eleştirmenlere eleştirme kapıları kapalıdır. Ama aynı makinaya şimdilik bilimsel bir yazı çıkarttıramıyorsunuz. Zaten bu tür teknik gelişmeler karşısında bir makaleye salt imla içerenle eleştirici diye katılan bir eleştirmenin eleştirmen olması artık zor görünüyor.

Zaten eleştirilerin çoğu da hiç eleştiri değil. Eleştiren makale içi konuya ne vakıf ne de konuyu anlayabiliyor. Kafasının içinde ne varsa onu sayıp geçiyor. Kafasındakilere uygunluk arıyor. Yazıda kafasındakine yaklaşan bir çağrışım da görse o yazıyı beğeniyor. Kafamdaki fikir doğru mu? Ben yanılıyor muyum? demiyor.

Böyle olunca makaleyi eleştirme konusu içinde çoğu kes o makaleyi fikri bazda anlama düzeyinde olmadığımız gibi imla düzeyinde eleştiri ile de o makale içinde eleştirmen olamayız artık. Güncel teknolojinin imla denetimi içinde olan bir makaleye; imla denetimini yapacak gibi yaklaşım içinde olmamak ta aklı başındaki asgari bir çıkarımdır. Güncel düzlemin referansı içinde olan bir okura bu güncellik kendi kendisini denetlemedir.

Bir okur bundan da habersiz olup hala geçmiş bilgilerin kısır döngüsü ve önyargısı içinde olmasıyla, aksaklık olabilecek durumlara bile hala de ve da' lar ayrı yazılır diyen bir yaklaşımla sürece ilk okul düzeyinde eleştirme getiriyorsa, bu yaklaşım ancak böyle bir eleştirmen olmanın ön yargısını yüklenme içinde olmakla olasıdır.

Yine kişi var iyi imla bilir, makale yazamaz. Veya kişi var iyi makale yazar ama imla bilmez. Makale illa imla göstermek için yazılmaz. Eleştirilerinize bunları akılda bulundurmakla başlanmalıdır. Eleştiri yaparken buraları göz önüne almalıdır.

Ne imla bilirlikler makale yazmaya karinedir. Ne de makale yazma imla bilirlikle karinedir. Uygun olanı her ikisinin de birbirini desteklemesidir. Ama yazılan bir makaleye makale olarak değil de imla olarak bakmak ta bir başka kusurdur. Makale eşittir imla değil ama her makalenin bir imlası bulunur.

Bilim felsefesi içerenle olan fikri yazılar aksine akıcılıktan çok yavaş akışlı duruşlarla, sindire sindire; özümlene özümlese okunur. Bunlar eleştirenim diyenin şiarı içindeki, ön öncelimi olan tutumlar olmalıdır.

Tümden imladan yoksun olmayan bir makaleye yapılan eleştiri içinde, makale imlaya göre olmamış demek; makale içeriğine göre makaleyi konuyu ortaya koyuş bazıyla bu noktadan vuramadım, bari makale içeriğini şuradan (imladan) vurayım demekten öte bir şey değildir.

Bu tür makale konu yazıları içinde anlatıyorum. Alanın baskı ve basıncı içinde o türlü var olamayan bir durum, bu türlü var oluyordu. Bu tür doğal yasanın insan bilinci içinde oluşan izdüşümü de bu gibi bir psikolojik savunmayla, bari imlaca türden bir eleştirmen olayım demekti.

15 Eylül 2019 9-10 dakika 1084 denemesi var.
Yorumlar