Bir Önder Geçti Buradan

Masal kadar eski bir zamandan bahsetmeyeceğim. Yani milattan önce değil yaşananlar. Dedelerimizin bağımsızlık sevdası konu...

Çaresiz bir ulustu onlar. Ne yapacaklarını bilmez halde kıvranan bir yudumcuk umuda muhtaç... Aslında her şeyi yapabilecek kudretteydiler; sadece neler yapabileceğini onlara fark ettirecek bir öndere ihtiyaç vardı. Yani büyüklerdi ama küçük düşünüyorlardı. Değişmeyen tek şeyin değişim olduğunun farkında olan tek O idi. Kalkınmanın da ancak eğitimle mümkün olacağını bildiği için, bu konudaki köklü değişikleri zorunlu kıldı. Kara tahta başına geçerek söylediklerinin lafta kalmayacağını ve bizzat arkasında olduğunu gösterdi. Herkes, her şeye 'Neden?' derken, O 'Neden olmasın?' diyerek işe başlamıştı. Nitekim başladığı işi bitirdi.

O mükemmelliğin temsili, O insanlık örneğinin yaptıkları, üç beş örnekle anlatılabilir mi? Yaptıkları onun unutulmasını önleyecek kadar önemli mi? Elbette! Öyle olmasa, başöğretmenimiz okula başladığımızdan bu yana, bize kitaplarımızın ilk sayfasından gülümsüyor olur muydu? Diğerleri dediğimiz, tarih sahnesinde oynamış pek çok kişi gibi rolünü tamamladıktan sonra çekilip giderdi hafızalardan. O, bu unutulmaz işleri yaparken zorluklar onun gölgesi oldu. Mücadeleyle geçti ömrü. Churehill'in bir sözü vardır: 'Uçurtmalar rüzgârın gücüyle değil, o güce karşı koyabildikleri için yükselirler.' O da bunu yapabildiği için kalplere taht kurmayı başardı.

O'nun aramızdan ayrılışından bugüne değişen ne? Bugünün teknolojisi insanı örtbas edecek kadar ilerlediyse, O'na duyduğumuz minnet, aklımıza geldiğinde iki damla yaş dökmekten ibaretse, en önemlisi oturulan koltukların malzemesi, oturanların fikirlerinden daha kaliteli ise, değişimin lehimize olduğunu savunamayız. Gidişattan memnun değilsek, artık bizimde bir şeyler yapma zamanımız gelmiş demektir. Fakat hepimiz kara tahta başına geçmeye kalkışamayız. İşe onun fikirlerini anlamaya çalışmaktan başlarsak daha çok yol alırız.

Sorun Türkiye ise, çözüm Türk gençleri olmalıdır. Biz çareyi yine ATAMIZIN sözlerinde arıyoruz: 'Türk! Öğün, Çalış, Güven!'

Çalışmaktan korkma! Eğer deve kuşu gibi, çalışmaya gelince kuş, uçmaya gelince deve deyip bahane ararsak savaşa 1-0 yenik başlarız. Değiştirmeye şu anda var olduğumuz yerden başlamalıyız! Gelecek 10 Kasım'larda Atam için saygı duruşunda bulunduğumuzda, başımız önde değil, dimdik olsun istiyorsak, bu düzeni değiştirmemiz gerekiyor. 'İstiyorum; ama tek başıma yetersizim' diyorsak, bir sivrisinekle aynı yorganın altında kalmamışızdır. 'Tamam, başaracağım!' deyip karar verdiysek ve karar vermek başarının yarısı ise, göreceğiz ki sonuç bizi utandırmayacak. Zaten bu konuda Atamızdan da desteği aldık...

'EY TÜRK GENÇLİĞİ! MUHTAÇ OLDUĞUN KUDRET DAMARLARINDAKİ ASİL KANDA MEVCUTTUR!'

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramınız kutlu olsun.

Saygılarımla...

22 Nisan 2010 2-3 dakika 2 denemesi var.
Beğenenler (1)
Yorumlar (1)
  • 14 yıl önce

    Gelecekte bu ilkeleri bu düşünceleri savunanların mahkumiyet sebepleri olsa da...üstümüzde dalgalanan şanlı bayrağın sıcaklığı ile onurlanacağız... Yüzyıllara az geldi ejdadımıza yüz yılları dar edeceğiz bu ulusu tarihte yok etmeye çalışanlara...Sessizliğimiz asaletimizdir...değilse sığmayacak kadar binleriz biz mahpus damlarına... Ne mutlu Türk'üm diyene. Yüreğine sağlık hocam yüreğine.