Bir Pişmanlık Masalı

İşyerinde miskin miskin oturup günün bitmesine kaç saat, kaç dakika, kaç saniye kaldığını hesaplarken çocukluk arkadaşımdan gelen telefon bilimsel çalışmamdan beni koparıp aldı. Bezginlikle açtığım telefonda arkadaşım Hafızcan'ın söylediklerine bir türlü konsantre olamıyorken, söylediği bir cümle yarı kapalı göz kapaklarımın hızla açılıp gözlerimin yuvalarından fırlamasına sebep oldu. Bir hatun kişiden bahsediyordu, tanıştırmaktan, bir gece alem yapmaktan. Allah'ım ne olur şu an uyuyorsam hiç uyanmayayım, hiç bitmesin bu rüya...
Sanırım en son ilişkimi milattan önce yaşamıştım yada artan testosteron seviyemden dolayı milattan önceymiş gibi geldiğinden abartılı bir tepki veriyordum. Önemli olan tepkim değil zaten hatun kişi... Hafızcan' dan aldığım güzel haberlerden sonra bir an önce hafta sonunun gelmesini istiyordum lakin hatun kişinin işi olduğu için daha sonraki haftaya ertelendi her şey. Benden daha önemli ne işi varsa artık.
En son askerlikte şafak sayan ben, günlerin geçip bitmesini bekliyorken yine kadim dostum Hafızcan beni arayıp facebook denen çağın buluşu sayesinde iki, üç kelam edebileceğimizin haberini verdi. Selvi'ymiş adı. Dehşet-ül afetimin ilk resmini gördüğümde vücudumdan bir elektrik akımının geçtiğini hissettim. Düşünün henüz resmini görmüştüm ve cansız fotoğrafından bana akım gönderiyordu, canlısı neler yapmazdı bu Selvi'nin.
Konuşmaya başladık Selvi'mle. Her şeyden sohbet ederek onu iyice tanıma telaşına düşmüştüm ki kısa kısa hikayeler yazdığını öğrendim. Birkaç tanesini okumak istediğimi söylediğimde gelen hikayeler beni yerle yeksan etmeye yetti. Ben masum toplumsal mesajlar veren hikayeler beklerken, okuduğum hikayelerin kadın erkek ilişkilerine ait sansürsüz anlatımlar olduğunu gördüğümde, testosteron seviyem fırladı. İçimdeki cinsel dürtülerimin tamamı kol kola girip halay çekmeye, halay çekerken çığlık atmaya başladı. Derken hafta sonu geldi çattı...
Tüm kişisel bakım çalışmalarımı sonlandırıp nihayet Hafızcan'ın evine gitme vakti geldi çattı. Ne yalan söyleyeyim 36 yaşında bir yığın ilişki yaşamış bir adam olmam rağmen, hala ilk görüşmelerim kalbimde ritim bozukluğuna neden olabiliyor. Bunun nedeni Selvi'mi yoksa kalp içi yollarımda bir sorundan mı kaynaklı bilmiyorum ama Selvi'yi gördüğümde bedenime fazla kan pompalandığı gerçeğini inkar etmeyeceğim.
'Merhaba, ben Selvi.' Dedi o buğulu sesiyle. Kelimeleri nasıl bir araya getirdim bilemiyorum ama beynimin otomasyon sistemi devreye girip
'Merhaba, bende Haydarberk.' Diye kendimi tanıttım ve gece başladı. Gece hızla ilerliyor milli içeceğimiz ayran bardaklarımızdan hızla tükenirken, yeniden dolduruluyordu. (burada alkollü içecekten bahsetmek pek doğru gelmedi) Yaptığım esprilerle Selvi'yi kırıp geçirirken, testosteron seviyem gecenin ilerleyen saatlerinin hesabını yapmaya başlamıştı bile. Şu Hafızcan'da neden kafayı bulup gidip zıbarmıyordu ki?
İşin aslına bakarsanız Selvi'de bir türlü kafayı bulmuyordu. Bir an alkolik olup olmadığını düşündüm, insan o kadar içmeye çoktan sarhoş olur yahu. Kadın dediğin ikinci kadehte çakır keyif olur, üçüncüde 'ay benim başım dönüyor' diyerek kendini kollarıma atar ama bizim Selvi'de hiç sarhoşluk belirtisi yoktu.
İşin doğrusu yalnız kalmak istememin tek sebebi libidom dersem yalan söylemiş olurum. Etkilendim Selvi'den. Konuşması, oturması, kalması yerinde ağırbaşlı olmakla beraber kafa dengi biriydi. Ama gel gör ki bir erkek olarak önce pipim sonra beynim etkileniyordu işte. Bunun için kimse beni suçlayamaz benim genlerime bu böyle kodlanmış ve istesem de değiştiremem bunu.
Nihayet bizim Hafızcan ağanın uykusu gelmiş ve çekilmeye karar vermişti. Onu da anlamıyorum arkadaş dediğin azıcık düşünceli olur ama yok bizimki tüm uykusuz kalma limitlerimizi zorlayıp kotamız dolana kadar eşlik etmeyi düşünecek kadar naif bir insan. Nihayet Selvi'mle yalnız kalmıştık. Kaldık kalmasına da ben bir dedektör gibi onun hassas noktalarını bulmaya odaklanmışken onun uyku modunun sonuna kadar açık olması zoruma gitmedi dersem yalan olur. Gecenin sonucu; ellerimle büyüttüğüm, solar iken dirilttiğim çiçeğim bakımsızlıktan çürüdü.
Her şeyde bir hayır vardır madem şuursuzca sevişemiyorduk oturup sohbet edelim bari dedim. Sohbet sırasında uykusuzluktan daha da boğuk olan sesiyle 'Tercih ettiğin kadın nasıl olmalı?' diye bir soru sordu. Benden en az on yaş küçük olsun, çıtı pıtı olsun, çok şey istemiyorum aslında Jessica Biel görünümlü, İngiliz leydi okullarında eğitim almış gibi hanım efendi olsun diye düşünürken ağzımdan çıkanlar 'Kadın erkekten genç olmalı, yani en azından on yaş kadar genç olmalı ki erkeği kaldırabilsin. Belli bir yaştan sonra kadınların doğurganlık özellikleri kayboluyor genç kadınlarda böyle bir sıkıntı yaşamazsın.' Diye cevap verdiğimde yüzüme doğru hafif soğuk bir esinti hissettim. Selvi'min buz gibi bakışlarıydı bunlar. Ne oldu ki şimdi bu kadına diye düşünürken Selvi'nin verdiği cevapla sarsıldım.
'Haydarberk, ben senden bir yaş büyüğüm farkındasın değil mi?' Aha uykusuzluk ve iniş izni olmadığı için havada kalan uçağım sayesinde pot kırmıştım. Şimdi toparlamaya çalışsam tükürdüğünü yaladın olacak, fikrimi savunsam yanımda ne işin var diyecek. Susayım o zaman ben diye düşünürken 'Ayrıca genç kadının yumurtaları ihtiyarlamış spermleri neylesin' diye lafı soktuğunda iyice boka battığımı idrak ettim.
Söylediklerimi unutması için ona biraz zaman tanımaya karar verdim. Ne de olsa bir şekilde unutacaktı. Daha sonraki hafta Selvi'yle facebooktan biraz yazıştık. Zaman zaman konuşmalar içerisine seksi cümleler katarak onu ne kadar arzuladığımı görmesini sağladım. İlk hafta sonu buluşmaya karar verdik lakin işi çıktı. Sonraki on gün boyunca Selvi'yi aramadım çünkü aramak aklımın ucundan bile geçmedi. Facebook tan ilk yazan ben, ilk mesaj atan ben, ilk arayan ben. Bizlere kadın olarak her zaman erkeğin peşinden koşması gerektiği, erkek olarak ta ilişkilerdeki gidişatın belirlenmesi için meydana getirilebilecek tüm atraksiyonların hayata geçirilmesi içi hareket merkezi olmak öğretilmiş olabilir. Ama ben de insandım ve birazcık ilgi istemek benim de hakkımdı. Ben aramadığımda benim merak edebilirdi mesela yada beni gördüğünde benden önce selam verebilirdi.
Velhasıl kelam Selvi'm ile ilk buluşmamız güzel başlamış fakat bir felaketle sonlanmış olmasına rağmen öğrendiklerim de olmadı değil.
1. Asla bir kadına ilk buluşmada birlikte olmak zorundaymış gibi davranma. (Zaten böyle bir beklentim yoktu ama olsa iyi olurdu)
2. Hadi birlikte olamadın bari yaşını yüzüne vurup çıtır kızları tercih ettiğini söyleme (Ahh Jessica Biel ahh yaktın beni)
3. Asla bir kadını ilgisiz bırakma. (Tabi biz androidiz ilgiye, şefkate ihtiyacımız yok. Kadın milleti işte ver, ver, ver...)
4. Asla bir kadına düşüncelerini olduğu gibi aktarma. (Sonuç olarak tercihlerimi sordu bende söyledim, sanki o an Gerard Butler le beni yanyana koysalar beni seçecek de.)
5. Asla bir kadın unutmaz. (En azından bundan sonra hatırlamaması için bir şeyler yapmam gerektiğini biliyorum.)
6. Özlersin özlemesine de bunu hatun kişiye söylediğinde iş işten geçtiyse işe yaramaz. (Sabahları da zamanında kalkamıyorum zaten hep işe geç kalıp patronun işe en son gelen personel etiketi yapıştırdıklarındanım.)

08 Nisan 2014 6-7 dakika 8 denemesi var.
Beğenenler (1)
Yorumlar (3)
  • 10 yıl önce

    Bir musibet beş çıkarım. Hayat dediğimiz şey tecrübelerden ibarettir. Bu tercübelerin faturası kimine pahalıya patlar kimine pişmanlıklara. Neyse ki ulaşılan çıkarımlar var

  • 10 yıl önce

    neyse ki :)

  • 10 yıl önce

    bizim bakışımızdan bakılmış😆 bir yapıt...ne enteresan... ama % 87 böyledir😂 tebrikler...