Bir Yürüyüş İki Görüş

Sabahları, Balçova Kaplıcalarının bahçesinde yürürüm genelde. Tanımasam da aşina simalarla merhabalaşmayı severim. Gözle veya sözle ve insanların yüzlerine bakıp karakter tahlilini. Tutsa da, tutmasa da... Bir oyun sanki benim için bu.

Çocukluğumda güleç yüzlü insanlar vardı sokaklarda. Gülen gözleriyle huzur, mutluluk dağıtan. Artin amcanın aktar dükkânı sanki mahalle kahvesiydi. Mis gibi tarçın kokusu bastırırdı diğer baharatları... Mahallenin yaşlıları muhabbete gelirdi onun yanına. Arkadaşım Hıranuş Bakır' a bir gün bile sormak aklıma gelmemişti adının neden Hıranuş olduğunu ya da milliyetini... 'Arnavut Hasan' ın sebzeleri çok güzel, ondan alın ...' derdi halam. Öğretmen Okuluna geldiğimizde kocaman kızlardık. Ne alevi - sünni, ne de Kürt - Türk - Laz - Çerkez ayrımı bilmedik. Öğretmen olunca da öğretmedik öğrencilerimize...
Şimdi bakıyorum da: herkesin suratından düşen bin parça. Gençlerin kulağında bir cihaz. Dünyadan habersiz, müzik dinliyorlar otobüste, yürüyüşte. Çoğu vurdumduymaz... İnsanlar tedirgin. Yarınlardan endişeli.
Hani şair ne diyordu: 'O güzel insanlar, o güzel atlara binip gittiler. Şimdi soruyorum: çocukluğumdaki o güzel insanlar gülüşlerini, dağıttıkları mutlulukları, huzuru da mı alıp gittiler?'

Ben böyle dalıp gitmişken ayaklarımın altındaki cılız bir sesle irkildim: 'Çıtırt'... Başımı kaldırdım. Tepemde görkemli bir karabiber ağacı. O narin yaprakları ve rüzgârda nazlı bir gelin gibi salınışıyla koca bir zarafet abidesiydi sanki. Geceki fırtınada sahip çıkamadığı meyveleri 'kopmuşlar inceldikleri yerden'. Şimdi ayaklarımızın altındaydılar işte... Eh dedim. Adil mi bu şimdi?... Olgunlaşan karabiberler vaktinde hasat edilince nasıl da değerlidir. Aktarlarda fiyatları el yakar, dükkânın başköşesine kurulurlar. Sofralarımızın kıymetlisidirler. Bazı yemeklerin olmazsa olmazıdır. Ağaların paşaların da, garibin de sofrasını süslerler. Ya şimdi ayaklar altında ezilen şu narin karabiber salkımlarına ne demeli?

' Yerine düşemeyen güzel, yerine yerine gezer' desem... Gezmek bile nasip olmadı. Bakın çiğneniyorlar işte. Oysa biraz daha gayret etmeli, tutunmalıydılar bağlı oldukları dala, hayata tutunmak gibi ...

27 Temmuz 2016 2-3 dakika 7 denemesi var.
Beğenenler (1)
Yorumlar (2)
  • 7 yıl önce

    Zamanın çarkı ve sivri dişleri aklıma geliyor... ‘' Hani o güzel yüzlü insanlar'' Hani o sağımda ağlayan, hani solumdaki, ağlayanın göz yaşlarını silen ? Hem sağımda bir yangın var hep solum yavaş yavaş kül hali...

    Halimi anlatmak istediğim geçmişin güler yüzlü insanlarını alıp giden beyaz atlı insanlar ... Ve yavaş yavaş kaybettiğimiz o derin, o ıstıraplı kimliksiz yüzler. Bize kalan kimlikler ise bambaşka, apayrı birer bulmaca şimdi. Çöz hadi çözebilirsen, bul hadi bulabilirsen...

    Ülkenin giderek gerilere gitmesi ve kültürünü çok gerilerde bırakması yaşadığımız masalın ta kendisi değil mi? Hazır geriye gitmişken umarım kaybettiğimiz o insanların güler yüzleriyle karşılaşırız.

    Tebrikler 👍

    saygılar

  • 7 yıl önce

    Değerli Şiirkolik Yönetimi. Bir yürüyüş iki görüş adlı denememi Günün yazısı olmaya değer bulduğunuz için teşekkür ederim. Mutluluk duydum... Işıklı, mutlu yarınların öykülerinde buluşmak dileğimle... Saygılar...