Bir Zamanlar Küçük Bir Çocuk Varmış
İçinde derin bir hüzün vardı. Kimselerin anlayamadığı, sorsalar da anlatamayacağı bir yalnızlık… Belki de anlatmak istemediği bir şeydi bu; ya da anlatmayı bilmediği… İnsan kelimelere dökemediği şeyleri en iyi susarak anlatırdı, o da öyle yapıyordu.
Kim bilir kaç ömür sığdırmıştı küçücük yüreğine? Oysa bedeni, şu köhne hayatta bir yer edinememişti. Ne ayakları bastığı toprak, ne de sığındığı gökyüzü ona ait gibiydi. Hep biraz eksik, hep biraz yarım…
Masallarda anlatılır; bir zamanlar küçük bir çocuk varmış. Ama masallarda anlatılan çocuklar ya kahramandı ya da mutlu bir sonu hak eden masum ruhlar. O ise ne kahramandı ne de bir mutluluk vaat ediyordu kaderi.
Bazen bir ağacın altında oturup saatlerce gökyüzünü izlerdi. Gökyüzü… En çok ona inanırdı. Çünkü gökyüzü de onun gibiydi; kocaman ama yalnız. İnsanlar ona bakar, güzelliğini över ama hiç kimse ona ait hissetmezdi.
Belki de anlatamadığı his buydu: Ait olamamak. Bir yere, bir insana, bir zamana…
Ve belki de en kötüsü, kimsenin fark etmemesiydi.