birde ben deneyeyim

o kadar seviyordu ki; uğruna canını verecek kadar...
bir de açılabilseydi, belki umudu murada dönüşecekti. Sanki dünyada bir o vardı, birde kendisi.
Umutsuz yaşanmaz fakat; muradsız da olmazdı çok iyi biliyordu.
Soğuk kalabalıklar içinde görmüştüm o hazin tabloyu.
Bir cenaze arabası edası içinde giden sessiz denilecek kadar tuhaf bir kımıldamazlıktı.
İçlerinden sadece bir tanesinin yanık sesi duyuluyordu.
Ve sadece hıçkırıklara boğulmuş kesik sesler...
Kimdi ve derdi neydi ? Bilinmez sorular üstüste yıkılmıştı.
Tüm cesaretimi toplayıp yanına vardım ve anlatmaya başladı.

- Bir gündü, hava tospembe bulutlarını atmosferden gün ışığına çıkarmamıştı. Öylesine seviyordum ki; seni seviyorum desem sanki kırılacak diye düşünürdüm. Oysa bir türlü açılamadım.
Sadece istediğim onun mutluluğu idi. Birde kendimle mutlu olmasını diyebilseydim işte o zaman umutlar yerini ayrılık rüzgarlarından çok kavuşma kasırgalarına bırakacaktı. Yapamadım...
Bir gece cesaretimi toplayıp ona tüm gerçeği bütün çıplaklığıyla anlatacaktım. Ve öyle de oldu nihayet. Yüzüne bakmaya nasıl cesaret ettiğimi dahi hatırlamamıştım da, içimdeki bütün heyecanı suratına vurmayı başarmıştım. İşte o zaman olan oldu, giden gitti, geriye ayrılık fırtınaları...
Bana öyle bir ceza verdi, o günden beri vicdanımla başbaşayım.
Beni alıp koca bir lalezara götürdü ve hepsi beyaz laleydi ve ekledi:

- Ne zaman ki burada bir kırmızı gül açarsa o zaman senin olurum dedi ve çekti gitti.
Oysa burda asla gül açmaz hele ki bu topraklar kırmızı bir toz bile koparamaz yüzyıllardır bembeyadır buralar. Eskiden beri süregelmiştir böyle, tıpkı bir masal gibi. Bir bülbül konmuştu omuzuma ve dile geldi (aşıklara hal olurmuş) derdimi dinledi ve son sözlerini söyledi:

- Git hemen sevdiğini getir buraya sana varacaktır dedi. Bir teşekkür bile etmeden arkama bakmadan koşar adımlarla uzaklaştım oradan ve geri dönüşümüzde...
İşte o gündür ağlarım. Lalezarın ortasında bir kırmızı renk belirmişti, şaşırmıştık ,ikimizde yaklaştık ve gerçekten bir gül vardı hemde kırmızı...
Elimi atmaya kalmadan sessiz bir şekilde yere yığıldı derdimi dinleyen bülbül. Benden daha çok aşık varmıydı diye düşünürdüm, oysa gülüne yanmayı bırakıp kavuşmalara sebep oldu asırların aşk tutkunu. Ve sevdiğim bana:
- Evet seninim. Dedi.
- Hayır. dedim çünkü
SEVENLERİN KAVUŞMALARI İÇİN İLLA BİR LALENİN SOLMASI BİR GÜLÜN AĞLAMASI BİR BÜLBÜLÜN ÖLMESİ GEREKMEZ...
karşılıksız sevmek, severken de kimselere eziyet olmamak.
Güllere koşarken kırçiçeklerini ezmemek dileği ile amatör şairiniz...

03 Temmuz 2010 2-3 dakika 1 denemesi var.
Yorumlar