Biz Tutuyoruz Bu Ülkeyi Ayakta Biz

Ben işçi, ben köylü, ben memur, ben esnaf, ben ev kadını, ben öğrenci... Biz tutuyoruz bu ülkeyi ayakta biz. İşçiyim üretiyorum, alın terimdir ürünlere kattığım. Geçinmekte zorlansam da her şeye rağmen baş kaldırmıyorum, asilik yapmıyorum kimselere. Yüreğimde iman, dolu dolu vatan sevgisi ve çalışkanlık. Çorba da benim de tuzum olsun diyerek harı harıl emek harcıyorum. Kimi zaman araba üretiyorum, kimi zaman mobilya, kimi petrol çıkarırken görürsünüz beni, kimi inşaatların çatılarında ölüme meydan okurum. Yitip giderim kimi zaman da iş kazası der geçer giderler, yine de gıkı çıkmaz geride bıraktıklarımın. Evvel Allah kadere teslimiyetimiz tamdır.








Bazı bazı karnını yararım toprağın, kazma ile kürek ile kimi traktörlerin üstünde. İyi bakarsam toprak bire on, bire yirmi verir, bakmadım mı beni yere serer devirir. Biliriz ki her şey Allah'ın dilemesi ile oluyor. Rızkı veren de odur, alan da, bundan gayrisi bizlere yalandır. Ben üretmesem nice olur haliniz. Nasıl ekmek yersiniz, nasıl soğana yumruk vurup cücüğünü bir lokmada yutarsınız, ayran içersiniz, ekmeklere bal reçel sürersiniz? Ben üretmesem, aç kalır bebeleriniz, süt bile içemezler. Gözleri görmez, kulakları duymaz olur. Hava yerine zehir solurlar.








Ben tutuyorum bu ülkeyi ayakta, Trafik Polisi olarak, ben. Kaç kere rüşvet teklif etti şoförler, hem de kaç kere, hepsini elimin tersi ile geri çevirdim. Çorba parası da nedir? Biz kendi çorbamızı alnımızın teri ile kazandığımız zaman içeriz hanımımızın, kızımızın elinden dedik, defalarca, anlamadılar tehditler savurdular, doğuya süreriz seni diye. Olsun, ne fark eder orası da vatan dedik, ama kursağımızdan haram lokma geçirmedik, bundan sonra da geçirmeyeceğiz. Bir banka da güvenlik görevlisi oluruz ya da vergi dairesinde memurluk yapışır sıfatımıza. Gümrüklerde bazı bazı kontrol memuruyuzdur. Zırnık koklatamazlar rüşvet ya da hediye adı altında, vazife kutsal, görev namustur, bizler onun için yaşarız. Şimdiye kadar gelen teklifleri geri çevirmemiş olsak, bulunduğumuz şehrin en zenginleri bile olurduk ki aslında şimdilerde çok daha zenginiz ''Paradan başka harcayacak hiç bir şeyi olmayanların aslında çok fakir ve de hakir insanlar olduklarını biliyoruz az çok.'' Yarın bir gün ahiret yolculuğuna çıkınca, cenazemizde, Hoca sorduğu zaman ''Merhumu nasıl bilirdiniz?'' diye, herkes gönülden ve içinden gelerek ''İyi bilirdik.'' desin, arkamızdan kötü konuşmasınlar. Sadece bunun için yoruyoruz kendimizi...








Ben üniversite öğrencisiyim, bilgi ile dolmak, ilim irfan sahibi olmak için yanıp yanıp tutuşuyorum. Kimi zaman okullarımızda öğrenci olayları olsa da hiç birine dönüp bakmışlığımız yok Allah'a şükür. Sadece devletimizin bize bahşettiği bu okul da bir meslek sahibi olma ve ülkemize hizmet etmek için çok çalışmak zorunda olduğumuzun bilincindeyiz. Ben eğitimli olduğum zaman inanıyorum ki insanlara daha faydalı olacağım, ülkemin ileriye çağdaş uygarlığa ulaşmasında banim de katkım olacak ama az, ama çok. Okulu bitirene kadar baba parası yesem de yine de onların hakkını zor öderim. Bilim yuvası olarak kalsın her zaman üniversiteler yoksa bir takım yasa dışı örgütlerin uygulama alanı değil. Ben tutuyorum bu ülkeyi ayakta genç olarak, hiç bir yasa dışı oluşuma prim vermeyerek, onların herhangi bir eylemine katılmayarak.








Yerin beş yüz metre altında dişim ile tırnağım ile kömür çıkartırım. Yeter ki fabrikaların çarkları dönsün yeter ki ülke üretsin, ürettiğini de başka başka ülkelere satsın, ülkeye döviz gelsin. Her ne kadar bizi çalıştıran patronlar bizleri adam yerine koymasa da ben maden işçisi, ben ekonominin ağır topu, yer altının korkusuz cengaveri, ben tutuyorum bu ülkeyi ayakta ben. Sağlık deseniz zaten normal insan ömründen en az on sene on beş sene eksilterek yaşıyoruz yine de başımızdakilere bağırmıyoruz, çağırmıyoruz bazıları gibi hainlik etmiyoruz bu cennet memleketimize...








Bizler varsak vatan var, bayrak var, devlet var. Şeyh Edebali'nin Osman Gazi'ye nasihatinde ki gibi ''İnsanı yaşat ki devlet yaşasın.'' düsturunu ilke edindik. Ben tamirci çırağı Hüseyin. Ben mobilya atölyesinde kalfa Hidayet. Ben büyük marketlerde kasiyer Elif. Ben bir esnafın öğrenci oğlu İsmail. Biz tutuyoruz bu ülkeyi ayakta biz. Dolu dolu severek, kimselere yan gözle bakmayarak, Kürt - Türk ayrımı yapmayarak. Taşını toprağını, kurdunu, kuşunu, tencerede ki aşını, kimi zaman okşayarak yetimlerin başını, bazen edebiyatla, bazen sanatla hem de bütün kem gözlere inatla yüreğimizin ortasına koyduk bu toprakları. Biz varsak Anadolu var, Ege var, Karadeniz var, Güneydoğu var. Bu gün için yurdumuzun bazı sıkıntıları olsa da var gücümüz ile çorba da bizim de tuzumuz olsun diyerek yurdumuzu yüceltmeye ve yükseltmeye çabalıyoruz. Belki yaşadıklarımız, ülkeye katmaya çalıştıklarımız okyanusta bir damla, ama unutmamalı ki damlalar da birleştikçe ırmak olur, göl olur sonrasında denize ulaşır. Biz tutuyoruz bu ülkeyi ayakta, vatanını seven Türkler, Kürtler, Gürcüler, Lazlar, Abazalar ve dahi aramızda yaşayan, başka başka etnik kökeni olsa bile, kendini Türk hisseden bütün vatandaşlar. Hep beraber güzel günlerin geleceği umudunu asla yitirmeyelim ülkemiz ve insanlık adına. Hepinize en derin sevgi ve saygılar...

14 Mart 2016 5-6 dakika 1375 denemesi var.
Beğenenler (3)
Yorumlar (3)
  • 8 yıl önce

    Ahmet bey kutluyorum değerli kaleminizi, yine çok aydınlatan, ışık tutan dolu dolu bir anlatım, emeğinize yüreğinize sağlık... 👑

  • 8 yıl önce

    Ahmet bey kutluyorum.

    Aynen devam bu güzel yazılara.

    👑

  • 8 yıl önce

    Ahmet bey kutluyorum sizi, şu kargaşa dolu günlerde birlik beraberlik ve Kardeşliğin önemine vurğu yapan çok güzel bir yazı olmuş.. 👑 👍